Examples of using "„na" in a sentence and their turkish translations:
- Havaalanında birbirimize denk geldik.
- Havaalanında karşılaştık.
- Havaalanında birbirimize rastladık.
Toplantı için zamanında vardı.
Duvardaki takvime baktım.
Burada yemek için mi yoksa çıkarmak için mi?
Bugün için yeterlidir.
Resme baktım.
O tepede kayak yapabilirsin.
Bir dakikada elli kelime yazabilirim.
Facebook'ta mısınız?
Boynuna bir bakın,
Geyik, yaşamı için kaçtı.
Sıkılmış görünüyorsun.
O, Kuzey Kutbu'na bir sefere çıktı.
- Vaktinde toplantıda olamayacaklar.
- Toplantıya vaktinde yetişemeyecekler.
Tom'u bekliyordum.
Köşedeki ev boş görünüyor.
Tahtaya bakın.
Kanepede oturdum.
Dışarıda bekle.
Zamanında vardın.
- Ben partideydim.
- Partideydim.
Napolyon, Elba adasında sürgünde yaşadı.
Onlar yorgun görünüyorlar.
Bu şeye bak.
Yavaşla!
Diz çök!
Satılık.
Çok yaşa!
Şimdilik.
O bana kızgın.
Kanarya adalarında tatildeyken sahte saatler almıştım.
İlk başta, balık avlayacağını düşündüm.
- Yürüyüşe çıkmak ister misin?
- Yürüyüşe çıkmak ister misiniz?
Oradaki dağa kaymaya gidebilirsin.
Tom'a bakma. Bana bak.
Gözlerini yolda tut.
Gelgit çekildiği zaman plaj boyunca yürüdüm.
kağıt haritalarına olan ihtiyacı ortadan kaldırdı.
O yorgun görünüyor.
- Yağmur kesin yağacak.
- Yağmur kesinlikle yağacak.
Dışarısı sıcak mı?
Yorgun görünüyorsun.
Önümüzdeki bahar Hawaii'ye gitmek istiyorum.
Kesinlikle cenazene katılacağım.
Hastalık iznindeyim.
O bana sinirlendi.
İlk başta ıstakoz avlamak için de yengeç yönteminin aynısını kullandı.
Bana kızgın mısınız?
- Mısıra alerjim var.
- Mısır alerjim var.
- Mısıra karşı alerjim var.
- Yorgun olmalısın.
- Yorgun olmalısınız.
O bana kızgın.
Dünya genelinde ve zaman içerisinde bireysel seviyede neler oluyor?
güvenli ve etkin olması için araştırılmasını
Neyse ki başarıya ulaşmanın bir sürü yolu var.
yaşam basit hücrelerden öteye gidemiyor.
masum dalgıçlara tuzak kurmak için pusuya yatan insan yiyenler olarak tanımlardı.
Tatilinde ne yaptın?
- Kedi masanın üzerinde uyuyor.
- Kedi masanın üstünde uyuyor.
Güneş doğudan doğar ve batıdan batar.
Sally, piyano dersleri vererek geçimini sağlıyor.
Sözlük masanın üstünde.
Tom ve Mary geyik avlamaya gittiler.
Tom'a kızgın mısın?
- Ben buna pek güvenmezdim.
- Ben olsam buna bel bağlamazdım.
İstasyona arabayla gittiler.
Anahtar masanın üzerinde.
Kitap masanın üstündedir.
Biz seni bekliyor olacağız.
Tom bu gece neredeyse kesinlikle partide olacak.
O, yüzünde sinsi bir gülümsemeyle bana baktı.
Kedi Tom'a tısladı.
Otobüs beklerken arkadaşıma rastladım.
Köpeklere alerjim var.
Tom'a kızgınım.
Tom hızla masadaki fotoğrafa baktı.
Biz senin yardımına güveniyoruz.
Gelirken merdivenlerde onunla karşılaştım.
Paskalya Adası'na on günlük bir seyahate gittim.
- Sorularıma cevap verin.
- Sorularımı yanıtla.
Biz saatlik bir tekne kiraladık.
Bir kedi masanın üstündeydi.
Mesela, İngilizceyi seviyor musun?
Kitap rafta.
- Beni "normal" bir insan gibi görmeyi bırak artık!
- Bana sıradan bir insan gibi davranma.
O, ona doğum günü için bir kazak ördü.
Hırsızı polise bildirdin mi?
Havaalanında gözaltına alındım.
Bunun için hazırdım.
Tom'a oy verecek misin?
ya da ağaçta kamp kuracağız.
bilinmeyen bir bölgeye götürdü.
Küçük bir mağara.
Şuna baksanıza.
Pekâlâ, pozisyon alalım.
Şuna bakın.