Translation of "Pleasure" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Pleasure" in a sentence and their turkish translations:

With pleasure!

Zevkle.

- It was my pleasure.
- It's been a pleasure.
- It was my pleasure!

Benim için bir zevkti.

It's our pleasure.

O zevk bize ait.

- With pleasure.
- Gladly.

- Memnuniyetle.
- Hay hay.
- Seve seve.
- Başımla beraber.

Yes, with pleasure.

Evet, zevkle.

It's a pleasure.

Bu bir zevk.

With great pleasure!

Büyük bir zevkle!

Business before pleasure.

Zevkten önce iş.

What a pleasure!

Ne şeref!

Layla wanted pleasure.

Leyla zevk istiyordu.

It's my pleasure.

O zevk bana ait.

Short pleasure, long repentance.

Kısa zevk, uzun tövbe.

It was a pleasure.

Bu bir zevkti.

Reading affords us pleasure.

Okuma bize zevk verir.

For health and pleasure!

Sağlık ve lezzet için!

With pleasure, my dear.

Memnuniyetle, canım.

It'll be a pleasure.

Bu bir zevk olacak.

What an unexpected pleasure!

Ne beklenmeyen bir zevk!

It's always a pleasure.

Bu her zaman bir zevktir.

After pleasure comes pain.

Zevkten sonra acı gelir.

The pleasure was mine.

O zevk bana ait.

It's been a pleasure.

Zevkti.

- It is a pleasure, my friend.
- It's a pleasure, my friend.

Bu bir zevk, dostum.

- It was a pleasure to meet you.
- It's a pleasure to meet you.
- It's been a pleasure meeting you.

Sizinle tanışmak bir zevkti.

The pleasure of teaching is not smaller than the pleasure of learning.

Öğretmenin zevki öğrenmenin zevkinden daha az değildir.

Seeking pleasure, like tasty food,

Lezzetli şeyler yerken olduğu gibi, haz aramak

I'll do it with pleasure.

Zevkle yaparım.

Music affords us much pleasure.

Müzik bize çok zevk verir.

Reading gives me great pleasure.

Okumak bana büyük bir zevk verir.

She found pleasure in reading.

Kitap okumayı zevkli buluyordu.

She helped us with pleasure.

Bize zevkle yardım etti.

Don't mix business with pleasure.

İşi zevkle karıştırma.

It was a great pleasure!

Bu büyük bir zevkti!

Maria's eyes lightened with pleasure.

Mary'nin gözleri sevinçle parlıyordu.

It's a pleasure for me.

Bu benim için bir onurdur.

What is life's greatest pleasure?

Hayatın en büyük zevki nedir?

It was a real pleasure.

Gerçek bir zevkti.

Beautiful things give us pleasure.

Güzel şeyler bize zevk verir.

Some people pursue only pleasure.

Bazı insanlar sadece zevklerinin peşine düşerler.

Never mix business with pleasure.

Asla işle eğlenceyi karıştırma.

Torturing me gave them pleasure.

Bana işkence etmek onlara zevk verdi.

- Pleasure doing business with you.
- It's been a pleasure doing business with you.

Sizinle iş yapmak zevkti.

Pleasure is the source of pain.

Acının kaynağı zevktir.

He finds pleasure in watching people.

O, insanları izlemekten zevk alır.

He lives for nothing but pleasure.

O, zevkten başka hiçbir şey için yaşamaz.

Love's pleasure is ephemeral; regret eternal.

Aşkın zevki geçicidir; pişmanlığı sonsuzdur.

Smiles do not always indicate pleasure.

Gülümsemeler her zaman zevk göstermez.

Eating with you is a pleasure.

Seninle yemek bir zevk.

It's a pleasure to meet you.

Sizinle tanışmak bir zevkti.

I cook, but without much pleasure.

Ben yemek yaparım, ama çok zevk almadan.

It's a pleasure to be here.

Burada olmak bir zevk.

Nothing would give me greater pleasure.

Hiçbir şey bana daha büyük bir zevk vermezdi.

You're a pleasure to work for.

Sizin için çalışmak bir zevk.

"Thank you!" "It was my pleasure."

"Teşekkür ederim!" "Benim için zevkti."

It's been a pleasure meeting you.

Sizinle tanışmak bir zevkti.

It's a pleasure to finally meet.

En sonunda tanışmış olmak büyük bir mutluluk.

There is no pleasure without pain.

Acısız zevk yoktur.

It's my pleasure to help you.

Size yardımcı olmak için benim için zevktir.

I remember my childhood with pleasure.

Çocukluğumu zevkle hatırlıyorum.

I recall my childhood with pleasure.

Ben çocukluğumu zevkle hatırlıyorum.

I don't mix business with pleasure.

İşi zevkle karıştırmam.

"Thank you." "It was a pleasure."

"Teşekkür ederim." "Bu bir zevkti."

This trip is purely for pleasure.

Bu yolculuk sadece zevk içindir.

- It is a great pleasure to be here.
- It's a great pleasure to be here.

Burada olmak büyük bir zevk.

- It was a pleasure meeting you, Mr Tamori.
- It was a pleasure meeting you, Mr. Tamori.

Sizinle tanışmak bir zevkti, Bay Tamori.

She takes great pleasure in her work.

İşinde büyük zevk alır.

She takes pleasure in seeing horror films.

Korku filmlerine gitmekten zevk alır.

The fine day added to our pleasure.

Güzel gün keyfimizi artırdı.

We did it with the greatest pleasure.

Biz onu büyük bir zevkle yaptık.

It's been a pleasure talking to you.

Sizinle konuşmak bir zevkti.

It's always a pleasure to see you.

Seni görmek her zaman bir zevk.

Her only pleasure is listening to music.

Onun tek zevki müzik dinlemektir.

I will perform my duties with pleasure.

Görevlerimi zevkle yerine getireceğim.

It was a pleasure meeting you, Tom.

Seninle tanışmak bir zevkti, Tom.

It's a pleasure to meet you, Tom.

Seninle tanışmak bir zevk, Tom.

It's been a pleasure chatting with you.

Seninle sohbet etmekten bir zevkti.

I don't believe I've had the pleasure.

Daha önce sizinle tanışma şerefine ermedim.

It's a pleasure to meet you all.

Hepinizi karşılamak bir zevk.

It's a pleasure to meet you, ma'am.

Tanıştığımıza memnun oldum, hanımefendi.

It's a pleasure to meet you, sir.

Sizinle tanışmak bir zevkti, efendim.

I don't take any pleasure in this.

Ben bu konuda herhangi zevk almıyorum.

It's a real pleasure to meet you.

Sizinle tanışmak gerçek bir zevk.

It's a pleasure to finally meet you.

Sonunda sizinle tanışmak bir zevk.

Meeting you here is an unexpected pleasure.

Seninle burada karşılaşmak beklenmedik bir zevk.

It's a pleasure to see you again.

Sizi tekrar görmek bir zevk.

It's been a pleasure working with you.

Sizinle çalışmak bir zevkti.

- The pleasure is mine.
- The pleasure's mine.

O zevk bana ait.

The lonely patient derives pleasure from sewing.

Yalnız hasta dikiş dikmekten zevk alıyor.