Examples of using "“so" in a sentence and their turkish translations:
Şöyle böyle, özel bir şey yok.
- Şimdiye kadar iyi.
- Şimdiye kadar iyi gitti.
Böylece..
Bu yüzden de...
Ee?
Şimdiye kadar, oldukça iç karartıcı, değil mi?
Şimdilik iyi gidiyor.
Yani sonuçta ben öyle düşünüyorum
Çok zeki, çok yakışıklı ve çok havalıydı ...
Öyle yalnızım ki.
Çok güzelsin!
Sanırım öyle.
Bu çok harika.
Bu çok doğru.
Öyle değil.
Bu çok saçma, çok aptalca ama:
- Çok açım.
- Ben çok açım.
- Karnım çok aç.
Öyle olsun!
Ee, ne oldu?
Bu çok güzel.
O çok genç.
Bu çok doğru!
Bu çok hoş!
O çok yakışıklı.
Öyle umut edelim!
- Çok kıskancım!
- Ben çok kıskancım!
Çok güzelsin.
Çok kabasın.
Çok büyük.
Çok ateşlisin!
Çok korkuyorum.
Çok adil değil.
Bu çok iğrenç.
O çok iri!
Öyle umuyoruz.
Öyle düşündüm.
Öyle inanıyorum.
- Çok yorgunum!
- O kadar yorgunum ki!
- Çok yoruldum!
Herkes öyle düşünüyor.
O kadar az zaman içerisinde bu kadar çok para kazanmak çok kolay değildi.
Bu çok sıkıcı.
Birkaçı çok fazlasına birçoğu çok azına sahip olduğunda adalet yoktur.
Sonra,
Ürkütücü bir şekilde.
Çok güzel.
Bir dakika,
peki nasıl?
O kadar değerli
diye mi?
yani yalan
o kadar yavaş yani
yani kuyruk
Ne kadar çabuk!
Yani?
- Öyleyse ne yapmalı?
- Ne yani?
- Ne olmuş?
- E yani?
- Eee?
Çok yorgun!
Çok lezzetli.
Evet, öyle mi?
Şimdilik hoşça kal.
Nasıl yani?
Yiyecek çok... ...zaman az.
Peki futbolla bu kadar ilgilenirken
- Çok akıllısın!
- Çok akıllısınız!
Biz çok mutluyuz.
Çok erken.
- Çok tatlısın.
- Sen çok tatlısın!
Sen çok zekisin.
O kadar komik olan nedir?
Çok aptalsın.
Bu kadar özel olan ne?
- Ben geyim, ne olmuş?
- Ben eşcinselim, ne olmuş?
Kesinlikle öyle umuyorum.
Çok huzurluyum.
Öyle düşünüyor musun?
- Ben çok yalnızım.
- Çok yalnızım.
Çok sevimlisin.
Çok naziksin.
Çok uzunsun.
O çok utandırıcı.
Bu çok aptal.
Sen çok tembelsin.
Bu çok trajik.
Çok üşüyorum.