Examples of using "、相変わらず" in a sentence and their turkish translations:
Her zamanki gibi.
Asla değişmezsin, değil mi?
Her zamanki gibi meşgulüm.
O, onun her zamanki hali.
O hâlâ her zaman ki kadar soğuk.
Her zamanki gibi meşgul müsün?
Siz her zamanki kadar sağlıklı görünüyorsunuz.
Her zamanki kadar nazik.
O her zamanki kadar meşgul.
Her zamanki kadar zavallı.
Babam her zamanki kadar meşguldür.
Her zamanki gibi, o bir sulu gözlüdür.
O sadece her zamanki gibi iyi çalışıyor.
O her zamanki kadar fakirdir.
Babam her zamanki gibi iyi.
O her zaman fakir kaldı.
O, her zamanki gibi genç görünüyor.
O her zamanki kadar tembel.
Onlar her zamanki kadari çok çalışırlar.
Tom her zamanki gibi yakışıklı.
O, her zamanki gibi genç görünüyor.
Onlar her zamanki gibi geç kaldılar.
O, her zamanki kadar geveze.
Durum değişmeden kalır.
O aktris her zamanki gibi güzel.
Hava her zamanki gibi açıktı.
Her zamanki gibi yanlış anlıyorsun.
Ben sürekli şikâyet etmenden bıktım.
Bütün servetine rağmen hâlâ mutsuzdu.
O yaşlanıyor ama her zamanki kadar sağlıklı.
Ben hâlâ bir araba sürmeyi öğrenmedim.
Beşinci Kolordu komutasına geri dönen Lannes, her zamanki
Nisan ayında, her zamanki gibi açık sözlü olan Ney, Napolyon'u pozisyonunun
Çalışkan bir işçi olmasına rağmen fakir kaldı.
Nobel ödülünü kazandıktan sonra her zamanki kadar mütevazı kaldı.
Muhalefet partisi hâlâ ısrarla skandal üzerinde duruyor.
O her zamanki kadar çok çalışıyor fakat fakir kalıyor.
Ne söylersen söyle, o hâlâ onu yapmayacak.
O diyet yapmasına rağmen, hâlâ çok şişman kaldı.
Ben eskisi kadar güçlüyüm.
Keiko bize her zamanki gibi hoş bir gülümseme gösterdi.
Böyle bir tehlike karşısında sakin kaldı.
O, her zamanki kadar çok çalışır.
Ne, yine ekmek mi yiyorsun? Her zamanki gibi hâlâ aynı heyecan verici diyet yaşantısını sürdürüyorsun.
Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.
Bu ülkede, biz, yükvücut bir millet, yekvücut bir halk olarak yücelir veya düşeriz. Gelin, siyasetimizi uzun zamandır zehirleyen o aynı partizanlık, detaycılık ve hamlık duygularının cazibesine, hep birlikte karşı koyalım.