Translation of "Zwaar" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Zwaar" in a sentence and their turkish translations:

- Dat boek is zwaar.
- Dit boek is zwaar.

Bu kitap ağır.

Deze zijn zwaar.

Bunlar ağır.

Hij was zwaar gewond.

O kötü bir şekilde yaralandı.

Dit bed is zwaar.

Bu yatak ağır.

Deze tafel is zwaar.

Bu masa ağır.

Dit televisietoestel is zwaar.

Bu televizyon ağır.

Ik ben zwaar verkouden.

Ben kötü bir soğuk algınlığı çekiyorum.

Deze koffers zijn zwaar.

Bu bavullar ağır.

Tom was zwaar gewond.

- Tom kötü yaralandı.
- Tom ağır yaralıydı.

Deze boeken zijn zwaar.

Bu kitaplar ağır.

Deze stofzuiger is zwaar.

- Bu elektrikli süpürge ağırdır.
- Bu elektrikli süpürge ağır.

Hoe zwaar is het bijvoorbeeld?

Örneğin ağırlığı ne?

Deze blauwe rugzak is zwaar.

Bu mavi sırt çantası ağır.

Mijn tas is heel zwaar.

Çantam çok ağır.

De kist was te zwaar.

Kutu çok ağırdı.

En het leven is zo zwaar.

ve hayat çok zor.

Want ook zij vielen erg zwaar.

çünkü onlar da çok ağır kayıplar verdiler.

Tom is een beetje te zwaar.

Tom biraz kiloludur.

Bob raakte aan zwaar werk gewend.

Bob zor işe alıştı.

Tom heeft een zeer zwaar accent.

Tom'un okulunda 3.000 öğrenci var.

Mensen stroomafwaarts zullen ook zwaar getroffen worden.

Akıntının yönünde yaşayan insanları da kötü vuracak.

Is het werk te zwaar voor u?

İş senin için çok mu zor?

Het leven van een bankier is zwaar.

Bir bankacının yaşamı zordur.

Het is te zwaar om te dragen.

Bu, taşımak için çok ağır.

Het leven is zwaar hier, en zelfs nu

Yılın bu döneminde bile burada şartlar çok çetindir.

Het meisje was zwaar verwond in het verkeersongeluk.

Kız trafik kazasında kötü biçimde yaralandı.

Deze fiets is verschrikkelijk; hij is te zwaar.

Bu bisiklet berbat, çok ağır.

Tom zei dat hij niet te zwaar was.

Tom aşırı kilolu olmadığını söyledi.

Hij is twee keer zo zwaar als zijn vrouw.

Eşinin iki katı kadar ağırdır.

Ik ben thuis gebleven, omdat ik zwaar verkouden was.

- Evde kaldım çünkü fena üşütmüştüm.
- Fena üşüttüğüm için evde kaldım.

Ze eisten een verdrag dat Duitsland zwaar zou straffen.

Onlar Almanya'yı sert bir biçimde cezalandıracak bir antlaşma talep ettiler.

Omdat ze niet begrijpt waarom haar woorden zo zwaar wegen

çünkü aklında söylediği şeyin ciddiliğini

Denk je niet dat het wellicht een beetje zwaar is?

Onun biraz ağır olabileceğini düşünmüyor musun?

Laten we hopen dat Tom niet te zwaar gewond was.

Umarım Tom çok kötü yaralanmamıştır.

Deze doos is te zwaar voor mij om alleen op te tillen.

Bu kutu tek başıma kaldırabilmem için çok ağır.

We moeten hem dringend naar het ziekenhuis brengen, hij is zwaar gewond.

Onu hastaneye yetiştirmek zorundayız. O fena halde yaralı.

Het geluid van het zwaar verkeer heeft mij heel de nacht wakker gehouden.

Ağır trafik gürültüsü beni bütün gece uyanık tuttu.

Jouw hand ziet er zwaar uit. Laat me ze even voor je vasthouden.

- Elin ağır görünüyor. Onu senin için tutayım.
- Elin yoğun görünüyor. Bunu senin için tutmama izin ver.

Zo loopt die ene zwaar astmatische patiënt het grootste risico als je hem niet hoort.

Aslında ağır astımlı hastam sessizken daha çok risk altında oluyor.

De Britten en Portugezen Soult en verdreven hem Portugal uit met zwaar verlies aan manschappen en voorraden.

şaşırttılar ve ağır adam ve erzak kaybıyla onu Portekiz'den çıkardılar.

Hij wierp zichzelf in een aanval, verloor de controle over de strijd en werd zwaar verslagen door Bernadottes

Kendini bir saldırıya atarak savaşın kontrolünü kaybetti ve Bernadotte'nin Kuzey Ordusu