Examples of using "Lunchtime" in a sentence and their turkish translations:
Öğle yemeği zamanı!
Henüz öğle yemeği vakti değil.
Neredeyse öğle yemeği vakti.
Neredeyse öğle vakti.
Öğle yemeği zamanıydı.
. öğle yemeği vakti."
Öğle yemeği vakti olduğunu düşündüm.
Öğle yemeği vaktinde çok acıkmıştım.
Tom öğle yemeğine kadar yatakta kaldı.
Öğle yemeği saatine kadar burada olması gerekiyor.
Öğle yemeği arasına kadar Boston'a varmalıyım.
Biz öğle yemeği saatine kadar Chicago'ya varmalıyız.
Öğle yemeği zamanıydı.
Tom'un öğle yemeği vaktine kadar dönmüş olması gerekiyordu.
Öğle yemeği saatinde domuz gibi pizza ve tavuk yedik.
Tom'u son gördüğümde yaklaşık dün öğle yemeği zamanıydı.
Neredeyse öğle vakti. Neden bir lokma yemek için durmuyoruz.
Bugün öğle yemeği vakti, ailedeki bir cenaze nedeniyle alışıldık restoranımız kapalıydı.
Tom saatine baktı ve öğle yemeği vaktine sadece beş dakikası kaldığını gördü.
Çalışma günü monotonluğunu kırmak için Tom öğle vakti koşusuna can atıyor.