Examples of using "Jealousy" in a sentence and their turkish translations:
Kıskançlıktan yanıp tutuşuyordu.
O kıskançlıktan yanıp tutuşuyordu.
Bunu ona kıskançlık yaptırdı.
Kıskançlık olmadan sevgi yoktur.
Kıskançlık olmadan aşk olmaz.
- Tom kıskançlık krizine girmişti.
- Tom kıskançlıktan çatlıyordu.
Onun kıskançlığına tahammül edemem.
Kıskançlık arkadaşlığın düşmanıdır.
- O bir kıskançlık çıkınıydı.
- Kıskançlık abidesiydi.
Kıskanç insanlar ölür ama kıskançlık ölmez.
kıskançlık da işlendi bu filmde
Cinayetin nedeni kıskançlıktı.
Aşk ve kıskançlık bir aradadır.
Kıskançlık, Tom'un zihnini karartmaya başlıyor.
Başarısı onu kıskançlık hedefi haline getirdi.
Aşırı kıskançlık beraberinde sahip olma isteği ve güvensizlik getirir.
Aşk kördür ama kıskançlık var olmayan şeyleri bile görebilir.
Kıskançlık tüm insan duygularının en yıkıcı olanlarından biridir.
Kıskançlık ve açgözlülük, cinayetin en yaygın etkenlerinden ikisidir.
En küçük kız kardeşimin başarılı olduğunu gördükçe kıskançlıktan deliye dönerdim.
Tom'un Mary'ye olan yoğun ilgisi, bende şiddetli bir kıskançlık hissi uyandırdı. Ama belli etmedim.
Gerçekten kıskançlığını kontrol etmek zorundasın. O senin içindeki bir canavar gibidir.
Kıskançlık imrenme ile aynı değildir. İkisini karıştırmayın. Bir fark var.