Examples of using "少なくとも" in a sentence and their turkish translations:
En azından 100 kişi katıldı.
En azından ben hâlâ hayattayım.
En az otuz öğrenci yoktu.
Kamera en az $500'a mal olacaktır.
En az üç saat sürecektir.
- En geç altıda gelin.
- En azından altıda gelin.
- Hiç olmazsa altıda gelin.
En azından mevcut yüz kişi vardı.
Tom en az ayda bir kütüphaneye gider.
O en az altmış görünüyor.
George en az 70 kilo çeker.
En az haftada bir kez arabasını yıkar.
En azından senden daha büyüğüm.
En az beş dolara mal olur.
O her ay en az 10 kitap okur.
Taksiye binmek en az 2000 yene mal olacak.
Köpek her gün sahibinin dönüşünü bekledi.
O, günde en az bir film izler.
Tablo en az 1,000 dolara mal olacak.
Haftada en az bir kez güzellik salonuna gider.
O artık genç değil. O en azından otuz yaşında.
O, haftada en az 1.000 dolar kazanır.
En az on kitabım var.
Geçen yıl en az elli film izledim.
Benim Japon şiltemi haftada en az iki kez havalandırmaya çalışırım.
Onun en azından dört hatası vardı.
Tom her zaman sabahleyin en az üç fincan kahve içer.
Günde en az iki kez dişlerinizi fırçalayın.
Çalışmasında 1000'den az kitap yoktur.
Her ay en az bir kitap okudum.
O en az bin adet kitaba sahiptir.
Onarımlar en az 20 liraya mal olacak.
En az 10 Amerikalı ile arkadaş oldum.
Tom en az yarım yıldır Mary ile gidiyor.
Trende beşten az yolcu yoktu.
Ayda en az bir kez anne babanı aramalısın.
Ama en azından ayağa kalkıp ilerlemeye çalışıyorsanız
Kestaneler en azından on beş dakika kaynamalı.
Yolculuk en az bir hafta sürecek.
En azından üç saat yemek yeme.
Ayda en az bir kitap okumalıyız.
Japonlar günde en az bir kez pilav yer.
- Bir günde en az sekiz saat uyumalıyız.
- Günde en az sekiz saat uyumak zorundayız.
Film en azından iki ya da üç kez izlemeye değer.
O, Los Angeles'ta iken, en az altı farklı işi vardı.
- Haftada en az bir kere kütüphaneye giderim.
- Haftada en az bir kez kütüphaneye giderim.
- Haftada en az bir sefer kütüphaneye giderim.
En az on Amerikalıyla arkadaş olduk.
Jim haftada en az üç kez koşmaya gittiğini söylüyor.
Bu kitaplar en az bir kez okumaya değerdir.
Yer en azından bir kez ziyaret etmeye değer.
Oraya gitmek en az bir saat alır.
Yani şimdi bu alanda en az 20 tane gökkuşağı alabalığı vardır.
En az iki mil yürüyebilirim.
Oraya gitmek en az bir saat alacak.
Peter Abd'deki anne babasıyla haftada en az bir kez telefonda konuşur.
O tezi tercüme etmek için en azından üç güne ihtiyacım olacak.
Hiç olmazsa teşekkür ederim diyebilirsin.
En azından bir canın bu sayede kurtulduğunu gördüm.
Ben Londra'da iken haftada en az bir kez oyunlara giderdim.
Çoğu Japon en az günde bir kez pirinç yer.
Hepimiz yılda en az bir kere buluşmaya çalışıyoruz.
O, en azından haftada bir kez anne ve babasına yazdı.
Kazanamadım ama en azından bir teselli ödülü aldım.
Bir bilet almak için en azından bir saat beklemek zorunda kalacaksın.
En azından iş dışında olan şeyler söz konusu olduğunda.
size sunduğum şu bakış açısını en azından dikkate alırsınız,
Bilim insanları aslında en az iki farklı açıklama öne sürdü.
Ödevimi en azından pazartesiye kadar bitirmeliyim.
En azından ayda bir defa anne babana yazmayı unutmamalısın.
En azından onun kibarlığını takdir edebilirdin.
Bu bakterilerden bazılarını tanıyor olmalısınız.
Ama en azından NASA için Apollo 8'in başarısı umut getirdi.
Görev için kalifiye olması onun en az iki yılını alacak.
CDC(Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri) en az %60 alkol içeren el dezenfektanlarını tavsiye ediyor.
Fransa'da Mareşal veya Maréchal unvanı en azından 13. yüzyıla kadar uzanıyor.
Vücudumun yara almayan bir parçası bile kalmadı.
Onun bu görev için nitelikli olması en az iki yılını alacak.
Ne kadar meşgul olursa olsun, ayda en az bir kez ebeveynlerine yazar.
- Onun 40 yaşın üzerinde olduğunu düşünüyorum.
- Bence o 40 yaşın üzerinde.
- Sanırım o 40 yaşın üzerinde.
O iş en az on gün sürecek.
Hiç olmazsa "teşekkür ederim" diyebilirsin.
Hasta olma sana en azından evde kalmak ve film izlemek için mükemmel bir bahane verir.
Böyle bir sözlükte " buzdolabı " ile ilgili en az iki cümle olmalıdır.
Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.
Günde en az birkaç sayfa okumaya çalışıyorum.
Yemek iyi değildi ama en azından ucuzdu.
"Fransızca öğrenmeye biraz ilgim var ama o zor değil mi?" "Hiç değil. İngilizceden 100 kat daha kolay!" "Gerçekten mi?" "Eh, en azından benim için öyle." "Bunun nedeni senin ana dilin olması gerçi"