Translation of "Freely" in Turkish

0.078 sec.

Examples of using "Freely" in a sentence and their turkish translations:

Ask freely.

Özgür biçimde sor.

Please take freely.

Lütfen serbestçe al.

Each can decide freely.

Her biri özgürce karar verebilir.

The drain is running freely.

Pis su borusu iyi çalışıyor.

We discussed the problem freely.

Sorunu özgürce tartıştık.

You can speak freely, Tom.

Özgürce konuşabilirsin, Tom.

He spoke his mind freely.

O, fikrini özgürce konuştu.

I can move freely now.

Artık özgürce hareket edebilirim.

He always spends his money freely.

O parasını her zaman özgürce harcıyor.

You may spend this money freely.

Bu parayı özgürce harcayabilirsin.

You can speak out freely here.

Sen burada özgürce konuşabilirsin.

Can I use this room freely?

Ben bu odayı özgürce kullanabilir miyim?

An eagle flying freely in the auditorium,

oditoryumda özgürce uçan bir kartal

Forget all grudges and begin living freely.

Bütün kinleri unut ve özgürce yaşamaya başla.

I allowed my dog to run freely.

Köpeğimin özgürce koşmasına izin verdim.

They supported his right to speak freely.

Onlar onun özgürce konuşma hakkını destekledi.

The deer roam freely inside the park.

Geyik parkın içinde özgürce dolaştı.

Sami could move freely around the prison.

Sami cezaevinde rahatça dolaşabilirdi.

In Japan we may criticize the government freely.

Japonya'da hükümeti özgürce eleştirebiliriz.

We created a freely available English-Japanese bilingual corpus.

Biz; özgürce kullanıbilen, İngilizce-Japonca iki dilli bir külliyat oluşturduk.

If I may speak freely, this ad is horrible.

Özgürce konuşabilirsem , bu reklam korkunçtur.

The drugs on the shelf can be freely sold.

Raftaki ilaçlar serbestçe satılabilir.

They were encouraged not to let their cattle roam freely.

Sığırlarının serbestçe başıboş gezinmelerine izin vermemeleri teşvik edildi.

You live freely if you haven't a reputation to lose.

- Kaybedecek bir şöhretin yoksa,özgür bir şekilde yaşarsın.
- Kaybedecek bir itibarın yoksa; özgürce yaşarsın.

Mary says that Tom spends his money a little too freely.

Mary Tom'un parasını biraz özgürce harcadığını söylüyor.

I met with people who said they couldn't walk freely in the streets

Kendi cinsinden birini sevdiği için el ele özgürce sokaklarda yürüyemediği hâlde

It is preoccupation with possession, more than anything else, that prevents men from living freely and nobly.

Bu, başka her şeyden daha fazla, insanların özgürce ve mertçe yaşamasını engelleyen mülk ile ilgili kaygıdır.

Some people believe that polar bears walk around freely in the streets of Norway. Luckily, it's just nonsense.

Bazı insanlar kutup ayılarının Norveç sokaklarında özgürce dolaştığına inanıyor. Neyse ki, bu sadece saçmalık.

Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.

Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.

This means you can reuse them freely for a textbook, for an application, for a research project, for anything!

Bu, onları bir ders kitabı için, bir uygulama için, bir araştırma projesi için, her şey için yeniden serbestçe kullanabileceğin anlamına gelir.

The advantage of freelancing is that you can divide your time freely. The disadvantage is that you actually have to work around the clock.

Serbest çalışmanın avantajı zamanını özgürce bölebilmendir. Dezavantajı ise gerçekten gün boyunca çalışmak zorunda olmandır.

Nowadays, however, calculators can be used freely in school examinations, and already in many schools the only sound to be heard during a math exam is the sound of children tapping on their calculators.

Yine de bugünlerde hesap makineleri okul sınavlarında özgürce kullanılabilmektedir ve şu anda birçok okulda matematik sınavı sırasında duyulan tek ses çocukların hesap makinelerine hafifçe vurmalarıdır.