Examples of using "Bones" in a sentence and their turkish translations:
Köpekler genellikle kemikleri gömerler.
Bunlar insan kemiği mi?
Kemikleri ve kasları zayıflıyor
Hiç kırık kemik yok.
Kemikler bir iskelet oluşturur.
Köpeğe kemik atma!
İçime doğuyor.
Soğuk onun kemiklerine sızdı.
Onun güçlü kemik ve dişleri var.
Bizon kemiklerinden aletler yapıldı.
Kemikler bir iskelet meydana getirir.
Bunlar bir insandan gelen kemiklerdir.
Sami'nin bulldogu insan kemiklerini çıkardı.
Senin bir kemiğinin kırıldığını sanmıyorum.
arkeo-faunadan, hayvan kemiklerinden
Bizim köpek bahçede kemikleri gömer.
Köpeğimiz bahçede kemikleri gömer.
O, dinozor kemiklerini çalmakla suçlandı.
Köpeğim kemikleri kemirmeyi seviyor.
Köpekleri tavuk kemikleri ile beslememelisin.
- Vücudunuzda birçok kemik bulunur.
- Vücudunda birçok kemik bulunur.
Kemikler buzda donmuş olarak kaldı.
İnsan kafatası yirmi üç kemikten oluşur.
- Bu balığın kılçığı çok.
- Bu çok kılçıklı bir balık.
Bunu iliklerime kadar hissedebiliyorum.
Buz gibi bir rüzgar bizi kemiklerimize kadar dondurdu.
Köpeğimiz kemikleri bahçeye gömer.
Çok kılçıklı balıkları sevmiyorum.
Hasta adam sadece bir deri bir kemik kalmıştı.
Sona kalan dona kalır.
Yanni'nin biraz kıskançlık damarı vardı.
K vitamini kan damarlarınızı ve kemiklerinizi sağlıklı tutar.
Köpek balığı, kemikleri, kuyruğu ve hepsini yedi.
Bacağındaki kemiklerden birini kırdı.
Omurga yirmi dört kemikten oluşur.
Bir deri bir kemik açlıktan ölmüş bir kediydi.
Çok kılçıklı balıkları yemeği sevmem.
Tom kolundaki ve elindeki bazı kemikleri kırdı.
Arkeologlar çok eski zamanlardan kalma bir ejderhanın kemiklerini buldu.
X ışınları kemiklerdeki kırıkları bulmak için kullanılır.
O bir kazaya uğradı ve bazı kemiklerini kırdı.
Kolunda ve elinde kırıklar oldu.
Yaşlı adamın köpeğini tavuk kemiği ile beslediğini gördüm.
O bilim adamı vadide dinozor kemikleri arıyor.
Bildiğim kadarıyla, hiç kırık kemik yok.
İstediğin kadar konuş söyle beni yaralayamazsın.
Fakat kulaklarındaki özel kemikler kumdaki en ufak titreşimleri algılar.
Bilimci vadideki dinozor kemiklerini araştırdı.
- Hiç kemik kırdın mı?
- Hiç kemiğin kırıldı mı?
Onların birlikte iyi geçinmeyecekleri içime doğuyor.
- At çok zayıftı, böğrüne dokununca kemikleri elime geliyordu.
- At öyle zayıftı ki böğrünü elleyince kemiklerini hissedebiliyordum.
Yani sadece kırmızı ışıkla kemik ve bedenlerimizin içini görebiliyoruz.
Verimli bir FBI ajanı görevlerini yürütme hakkında bir şey söylemiyor.
Zavallı yaşlı adam o kadar zayıfladı ki şimdi sadece bir deri bir kemik.
Kulübe etrafındaki duvar insan kemiklerinden yapılmış ve onun üstünde kafatasları vardı.
- O, uzun ömürlü olmayacak.
- O, uzun bir hayat yaşamayacak.
Kemiklerin balıklardan hoşlanmamak için gerçekten iyi bir neden olmadığından dolayı sadece balıklardan hoşlanmadığını söylüyorsun.
Adem, "İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik, etimden alınmış ettir" dedi, "Ona 'Kadın' denilecek, çünkü o adamdan alındı."