Translation of "[나는" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "[나는" in a sentence and their turkish translations:

나는 알아요.

Biliyorum

상공을 나는 선박같지요.

Bir diğer uçan araç.

가난하고, 촌티가 나는 사람에게요.

çok fakir, çok kaba olarak gördükleri biri için.

"그럼, 지금부터 나는 빵 배달부군."

''Ekmek satıcısı olacağım'' diyordum.

나는 이것을 감당할 수 없고

bu yüzden bu konuda aciz hissediyorum.

왜 나는 좋은 하루를 보내고 있지?

Neden iyi bir gün geçiriyorum?

왜 나는 나쁜 하루를 보내고 있지?

Neden kötü bir gün geçiriyorum?

시간도 없는데 밀물에, 짜증 나는 뿌리까지

Zaman, gelgit ve cehennemden gelen kökler ile mücadele ediyorum.

네 어머니와 나는 사랑을 갖고 있었어.

Annen ve ben bu duyguları yaşadık.

맞아, 나는 '강남'에 대해 이야기하고 있었어.

ünlü bölgede. Evet, GANGNAM BÖLGESi'nden bahsediyorum.

나는 남자의 손을 잡았고 정신을 날려 버렸다.

Adamın elimi tuttum, kafamın üstü uçtu gitti,

오 나는 너가 진짜 나를 알기를 원했어

Ve ah, gerçek beni tanımanı istedim

아빠가 트럭을 몰 동안 나는 빵을 배달하라는 거군."

babam kamyoneti sürerken ben ekmek teslimatı yapacağım.

‎하지만 한 그루에서 나는 무화과가 ‎100만 개나 됩니다

Ama tek bir tanesi bir milyon incir üretebilir.

마이클 조던은 이렇게 말했습니다, "나는 9000번의 슛을 놓쳤고,

Michael Jordan: "9000 atıştan daha fazlasını kaçırdım,

이럴 때 드는 생각이 있습니다 '나는 어디서 힘을 얻을까?'

Ama bilirsiniz, böyle zamanlarda gücümü nereden aldığımı da düşünürüm.

그들은 불가리아의 플레벤에서 5개월 동안 피비린내 나는 공방전을 벌였다.

Sorna kanlı,5 ay süren, Plevne kuşatması kurdular

[나는 뛰어오를 수 있어. 솟구쳐오를 수 있어 그리고 두렵지 않아.]

Atlayabilirim, çıkabilirim ve korkmuyorum

[나는 더 이상 잿빛이 아닌 구름 위에 올라탈 수 있어.]

Bulutlara çıkabilirim, artık gri değiller

‎고약한 냄새가 나는 똥은 ‎메시지가 되죠 ‎'이 나뭇가지는 주인이 있다'

Kokulu dışkıların bir mesajı var. "Bu dallar sahipli."

‎페로몬 입자 수백만 개 중 ‎하나도 감지할 수 있습니다 ‎갈지자로 나는 건 암컷의 위치를 ‎정확히 찾는 데 도움이 되죠

milyonlarcasının arasından tek bir feromon molekülünü tespit edebiliyor. Zikzak çizerek dişinin yerini daha iyi belirliyor.