Translation of "Carrying" in Turkish

0.027 sec.

Examples of using "Carrying" in a sentence and their turkish translations:

What's Tom carrying?

Tom ne taşıyor?

I'm carrying plates.

Tabak taşıyorum.

- I need help carrying him.
- I need help carrying her.

Onu taşımak için yardıma ihtiyacım var.

- Tom wasn't carrying an umbrella.
- Tom isn't carrying an umbrella.

Tom bir şemsiye taşımıyordu.

Tom was carrying something.

Tom bir şey taşıyordu.

Tom is carrying Mary.

Tom, Mary'yi taşıyor.

What are you carrying?

Ne taşıyorsun?

I'm carrying Sami's baby.

Sami'nin bebeğini taşıyorum.

Everyone is carrying fans.

Tüm insanlar yelpaze taşıyorlar.

- I am not carrying any cash.
- I'm not carrying any cash.

Hiç nakit taşımıyorum.

The baby still needs carrying,

Bebeği hâlâ taşımak gerekiyor.

With wild animals carrying viruses

virüs taşıyan yabani hayvanlarla aramızda

You're carrying this too far.

Konuyu fazla abartıyorsun.

Mary is carrying a watermelon.

Mary bir karpuz taşıyor.

Tom is carrying an umbrella.

Tom bir şemsiye taşıyor.

Tom is carrying a briefcase.

Tom bir evrak çantası taşıyor.

I'm not carrying any identification.

hiçbir kimlik taşımıyorum.

I'm carrying out Tom's orders.

Tom'un emirlerini uyguluyorum.

Was Tom carrying anything else?

Tom başka bir şey mi taşıyordu?

I need help carrying her.

Onu taşımak için yardıma ihtiyacım var.

What are you carrying there?

Orada ne taşıyorsun?

Tom is carrying a backpack.

Tom bir sırt çantası taşıyor.

Tom was carrying two suitcases.

Tom iki bavul taşıyordu.

Tom came in carrying something.

Tom bir şey taşıyarak içeri girdi.

Tom came in carrying groceries.

Tom içeriye yiyecek taşıyarak girdi.

Tom is carrying some chairs.

Tom bazı sandalyeler taşıyor.

I need help carrying them.

Onları taşımak için yardıma ihtiyacım var.

I need help carrying Tom.

Tom'u taşırken yardıma ihtiyacım var.

I saw men carrying guns.

- Silahlı adamlar gördüm.
- Eli silahlı adamlar gördüm.

Tom was carrying a gun.

Tom bir silah taşıyordu.

Tom was carrying a torch.

Tom bir meşale taşıyordu.

Tom wasn't carrying a briefcase.

Tom bir evrak çantası taşımıyordu.

Tom isn't carrying a briefcase.

Tom bir evrak çantası taşımıyor.

Layla is carrying my baby.

Leyla bebeğimi taşıyor.

Tom was carrying a bag.

Tom bir çanta taşıyordu.

Tom isn't carrying an umbrella.

Tom şemsiye taşımıyor.

Everyone is carrying an umbrella.

Tüm insanlar şemsiye taşıyorlar.

carrying the Chandra X-Ray Observatory,

bir teleskop olan Chandra X-Işını Gözlemcisini taşıyan

Pollen is very important in carrying

polen taşımada çok büyük önem taşıyor

Roles in carrying seeds of flowers

çiçeklerin tohumlarını taşımakta da var rolleri

Carrying out the plan was easy.

Planı gerçekleştirmek kolaydı.

I'm carrying on the family's traditions.

Ben ailenin geleneklerini devam ettiriyorum.

Tom was carrying a concealed weapon.

Tom gizlenmiş bir silah taşıyordu.

Tom was carrying a duffel bag.

Tom bir silindir spor çanta taşıyordu.

Find out what Tom is carrying.

Tom'un ne taşıdığını bulun.

Tom was carrying a leather briefcase.

Tom deri bir evrak çantası taşıyordu.

The ship is carrying raw cotton.

Gemi işlenmemiş pamuk taşıyor.

Tom was carrying a white box.

Tom beyaz bir kutu taşıyordu.

Why are you carrying a gun?

Neden bir silah taşıyorsun?

Tom was carrying some shopping bags.

Tom bazı alışveriş torbaları taşıyordu.

That armored truck is carrying gold.

Bu zırhlı kamyon altın taşıyor.

The donkeys were carrying heavy packs.

Eşekler ağır paketleri taşıyorlardı.

Tom was carrying a heavy backpack.

Tom ağır bir sırt çantası taşıyordu.

Tom is carrying a black satchel.

Tom siyah bir el çantası taşıyor.

Tom is carrying a black bag.

Tom siyah bir çanta taşıyor.

Sami was carrying a gym bag.

Sami bir spor çantası taşıyordu.

Sami was carrying a large cup.

Sami büyük bir kupa bardak taşıyordu.

Do you need help carrying that?

Bunu taşımak için yardıma ihtiyacınız var mı?

Tom is a card-carrying communist.

- Tom azılı bir komünist.
- Tom mimli bir komünist.

Yanni was carrying a shopping bag.

Yanni bir alışveriş çantası taşıyordu.

- I thought Tom was carrying a gun.
- I thought that Tom was carrying a gun.

Tom'un bir silah taşıdığını düşündüm.

The man carrying a violin seemed upset.

Keman taşıyan adam üzgün görünüyordu.

Tom's carrying something in his left hand.

Tom sol elinde bir şey taşıyor.

Tom came in carrying a big suitcase.

Tom büyük bir bavul taşıyarak içeri girdi.

Tom came in carrying a grocery bag.

Tom bir market çantası taşıyarak içeri girdi.

Tom was carrying a glass of water.

Tom bir bardak su taşıyordu.

Tom was carrying a bouquet of flowers.

Tom bir buket çiçek taşıyordu.

Tom and Mary are both carrying umbrellas.

- Tom ve Mary her ikisi de şemsiye taşıyorlar.
- Hem Tom hem de Mary Şemsiye taşıyorlar.

Tom entered the room, carrying two pizzas.

Tom odaya girdi, iki pizza taşıyordu.

I saw a soldier carrying a flamethrower.

Alev makinesi taşıyan bir asker gördüm.

Tom entered the room, carrying a book.

Tom odaya girdi, bir kitap taşıyordu.

I'm carrying a knife in my pack.

Paketimde bir bıçak taşıyorum.

Tom entered the room carrying a briefcase.

Tom bir evrak çantası taşıyarak odaya girdi.

Tom was carrying a bucket of water.

Tom bir kova su taşıyordu.

I'm perfectly capable of carrying it myself.

Onu kendim taşıyabilecek durumdayım.

He's carrying an umbrella because it's raining.

O, yağmur yağdığı için bir şemsiye taşıyor.

Tom followed behind Mary, carrying two suitcases.

Tom iki valiz taşıyarak Mary'nin peşinden gitti.

The troops would protect trains carrying mail.

Askerler posta taşıyan trenleri korurdu.

Tom was carrying an armful of books.

Tom, bir kucak dolusu kitap taşıyordu.

Fadil was carrying a lot of cash.

Fadıl çok para taşıyordu.

Tom walked into the room, carrying flowers.

Tom çiçekler taşıyarak odaya girdi.

Why are you carrying a baseball bat?

- Neden beyzbol sopası taşıyorsun?
- Neden yanında beyzbol sopası bulunduruyorsun?

Sami was seen carrying a Nazi flag.

Sami Nazi bayrağı taşırken görüldü.

As it carries oxygen versus not carrying oxygen,

kandaki renk değişikliği,

She is carrying a backpack on her back.

O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.

She was carrying her baby in her arms.

Bebeğini kucağında taşıyordu.

Tom entered the classroom, carrying his bicycle helmet.

Tom bisiklet kaskını taşıyarak sınıfa girdi.

I saw you carrying Mary's books for her.

Mary'nin kitaplarını onun için taşıdığını gördüm.

Tom was carrying a big bag of candy.

Tom büyük bir çanta şeker taşıyordu.

Tom came in carrying a stack of books.

Tom bir kitap yığını taşıyarak içeri girdi.

Tom was carrying a briefcase full of cash.

Tom para dolu bir çanta taşıyordu.

Tom was carrying his son on his back.

Tom sırtında oğlunu taşıyordu.

Tom entered the conference room, carrying a clipboard.

Tom bir pano taşıyarak konferans salonuna girdi.

Tom came into the house, carrying his skateboard.

Tom kaykayını taşıyarak eve geldi.

Tom entered the dining room, carrying a tray.

Tom yemek odasına girdi, bir tepsi taşıyordu.

The worker is carrying sand with a shovel.

- İşçi, bir kürekle kum taşıyor.
- İşçi, kürekle kum taşıyor.

Tom doesn't appear to be carrying a weapon.

Tom bir silah taşıyor gibi görünmüyor.

Tom came down the stairs carrying his suitcases.

Tom bavullarını taşırken merdivenlerden aşağı yuvarlandı.

The doctor came in carrying a black bag.

Doktor siyah bir çanta taşıyarak içeri geldi.