Translation of "Plaatsen" in Turkish

0.038 sec.

Examples of using "Plaatsen" in a sentence and their turkish translations:

Hij heeft veel plaatsen bezocht.

- O birçok yerde bulundu.
- O birçok yerde bulunmuştur.

Op uw plaatsen, klaar, af!

Yerlerinize... Hazır... Başla!

Laat me dat in perspectief plaatsen.

Bunu masaya yatıracak olursak

Ik zou graag drie plaatsen willen reserveren.

Üç yer ayırtmak istiyorum.

Katten kunnen zelfs op donkere plaatsen zien.

Kediler, karanlık yerlerde bile görebilirler.

Jij kent veel interessante plaatsen, of niet?

- Çok enteresan yerler biliyorsun, değil mi?
- Çok ilginç yerler biliyorsun, değil mi?
- Pek çok ilgi çekici yer biliyorsun, değil mi?

Er zijn vele mooie plaatsen in Japan.

- Japonya'da bir sürü güzel mekân var.
- Japonya'da çok sayıda güzel yerler vardır.

Op sommige plaatsen nemen ze de boel over.

Bazı yerleri de ele geçirmeye başlamışlardır.

Ik kan niet op twee plaatsen tegelijk zijn.

Aynı anda iki yerde olamam.

Men kan niet op twee plaatsen tegelijk zijn.

Bir kerede iki yerde olamazsın.

Harajuku is een van de warmste plaatsen in Tokio.

Harajuku, Tokyo'daki en hareketli yerlerden biridir.

- Op uw plaatsen, klaar, af!
- Op je plaats, klaar, af!

- Çizgilerinize, hazırlanın, başlayın!
- Yerlerinize... Hazır... Başla!

Zoals wereldjes rond een ster plaatsen om gratis zonlicht op te vangen,

Mesela güneş ışığından faydalanmak için bir yıldızın çevresine bir obje koymak,

...hebben we de macht om de natuur in hun hart te plaatsen.

...merkezlerine doğayı yerleştirme gücüne sahibiz.

Is door mezelf in situaties te plaatsen waarin ik kwetsbaar moet zijn.

gelmeye zorlayacak tecrübeler yaratmaktı.

Op sommige plaatsen vordert hij 97 km en neemt hij 200.000 gevangenen.

Bazı yerlerde 60 km ilerledikçe, 200.000 esir.

Net lang genoeg om sperma in de onderzijde van haar buik te plaatsen.

Karnının alt tarafına sperm paketi yerleştirecek kadar tutsa yeter onu.

Ik kan mijn handpalmen op de vloer plaatsen zonder mijn knieën te buigen.

Ellerimin avuç içlerini dizlerimi bükmeden yere değdirebilirim.

Ze kunnen met hun kleine tangen stukken koraal... ...en algen op zich plaatsen om zichzelf te camoufleren...

Küçük kıskaçlarıyla mercan döküntülerini ve yosunları üzerlerine getiriyorlar, kamufle oluyorlar,

Heb ik hem op verschillende plaatsen moeten snijden. Ik moest hem uitrekken, maar zo werden alle landen vervormd.

bunu yerde kesmek zorunda kaldım ve ülkelerin kötü görünmemesi için büyük bir çaba harcadım.