Translation of "Humaine" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "Humaine" in a sentence and their turkish translations:

Rejoignez « l'équipe humaine » !

İnsan Ekibine katılın.

L'erreur est humaine.

Yanılmak insana mahsustur.

C'est une activité humaine.

Bir insan çabası.

Inaudibles par l'ouïe humaine.

İnsanlar bunu duyamaz.

C'est la nature humaine.

İnsanın doğasında var.

C'est une tragédie humaine.

Bu bir insan trajedi.

OK, j'appartiens à « l'équipe humaine ».

Tamam, ben ''İnsan Ekibi''ndeyim.

événement qui réécrit l'histoire humaine

insanlık tarihini yeniden yazdıran olay

Et réécrit complètement l'histoire humaine

ve tamamen insanlık tarihini yeniden yazdırıyor

La bêtise humaine est internationale.

İnsan aptallığı uluslararasıdır.

La vie humaine est sacrée.

İnsan hayatı kutsaldır.

Nous avons soif de connexion humaine.

İnsanlarla bağ kurmaya ihtiyaç duyarız.

Les trois quarts de l'eau humaine

İnsanın dörtte üçü su

Les travailleurs formèrent une chaîne humaine.

İşçiler bir insan barikatı kurdu.

L'avidité humaine est-elle sans fin ?

İnsanın açgözlülüğü ne zaman son bulacak?

On dit que l'erreur est humaine.

Onlar hatasız kul olmaz diyor.

Les perroquets imitent la parole humaine.

Papağanlar insan konuşmasını taklit eder.

Le son même de l'expression « technologie humaine »

Fakat ben ''insancıl teknoloji'' ifadesini duyunca

Le plus grand fait de l'histoire humaine.

insanlık tarihinin en büyük gerçeği.

Qui est nocif pour la santé humaine

ki bu da insan sağlığına zararlıdır

Cet oiseau peut imiter la voix humaine.

Bu kuş insan sesini taklit edebilir.

Les perroquets imitent souvent la parole humaine.

Papağanlar çoğunlukla insan konuşmasını taklit eder.

Son envergure équivaut à celle d'une main humaine.

Kanat açıklığı erkek elinin açık hâli kadardır.

Si c'étaient les termites dans la dimension humaine

eğer ki bu termit karınca insan boyutunda olsaydı

Un régime naturel convient à la digestion humaine.

Doğal bir diyet, insan sindirimi için uygundur.

La cupidité humaine menace l'existence de nombreuses espèces.

İnsan açgözlülüğü birçok türün varlığını tehdit ediyor.

L'argent est le Dieu de la race humaine.

Para, insanoğlunun tanrısıdır.

Quelles sont les limites de la connaissance humaine ?

İnsan bilgisinin sınırları nedir?

Peut-être aucun autre objet de la vie humaine,

insan hayatında muhtemelen başka hiçbir nesne

Je les emmène simplement dans la plage d'audition humaine.

yalnızca insanların duyum düzeyine indirgiyorum

De nous tailler un chemin à travers l'expérience humaine.

etrafından dolanmayı bırakalım.

Si la vie humaine est convexe, nous pouvons l'optimiser.

İnsan yaşamı dışbükeyse, onu optimize edebiliriz.

Pour survivre à la prochaine phase de notre existence humaine,

İnsan varlığımızın bu sonraki aşamasında hayatta kalmak için,

Ce n'est que très récemment à l'échelle de l'histoire humaine,

İnsanlık tarihinin devasa ölçeğinin son zamanlarında

L'histoire humaine a commencé à être réécrite avec cet événement

insanlık tarihi bu olayla yeniden yazılmaya başlandı

Encore une fois, les fourmis ont une autre caractéristique humaine

yine karıncaların insana benzer bir özelliği daha var

Les bombes atomiques sont un danger pour la race humaine.

Atom bombaları insan ırkı için bir tehlikedir.

L'intervention humaine sur la nature ne trouve pas ses limites.

Doğadaki insan müdahalesinin hiçbir sınırı yoktur.

La peau humaine est très sensible aux changements de température.

- İnsan cildi sıcaklık değişikliklerine karşı çok duyarlıdır.
- İnsan cildi sıcaklık değişimlerine karşı çok hassastır.

Bien sûr, c'est difficile d'avoir du sexe sans connexion humaine, non ?

Ve, tabii, bağ olmadan seks yapmak zordur, değil mi?

Pensez un instant à l'histoire de la civilisation humaine sur Terre.

Dünya'daki insan uygarlığının hikâyesini kısaca düşünün.

Le poulet possède les mêmes propriétés optiques que la chair humaine.

İnsan etiyle aynı optik özelliklere sahip.

Mais également à la science, à la curiosité humaine, la solidarité,

Bilim, merak duygusu ve dayanışma için de geçerlidir.

Enfin, est-ce que les Lumières vont contre la nature humaine ?

Son olarak, Aydınlanma insan doğasına aykırı mı?

Les produits avec des OGM sont dangereux pour la vie humaine.

GDO'lu ürünler insan hayatı için tehlikelidir.

Nos gouvernements sont devenus des androïdes vivant parmi une population humaine.

Hükümetlerimiz insan nüfusu içinde yaşayan uzaylılar haline geldi.

Le langage tel que nous le connaissons est une invention humaine.

Bildiğimiz anlamda dil, bir insan icadıdır.

Et lorsqu'on manque de connexion humaine, on réagit, on essaye d'en trouver,

Ve insanlarla bağımız olmadığı zaman, uğraşırız, bağ kurmanın bir yolunu buluruz

Nous pouvons redéfinir le climat comme une vraie question de santé humaine,

iklimin aslında insan sağlığıyla ilgili olduğunu yeni bir çerçeveye oturtabiliriz

Ils font du bruit à des fréquences que l'oreille humaine n'entend pas

insan kulağının duyamayacağı frekansta sesler çıkarıyorlar

De nombreuses personnes sont curieuses de connaître la saveur de la chair humaine.

Birçok kişinin, insan etinin tadının nasıl olduğuna dair bir merakı vardır

- Je crains pour l'avenir de l'humanité.
- Je crains pour l'avenir de l'espèce humaine.

Ben insanlığın geleceği için korkuyorum.

Son approche pratique et humaine a gagné le respect et a donné des résultats.

Pratik ve insancıl yaklaşımı saygı kazandı ve sonuçlar getirdi.

Impact sur la vie humaine que l'effet de la fonte de la neige antarctique. Cependant

, insan yaşamı üzerinde Antarktika'daki karların erimesinden daha az

Une humaine et une fille chaleureuse durant le jour. Une fille classe, quelqu'un qui sait profiter

''Gündüzleri sevecen ve sıcakkanlı bayanları severim. Bir kahve fincanın tadına varmayı

Mais une chose que nous savons est que nous savons très peu de choses sur l'histoire humaine

fakat bildiğimiz bir şey var o da insanlık tarihi hakkında çok az şey bildiğimizdir

Soit on met des feuilles et des bâtons dans le sac à dos pour cacher notre forme humaine.

Ya da çantama biraz yaprak ve dal doldurup keskin insan formu görüntüsünü kırarım.

La principale menace qui pèse sur les rhinocéros est la cupidité humaine et la promesse de gros profits.

Tüm gergedanlar için en büyük tehdit insanlığın açgözlülüğü ve büyük bir kâr vaadi.

Le folkloriste Jonathan Young dit que la seule chose qui pourrait le blesser serait une arme imbibée de salive humaine.

Halkbilimci Jonathan Young ona zarar verebilecek tek şeyin, insan tükürüğünde bulunan bir silah olduğunu söylüyor.

La NASA dit qu'elle possède déjà les informations suffisantes pour affirmer qu'une visite humaine de la planète rouge est faisable.

NASA kızıl gezegeni birinin ziyaret etmesinin uygun olduğunu kanıtlayan yeterli bilgilere sahip olduğunu belirtti.