Translation of "Match" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Match" in a sentence and their turkish translations:

- I lit the match.
- I lit a match.

Ben bir kibrit yaktım.

These don't match.

Bunlar eşleşmiyor.

Meet your match.

- Kendi denginle takıl.
- Git, kendi çapında biriyle uğraş.

- We are a perfect match.
- We're a perfect match.

Biz mükemmel bir çiftiz.

- Have you got a match?
- Do you have a match?

Maçınız var mı?

- Does anybody have a match?
- Does anyone have a match?

Birinin bir kibriti var mı?

This piece doesn't match.

Bu parça uymuyor.

John lit a match.

John bir kibrit yaktı.

The passwords don't match.

Şifreler uyuşmuyor.

He struck a match.

O, bir kibrit yaktı.

I lit the match.

Kibriti yaktım.

Tom lit the match.

Tom kibriti yaktı.

Tom lit a match.

Tom bir kibrit yaktı.

We're winning the match.

Maçı kazanıyoruz.

We won that match.

Biz o maçı kazandık.

Tom won the match.

Tom maçı kazandı.

Your socks don't match.

Çorapların eşleşmiyor.

Anybody have a match?

Herhangi birinin maçı var mı?

They won the match.

Maçı kazandılar!

Their voices match perfectly.

Onların sesleri mükemmel uyuyor.

It's a perfect match.

Bu mükemmel bir maç.

We won the match.

Biz maçı kazandık.

The match was over.

Maç bitti.

I won the match.

Maçı kazandım.

Who won the match?

Maçı kim kazandı?

The match went out.

Kibrit söndü.

- We will play a tennis match.
- We'll play a tennis match.

Bir tenis maçı oynayacağız.

- A football match lasts 90 minutes.
- A soccer match lasts 90 minutes.

Bir futbol maçının süresi 90 dakikadır.

- It'll be a tough match.
- It's going to be a tough match.

Zor bir maç olacak.

I wrestled my final match,

son maçıma çıktım

It's the soccer match tomorrow.

Yarın futbol maçı.

The match didn't take place.

Maç oynanmadı.

There's a soccer match tomorrow.

Yarın bir futbol maçı var.

I didn't win the match.

Ben maçı kazanmadım.

Sunday's match will be crucial.

Pazar günkü maç çok önemli olacak.

It was a perfect match.

O mükemmel bir maçtı.

It'll be a tough match.

Zor bir maç olacak.

These colors don't match well.

Bu renkler iyi uymuyor.

My team won the match.

- Benim takım maçı kazandı.
- Takımım maçı kazandı.

These socks do not match.

- Bu çoraplar eşleşmiyor.
- Bu çoraplar farklı.

I'm no match for you.

Ben senin için uygun değilim.

Do you have a match?

Ateşin var mı?

You're no match for Tom.

Sen Tom için uygun değilsin.

I'm no match for Tom.

Tom için uygun değilim.

Tom played a great match.

Tom harika bir maç çıkardı.

It was a good match.

O İyi bir başlangıçtı.

When will the match start?

- Maç ne zaman başlayacak?
- Oyun ne zaman başlayacak?

Tom lit the candle with a match, and then blew out the match.

Tom, bir kibritle mumu yaktı ve ardından kibriti üfleyerek söndürdü.

That match our flawed leadership archetypes.

sahip olmadıkları için erkekleri dışlamamak anlamına da geliyor.

And we hosted a cage match.

bir kafes dövüşü düzenledik.

He transfers the match to football.

Şikeyi de futbola bulaştırıyor

The shoes match this white skirt.

Ayakkabılar bu beyaz etekle uyuşuyor.

The ribbon doesn't match the dress.

Kurdele elbise ile uyuşmuyor.

We shall never see her match.

Biz onun benzerini asla görmeyeceğiz.

I am no match for him.

Onun dengi değilim.

She is no match for me.

O benim için denk değil.

Last night I saw the match.

Dün gece, maçı izledim.

I saw the match on television.

Televizyondaki maçı gördüm.

I believe they're a perfect match.

Bence onlar mükemmel bir çift.

I was no match for him.

Ben onun dengi değildim.

I was no match for Tom.

Ben Tom'un dengi değilim.

Tom's shoes don't match his suit.

Tom'un ayakkabıları onun takımına uymuyor.

His words don't match his actions.

Sözleri hareketlerine uymuyor.

I have a match to play.

Oynayacak bir maçım var.

Our team lost the first match.

Takımımız ilk maçı kaybetti.

The match ended with no goal.

Maç golsüz sona erdi.

Those findings match my own observations.

O bulgular benim kendi gözlemlerimle eşleşiyor.

The label doesn't match the contents.

Etiket, içeriklerle eşleşmiyor.

The box doesn't match the contents.

Kutu, içerikle eşleşmiyor.

The astonishing blow finished the match.

Şaşırtıcı darbe maçı bitirdi.

His clothes didn't match his age.

Onun giysileri yaşına uymadı.

The match ended in a draw.

Maç berabere bitti.

Our team won their match yesterday.

Takımımız dün maçlarını kazandı.

Tom is no match for Mary.

Tom, Mary'nin dengi değil.

I saw the match last night.

Dün gece maçı seyrettim.

Tom is no match for me.

Tom benim için uygun değil.

I just lost a tennis match.

Sadece bir tenis maçını kaybettim.

Tom won the match by cheating.

Tom hile yaparak maçı kazandı.

Does your carpet match your drapes?

Halınız perdelerinizle uyuşuyor mu?

Have your brothers won the match?

Kardeşleriniz maçı kazandı mi?

- I'm certain that I'll win the tennis match.
- I'm certain I'll win the tennis match.

Ben tenis maçını kazanacağımdan eminim.

- Tom didn't realize his socks didn't match.
- Tom didn't realize that his socks didn't match.

Tom çoraplarının uymadığını fark etmedi.

- I am sure of winning the tennis match.
- I'm sure I'll win the tennis match.
- I'm certain that I'll win the tennis match.
- I think, without a doubt, that I'll win the tennis match.
- I'm confident that I'll win the tennis match.

Tenis maçını kazanacağımdan eminim.

And included that it was a match.

ve eşleştiğine karar verdiler,

No one can match him in English.

İngilizcede hiç kimse ona aşık atamaz.

No one can match him at tennis.

Teniste kimse onunla maç yapamaz.

He is bound to win the match.

O maçı kazanmaya zorunlu.

His words and deeds do not match.

Onun sözleri ve eylemleri uyuşmuyor.

He is a good match for me.

O, benim için iyi bir eştir.

I'm sure I'll win the tennis match.

Tenis maçını kazanacağımdan eminim.

I watched a tennis match on TV.

Televizyonda bir tenis maçı izledim.

She changed her schedule to match his.

Onunkine uyması için planını değiştirdi.

He is no match for his wife.

O, karısının dengi değil.