Translation of "、相変わらず" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "、相変わらず" in a sentence and their turkish translations:

相変わらずよ。

Her zamanki gibi.

相変わらずだね。

Asla değişmezsin, değil mi?

相変わらず忙しい。

Her zamanki gibi meşgulüm.

彼は相変わらずだ。

O, onun her zamanki hali.

相変わらずまだ寒い。

O hâlâ her zaman ki kadar soğuk.

相変わらず忙しいの?

Her zamanki gibi meşgul müsün?

- 君は相変わらず健康そうに見える。
- 相変わらず元気そうだね。

Siz her zamanki kadar sağlıklı görünüyorsunuz.

彼は相変わらず親切だ。

Her zamanki kadar nazik.

彼は相変わらず忙しい。

O her zamanki kadar meşgul.

彼は相変わらず貧乏だ。

Her zamanki kadar zavallı.

父は相変わらず忙しい。

Babam her zamanki kadar meşguldür.

彼は相変わらず泣き虫だ。

Her zamanki gibi, o bir sulu gözlüdür.

彼は相変わらずよく働く。

O sadece her zamanki gibi iyi çalışıyor.

彼女は相変わらず貧しい。

O her zamanki kadar fakirdir.

父は相変わらず元気です。

Babam her zamanki gibi iyi.

彼は相変わらず貧乏だった。

O her zaman fakir kaldı.

彼は相変わらず若く見える。

O, her zamanki gibi genç görünüyor.

彼は相変わらずなまけ者だ。

O her zamanki kadar tembel.

彼らは相変わらずよく働く。

Onlar her zamanki kadari çok çalışırlar.

トムって相変わらずハンサムだねえ。

Tom her zamanki gibi yakışıklı.

彼女は相変わらず若々しい。

O, her zamanki gibi genç görünüyor.

相変わらず、彼らは遅いです。

Onlar her zamanki gibi geç kaldılar.

彼は相変わらずおしゃべりだ。

O, her zamanki kadar geveze.

状況は相変わらずそのままだ。

Durum değişmeden kalır.

あの女優は相変わらず美しい。

O aktris her zamanki gibi güzel.

空は相変わらず晴れ渡っていた。

Hava her zamanki gibi açıktı.

あなたは相変わらず誤解したね!

Her zamanki gibi yanlış anlıyorsun.

君の相変わらずの愚痴には、むかつくよ。

Ben sürekli şikâyet etmenden bıktım.

彼は金持ちなのに相変わらず不幸でした。

Bütün servetine rağmen hâlâ mutsuzdu.

彼は年を取ってきたが相変わらず健康だ。

O yaşlanıyor ama her zamanki kadar sağlıklı.

私は相変わらず車の運転を習っていない。

Ben hâlâ bir araba sürmeyi öğrenmedim.

第5軍団の指揮下に戻ったランヌは 、相変わらず

Beşinci Kolordu komutasına geri dönen Lannes, her zamanki

4月、ネイは、相変わらず率直に発言し、ナポレオン に彼の立場

Nisan ayında, her zamanki gibi açık sözlü olan Ney, Napolyon'u pozisyonunun

一生懸命働いたが、彼は相変わらず貧乏であった。

Çalışkan bir işçi olmasına rağmen fakir kaldı.

彼女は、ノーベル賞をとった後も相変わらず控え目である。

Nobel ödülünü kazandıktan sonra her zamanki kadar mütevazı kaldı.

野党は相変わらず例のスキャンダルを繰り返し非難しています。

Muhalefet partisi hâlâ ısrarla skandal üzerinde duruyor.

彼は相変わらずよく働いていますが、貧乏のままです。

O her zamanki kadar çok çalışıyor fakat fakir kalıyor.

君が何と言おうと、彼は相変わらずそれをしないだろう。

Ne söylersen söyle, o hâlâ onu yapmayacak.

彼は減食したが、それでもまだ相変わらずとても太っていた。

O diyet yapmasına rağmen, hâlâ çok şişman kaldı.

- 私は前と同じようにじょうぶです。
- 私は相変わらず健康です。

Ben eskisi kadar güçlüyüm.

ケイコちゃんは、相変わらず、魅力的な微笑みを見せてくれました。

Keiko bize her zamanki gibi hoş bir gülümseme gösterdi.

彼はそのような危険に直面しても、相変わらず落ち着いていた。

Böyle bir tehlike karşısında sakin kaldı.

- 彼女は相変わらずよく勉強する。
- 彼女はあいかわらず勉強する。

O, her zamanki kadar çok çalışır.

何あんた、またパン?相変わらず変わり映えのしない食生活送ってんのね。

Ne, yine ekmek mi yiyorsun? Her zamanki gibi hâlâ aynı heyecan verici diyet yaşantısını sürdürüyorsun.

しかしながら、日本は相変わらず他の国から十分に理解されておらず、日本人の方も外国人を理解しにくいと思っている。

Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.

この国の私たちは、ひとつの国として、ひとつの国民として、共に栄え、共に苦しむのです。この国の政治をあまりにも長いこと毒で満たしてきた、相変わらずの党派対立やくだらない諍いや未熟さに再び落ちてしまわないよう、その誘惑と戦いましょう。

Bu ülkede, biz, yükvücut bir millet, yekvücut bir halk olarak yücelir veya düşeriz. Gelin, siyasetimizi uzun zamandır zehirleyen o aynı partizanlık, detaycılık ve hamlık duygularının cazibesine, hep birlikte karşı koyalım.

More Words: