Translation of "Konden" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Konden" in a sentence and their turkish translations:

Jullie konden leren zwemmen.

Yüzme öğrenebilirdiniz.

Zij konden niet ontsnappen.

Onlar kaçamadı.

Gelukkig konden zij ontsnappen.

Neyse ki onlar kaçabildi.

En ze konden allemaal ademen.

hemşirenin elini tuttu.

Ze konden Tom niet doden.

Onlar Tom'u öldüremedi.

Ze konden hem niet doden.

Onu öldüremediler.

Ze konden mij niet beoordelen.

Onlar beni yargılayamadı.

konden mijn ouders een ​​appartementsblok bouwen

ebeveynlerim apartman inşa edip beni ve kardeşlerimi

Ze konden geen enkel geheim ontdekken.

Herhangi bir sır keşfedemediler.

We konden niemand zien op straat.

Caddede kimseyi göremedik.

Ik dacht dat we konden helpen.

Ben yardım edebileceğimizi düşündüm.

We konden niets voor hen doen.

Onlar için bir şey yapamadık.

De soldaten konden hem nu zien.

Askerler onu şimdi görebiliyordu.

Die experts konden geen enkel voorbeeld vinden

Uzmanlar, polis ağı dragnet gözetiminin güvenliği artırdığına --

konden we geen enkel significant signaal vinden.

hiçbir önemli sinyal bulamadık.

Dus konden we altijd nog daarover praten.

en kötü ihtimalle podkastlarımız hakkında konuşurduk.

Konden we mensen zover krijgen te zeggen:

İnsanlara şunu dedirtebilir miyiz:

We hebben alles gedaan wat we konden.

Elimizden gelen her şeyi yaptık.

We konden niet horen wat Tom zei.

- Tom'un ne söylediğini duyamadık.
- Tom'un ne söylüyor olduğunu duyamadık.

De wereldbol in iets plats konden omzetten.

algoritmalar oluşturmaya çalıştılar.

Tom en Maria konden zichzelf niet vergeven.

Tom ve Mary kendilerini affedemediler.

We vroegen hem of we konden blijven.

Onun bizim kalmamıza izin vermesini istedik.

Tom zei dat we dat konden doen.

Tom bunu yapabileceğimizi söyledi.

En de pijnlijkste in iets grappigs konden veranderen,

en acı dolu olanları komik bir şeye dönüştürebileceklerini

Dat sommigen van mijn trollen echt konden nadenken,

benim trollerin pek azının bir beyni vardı,

Ik sprak traag, opdat ze me konden verstaan.

Beni anlayabilsinler diye yavaş konuştum.

We konden de zonsondergang door het raam zien.

Pencereden gün batımını görebiliyorduk.

Velen van hen konden niet lezen of schrijven.

Birçoğu okuyamıyordu ya da yazamıyordu.

- We konden niets zien dan mist.
- Wij hebben niets anders dan mist gezien.
- We konden niets zien, behalve mist.

Sisten başka bir şey göremedik.

Waarvan zij in hun jeugd alleen maar konden dromen.

bizim tatmamızı sağladılar.

Ik wou dat we terug naar huis konden gaan.

Keşke eve geri gidebilsek.

Ik wou dat we konden horen wat Tom zegt.

Keşke Tom'un ne söylediğini duyabilsek.

We konden het klokgelui van een nabijgelegen kerk horen.

Kilisenin yakından çan sesini duyabiliyorduk.

Bijna niemand geloofde dat jachtluipaarden in 't donker konden jagen.

Çitaların karanlıkta avlanabileceğine çok az kişi inanırdı.

Ze gaven zich graag een schouderklopje als ze konden zeggen:

deyip kendimi parçalamaya devam edebilirdim.

Mensen konden zien dat hij niet terugdeinsde voor de slag.

insanlar darbeden kaçmadığını görebilsinler.

We waren zo opgewonden dat we niet stil konden zitten.

O kadar heyecanlıydık ki yerimizde duramıyorduk.

We keken naar de hemel maar konden geen sterren zien.

Gökyüzüne baktık ama hiç yıldız göremedik.

Tom liep zo snel dat we hem niet konden inhalen.

Tom o kadar hızlı yürüyüyordu ki ona yetişemedik.

En ze wilde dat we niet alleen op groepsniveau konden lezen,

ve amacı sadece sınıfımızın seviyesinde değil,

En namen we stalen van elke bron die we konden vinden --

bulabileceğimiz her kaplıcayı örnekliyoruz --

We konden de lichten van de stad in de verte zien.

Şehrin ışıklarını uzaktan görebilirdik.

Ik deed de deur dicht, zodat ze ons niet konden horen.

Bizi duyamasınlar diye kapıyı kapadım.

Tom rolde zijn broekspijpen op, zodat ze niet nat konden worden.

Tom, paçaları ıslanmasın diye onları sıvadı.

De kamer was zo donker dat we helemaal niets konden zien.

Oda o kadar karanlıktı ki hiçbir şey göremedik.

De sneeuw was zo dik dat we niets voor ons konden zien.

Kar o kadar kalındı ki biz önümüzü göremedik.

Zelfs voordat ze hun auto uit konden komen, bevroren de mensen al.

Yerde insanlar daha arabalarını bile terk edemeden dondular.

Zoveel geld hadden we niet, dus konden we het huis niet kopen.

O kadar paramız yoktu, yani evi alamadık.

Vaak bracht ik de nacht op wacht door, zodat jullie gezond konden slapen.

Çoğu vakit siz rahat uyuyabilin diye nöbet tuttum.

Tom is neergestoken en stierf voor ze hem naar het ziekenhuis konden brengen.

Tom bıçaklandı ve onlar onu bir hastaneye götüremeden önce öldü.

We wilden gisteren de antwoorden op internet bekijken, maar we konden ze nog niet vinden.

Dün internette yanıtlara bakmak istedik, ama bulamadık.

- Wie heeft jou gezegd dat je kon komen?
- Wie heeft jullie gezegd dat jullie konden komen?

Gelebileceğini sana kim söyledi?

De guerrilla's konden nooit volledig worden verslagen, maar Suchet maakte van Aragon de veiligste en best beheerde

Gerillalar hiçbir zaman tamamen mağlup edilemedi, ancak Suchet Aragon'u

- Hoe kon je hem laten gaan?
- Hoe kon u hem laten gaan?
- Hoe konden jullie hem laten gaan?

Onun gitmesine nasıl izin verebilirsin?

- Toen ik jong was, konden we in de rivier zwemmen.
- In mijn jeugd mochten we in de rivier zwemmen.

Ben gençken, nehirde yüzebiliyorduk.