Translation of "[그" in Turkish

0.027 sec.

Examples of using "[그" in a sentence and their turkish translations:

그 무엇보다도

Ve en önemlisi de, bunu görünür

그 나치였어요.

Arayan o Naziydi.

그 행동가들에게

Aktivistlere göre,

그 파티는

Bu toplantı,

그 마음가짐은

Ve bu tavır,

RH: 그 당시에 2007년이었는데 그 때 굉장히 흥미진진했어요.

RH: Evet o zaman oldukça heyecan vericiydi 2007 falandı.

그 누구도 다시는 그 런 감정을 안 느꼈으면 했어요.

Kimsenin yeniden böyle hissetmesini istemedim.

그 언어를 사용하면, 그 아이는 성공이나 구직이 힘들기 때문입니다.

Çünkü eğer o dili konuşurlarsa çocuk gidip de iş bulamayacak.

그 분이 말씀하시길,

der ki;

그 기분 아세요?

Bu hissi bilir misiniz?

충격 그 자체였습니다.

dehşet verici ve şok ediciydi.

그 곳에서 조차

orada bile

그 친구는 합격했습니다.

ve kabul edildi.

그 사람이 말했어요.

Sonra dedi ki

부분적으로는 그 결과로

Biraz da bunun sonucu olarak

그 정도로 중요하죠.

Bu kadar önemli.

그 지역이 병들면

Eğer bölge hastalanırsa,

그 길 어딘가에서

ve yolun bir yerlerinde,

그리고 그 일은,

Bu iş,

‎그 소리에 찾아오거든요

Yerlerini seslerinden tespit ediyor.

그 5분 뒤

Beş dakika daha

그 연구의 결론은

Araştırmasında, insanların

그 중에 최고는

Ve hepsinden de iyisi...

그 뿐만 아니라

Yalnızca bu da değil.

그 다양성을 알기에

grubun çeşitli olduğunu anlayacaksın.

그 항공사와 여권.

hava yolu şirketini ve pasaportlarını,

그 외의 기관에서는 절대로 그 정보를 다시 요청할 수 없습니다.

Başka hiçbir kuruluş sizden tekrar bu bilgileri istemez.

그러기 위해서는 그 두 나라, 그 둘 힘 있는 거인들은

Bunun için, bu iki güçlü dev ülkenin

[그리고 그 날을 기억해]

Ve günü hatırla

[이게 바로 그 날이었어]

İşte bu gün, evet

그 의견은 다음과 같습니다.

İtiraz şu;

자, 그 마지막 질문은,

Sorduğum son soru

그 자체로 대단한 것이었지만

ve bu bile tek başına büyük bir güçtü.

여기에 그 답이 있어요.

Mesele şu:

전 그 일을 사랑하죠.

Bunu seviyorum.

실피움도 그 중 하나였습니다.

silfiyum da dahil,

만약 그 대신에 제가

Bunun yerine size

그 크고 다채로운 대륙을

bir öbek halinde birleştiriyor

그 결과에 대해서 만족하니까요.

ve sonuçlardan memnunum.

저는 그 단어가 싫습니다.

O terimden nefret ediyorum.

하지만, 그 점이 중요했습니다.

Oldukça büyük bir şeydi.

그 맹렬한 순간 동안

yoğun bir anda,

그 목표를 이루고 나니

Şimdi bunu başardığımda da

그리고 그 공간을 떠나서,

bu ortamı terk ettiğimde ise

그 일이 저에게 일어났어요.

Ben bunu yaşadım.

그 느낌은 없어질 것이죠.

Hisler geçecek

“그 느낌이 파도처럼 멀어지면서

"Hisler gelgit gibi geri çekildiğinde,

저는 그 어둠 속에서

İnanıyorum ki karanlığın içerisinde,

그 장사는 정말 재미없었어요.

ama işten nefret ediyordum.

버림받은 바로 그 사람들이

Daha önce kendilerinden vazgeçilen kişiler

그 지역은 번성하고 있어요.

Oranın halkı büyük gelişme kaydediyor.

가장 그 수가 적고

Bu en küçük jenerasyondur,

그 기간은 20년쯤 되죠.

Jenerasyonlar 20 yıl gibi bir süreye yayılıyorlar.

그 순간을 즐기는 거예요.

ana gelmekle alakalıdır.

그 이유를 알기 위해,

Nedenini anlamak için

그리고 그 이야기를 흘려듣지말고

Ve sadece farklı bir görüş duymayın,

저도 그 기분을 알죠.

Bu hissi biliyorum.

그 사람에게 연락을 해서

onunla iletişime geçin

그 애는 울지 않았어요.

ama ağlamıyordu,

그 작은 손의 터치로,

ve bu küçük el dokunuşuyla

그 아무것도 행해지지 않았습니다.

Bunların hiçbiri yapılmadı.

우리는 그 리더가 재앙을

o kişiyi böyle problemlerin daha en başından

배경의 그 눈부신 풍경은

arkadaki o muhteşem görüntü

그 안에는, 놀라움이 있습니다.

Şaşkınlık verici bir durum.

다행히도 그 후 2018년에

Neyse ki birkaç ay önce, 2018'de

그 자극으로 걸음을 걷자,

yürüdükçe uyarıcı sayesinde

저는 그 옆에 앉아있었습니다.

Yatağının yanında oturmuş,

그 다음에 이야기가 바뀌었습니다.

Sonra hikâye farklı bir yol aldı

그 일에 굉장히 열정적이고요.

Buna oldukça bağlı.

그 이유는 밝혀지지 않았습니다.

yanıt vermiyor.

그 금액은 '보석금'으로 불리죠.

Bu bedele kefalet deniyor.

여러분도 그 고통을 알겁니다.

Biliyorsun, acıyı sen de gördün.

그 중 3분의 1이

üçte birimizin

잔해는 그 어딘가에 있습니다

Ve enkaz oralarda bir yerde.

그 아기용 마스크마저도 망가져있습니다.

ve bebek maskesi kırık.

그 이후 30년 동안

Sonraki 30 yılda,

"이작, 그 중간 부분에서

"Itzhak, orta bölümde,

그 기간 동안 고통스러웠죠.

Çok eziyet vericiydi.

여기서 그 결과를 볼까요.

Burada görebilirsiniz.

그 분야의 최고 권위자

sahada kendine güvenli bir doktor

그 결과를 따른다는 거였어요.

bu kurallara uyacağını keşfetti.

그 다음 원칙은 공평성이죠.

Diğer ilkemiz ise tarafsızlık.

그 다음 원칙은 이해입니다.

Diğer ilke ise anlamaktır.

그 가죽바지를 입은 남자는

Kovboy kostümlü o vahşi adam...

개개인의 노력이 그 출발점입니다.

ve bu her birimizle başlıyor -

브렉시트 투표 그 다음날

Brexit oylamasından sonraki gün,

전 그 이유가 궁금해졌죠.

Ben de nedenini öğrenmek istedim.

저는 그 상황이 못마땅했어요.

Tabii ben de durumdan rahatsızdım.

‎커서는 그 생활과 멀어졌어요

Büyüyünce bundan uzak kaldım.

‎그 주변을 집중적으로 뒤졌어요

Ve o küçük alana odaklandım.

저는 그 순간들을 이겨냈습니다

Bu yüzden, "kazanıyorum" diyebiliyorum

[그 곳을 계속 바라 봐]

Gözlerini oraya dik

저는 그 말이 바이올린 연주자에게,

Bana göre bu, bir kemancıya

그 사람들이 다 성공하지는 않아요.

hala istedikleri yerde değiller.

그리고 그 차에 다섯명이 있었는데,

ve arabada beş kişiydiler.

아예 그 단어를 없애는건 어떨까요?

Ya bu kelimeyi kullanımdan kaldırırsak? İngilizce'de "hafifletmek"ten

그 아이는 장난을 치고 웃다가

Oynama ve gülüşmeler,

전 그 1퍼센트가 되고 싶었어요.

Ben de o %1'lik kısımda olmak istiyordum.

그냥 사람들과 그 과정을 존중해야하며

Sadece insanlara, sürece saygılı olmalısınız