Translation of "우린" in Turkish

0.111 sec.

Examples of using "우린" in a sentence and their turkish translations:

우린 어디로 가야할까? 우린 어디를 향해야지?

Nereye gitsek? Nereye gitsek?

우린 골짜기에 갇혀있습니다.

Biz öyle bir vadideyiz ki.

우린 집으로 갔어요.

Eve doğru yol aldık.

우린 이렇게 생각해요.

olarak düşünmüyoruz, şöyle diyoruz:

우린 익숙한 뭔가를 찾죠.

Alıştığımız bir şeylerin peşine düşeriz.

우린 의료 정책을 바꿨어요.

Prensipleri değiştirdik.

우린 아프리카가 허우적거리게 내버려뒀어요.

Bu kıtanın batmasına izin verdik.

우린 그렇게 말했을 겁니다

güvene ihtiyacımız var.

그렇다면 우린 무엇을 해야 할까요?

Peki ne yapıyoruz?

어릴 때 우린 천진난만하게 용감합니다

Gençken masum bir cesaretimiz olur,

우린 민주주의를 당연한 것으로 여겨요.

Demokrasinin değerini bilmiyoruz.

그때 우린 잘못된 데이터를 얻습니다.

İşte bu noktada, kötü veriler ediniyoruz.

우린 이걸 건물의 영혼이라 불러요.

Bu "binanın ruhu" adını verdiğimiz şey.

우린 그 새끼를 탄핵할 겁니다

*** mahkemeye vereceğiz.

우린 실제로 한 시범 연구에 착수했는데

Bir pilot çalışma başlattık,

선택은 당신 몫입니다 우린 한 팀이죠

Burada yetki sizde. Bu yolculukta benimlesiniz.

우린 착하고 저 사람들은 나빠. 끝.

Biz iyi insanlarız, onlar kötü insanlar, bu kadar.

그래서 우린 그들을 우리 삶에서 차단합니다.

sonra bunları hayatımızdan engelliyoruz.

그는 진화했고 우린 모두 그걸 지켜봤습니다.

Gelişiyordu ve hepimiz de buna şahittik.

그래서 우린 첫 번째 협업을 기획했고,

İlk işbirliğimizi yapmıştık

우린 더 새로운 약을 개발해야만 했습니다

zorunda kaldık.

우린 인생의 1/3을 직장에서 보냅니다.

Yaşamımızın üçte birini işte geçirdiğimize göre,

그게 없었다면 우린 지금 여기 없을지도 모릅니다.

o olmasaydı şu an burada olmayabilirdik.

우린 이 산을 내려가 데이나를 찾아야 합니다

Bu dağdan inip Dana'yı aramalıyız.

개인적으로 피해를 입기 전엔 우린 신경쓰지 않습니다.

Kendimiz bizzat etkilenmeden umursamıyoruz.

우린 근육 대신에 지방 세포를 얻게 됩니다.

Bu materyaller pek çok farklı şeyden yapılıyor;

제가 대답했지요, "우린 지금 어떤 상황인지도 몰라요

Benim cevabım buydu: "Bunun ne olduğunu bile bilmiyoruz,

"우린 블록버스터 영화를 만들 거야" 라고 말하더니

"Blockbuster videoları yapacağız,"

RH: 네, 우린 직원들이 솔직하게 말하기를 원해요.

RH: İnsanların doğruyu söylemesini istiyoruz

이 과정을 우린 탄소 격리라고 알고 있습니다.

tarafından tutuluyor.

하지만 우린 남들과 좀 다른 것도 가지고 갔죠.

ama farklı bir şeylerimiz de vardı.

기억이란 우리가 늘상 하는 거라 우린 이를 당연시합니다.

Hafıza o kadar olağan bir şey ki neredeyse kıymetini bilmiyoruz.

우린 가끔 거대한 떼로 몰려다니는 살프들과 마주치게 됩니다.

Bazen devasa kümeler hâlinde salplar buluyoruz.

RH: 우린 사람들이 즐거워할 때 많은 희열을 느낍니다.

RH: İnsanları mutlu etmekten oldukça zevk alıyoruz,

우린 우리가 볼 수 없다고 생각했던 것을 보았습니다

Görülebilir olmadığını düşündüğümüz şeyleri gördük.

그렇다면, 우린 왜 밀월 여행을 간답시고 이런 짓을 했을까요?

Peki balayı için neden böyle bir şey yaptık?

우린 우리가 절대 잊지 않을 어떤 일을 하고 싶었습니다.

Bir şeyler yapmak istedik, hiç unutmadığımız bir şeyler,

우린 계속 얘기를 했고, 전 직업을 잃을 거라고 생각했죠.

bunu aşmıştık, işimi kaybedeceğimi düşündüm

니 인생의 전부가 바로 회사인거지. 그리고 우린 지금 한국에서 가장 큰 '재벌'에 대해

sizin için her şey demek. Güney Kore'deki en büyük ''CHAEBOL'' den