Translation of "Fleißig" in Turkish

0.020 sec.

Examples of using "Fleißig" in a sentence and their turkish translations:

- Du bist fleißig.
- Sie sind fleißig.
- Ihr seid fleißig.

Sen çalışkansın.

- Tom lernte fleißig.
- Tom studierte fleißig.

Tom çok çalıştı.

Lerne fleißig!

Sıkı çalış.

Taro lernt fleißig.

Taro, sıkı çalışıyor.

Sie lernte fleißig.

O çok çalıştı.

Er lernte fleißig.

O sıkı çalıştı.

Tom lernt fleißig.

Tom çok çalışıyor.

Tom ist fleißig.

Tom çalışkandır.

Tom studiert fleißig.

Tom çok çalışır.

Du bist fleißig.

Sen çalışkansın.

Ich arbeite fleißig.

Çok çalışıyorum.

- Du musst intensiv lernen.
- Du musst fleißig lernen.
- Ihr müsst fleißig lernen.
- Sie müssen fleißig lernen.

Sıkı çalışmalısınız.

Er studiert immer fleißig.

O her zaman çok çalışır.

Er muss fleißig studieren.

O çok çalışmak zorunda.

Sie ist sehr fleißig.

O çok çalışkan.

Tom ist sehr fleißig.

Tom çok çalışkan.

Tom studiert sehr fleißig.

Tom çok çalışır.

Tom hat fleißig studiert.

Tom çok sıkı ders çalıştı.

Tom muss fleißig studieren.

Tom çok çalışmak zorunda.

Nancy hat fleißig gelernt.

Nancy çok çalıştı.

Er lernt sehr fleißig.

O çok fazla çalışır.

Wir müssen fleißig arbeiten.

Biz çok çalışmalıyız.

Ich habe fleißig geübt.

Ben çok pratik yapıyorum.

Tom studiert immer fleißig.

Tom her zaman sıkı çalışır.

Warum lernst du so fleißig?

Niçin bu kadar sıkı çalışıyorsun?

All diese Männer sind fleißig.

Tüm erkekler çalışkandır.

Sein Bruder studiert sehr fleißig.

Onun erkek kardeşi çok çalışır.

Morgen werde ich fleißig studieren.

Yarın çok çalışacağım.

Er studiert nicht fleißig genug.

O, yeterince çok çalışmaz.

Er ist klug und fleißig.

O akıllı ve çalışkandır.

Du studierst nicht fleißig genug.

Yeterince çok çalışmıyorsun.

Tom ist nicht sehr fleißig.

Tom çok çalışkan değil.

Ich studiere fleißig dieses Thema.

Bu konu üzerinde özenle çalışıyorum.

Ich muss wirklich fleißig studieren.

Ben gerçekten sıkı çalışmak zorundayım.

Ich habe sehr fleißig studiert.

Çok çalıştım.

Tom ist nicht fleißig genug.

Tom yeterince çok çalışmıyor.

Aber ich bin sehr fleißig.

Ama ben çok çalışkanım.

Tom studiert nicht fleißig genug.

Tom yeterince çok çalışmıyor.

Du musst nur fleißig arbeiten.

- Sadece çok çalışmak zorundasın.
- Tek yapman gereken şey çok çalışmak.

Du musst fleißig Englisch lernen.

İngilizceyi sıkı çalışmalısın.

Die meisten Studenten studieren fleißig.

Çoğu öğrenci sıkı çalışır.

Tom übte jeden Tag fleißig.

Tom her gün çok pratik yaptı.

Sie pflegte fleißig zu sein.

O çalışkandı.

Lerne so fleißig, wie du kannst!

Yapabildiğiniz kadar sıkı çalışın.

Ihr Studenten solltet eigentlich fleißig sein.

Öğrenciler gayretli olmalılar.

Der Mann ist intelligent und fleißig.

Adam akıllı ve çalışkan.

Er muss fleißig Englisch gelernt haben.

O çok İngilizce çalışmış olmalı.

Sie arbeiten so fleißig wie immer.

Onlar her zamanki kadari çok çalışırlar.

Sie lernt so fleißig wie immer.

O, her zamanki kadar çok çalışır.

Tom ist bei seiner Arbeit fleißig.

Tom işinde çalışkan.

In der Schule lerne ich fleißig.

Okulda sıkı çalışıyorum.

Sie muss sehr fleißig studiert haben.

O, çok sıkı çalışmış olmalı.

Sie ist fleißig wie eine Biene.

O bir arı kadar meşguldür.

Maria ist fleißig wie eine Biene.

Mary bir arı kadar aktif.

Man kann nicht fleißig genug sein.

Sen çok çalışkan olamazsın.

Man kann nicht fleißig genug studieren.

Çok fazla eğitim yapamazsın.

Wir müssen einfach sehr fleißig arbeiten.

Biz sadece çok çalışmak zorundayız.

Im Gegensatz zu ihr bist du fleißig.

Onun aksine sen gayretlisin.

Du bist immer fleißig wie eine Biene.

Her zaman bir arı kadar meşgulsün.

Die Mädchen sind so fleißig wie Bienen.

- Kızlar, arılar kadar meşguller.
- Kızlar arılar gibi meşguller.

Er ist nicht weniger fleißig als sie.

O ondan daha az çalışkan değil.

Es ist gut, dass Kinder fleißig sind.

Çocukların çalışkan olmaları iyidir.

Er arbeitet fleißig und beschwert sich nie.

O çok çalışır ve asla şikayet etmez.

Sie arbeitet fleißig und beschwert sich nie.

O çok çalışır ve asla şikayet etmez.

Lerne fleißig, und du wirst erfolgreich sein.

- Sıkı çalış ve başaracaksın.
- Sıkı çalışırsan, başarırsın.

Man arbeitete so fleißig wie ein Bienenstock.

Onlar bir arı kovanı kadar özenle çalıştılar.

- Tom ist sehr fleißig.
- Tom arbeitet hart.

Tom çok çalışkan biri.

Der Großteil der Schüler hier ist fleißig.

Buradaki öğrencilerin çoğunluğu çalışkan.

Hast du fleißig in der Schule gelernt?

Lisede çok çalıştın mı?

Heute Morgen habe ich fleißig Türkisch gelernt.

Bu sabah Türkçeye çok çalıştım.

Ich weiß, wie fleißig Tom studiert hat.

Tom'un ne kadar çok çalıştığını biliyorum.

- Er strengt sich an.
- Er arbeitet fleißig.

Sıkı çalışır.

Tom arbeitete nicht so fleißig wie Maria.

- Tom, Mary kadar çok çalışmadı.
- Tom, Mary kadar sıkı çalışmadı.

Mein Bruder lernt genauso fleißig wie ich.

Erkek kardeşim ne kadar çalışkan olduğumu öğrendi.

Tom ist nicht fleißig, aber Mary schon.

Tom çalışkan değil, ama Mary çalışkan.

- Studiere fleißig und lerne alles, was du kannst.
- Studieren Sie fleißig und lernen Sie alles, was Sie können.

Çok çalış ve elinden gelen her şeyi öğren.

Arbeite fleißig, und der Erfolg ist dir gewiss.

Çok çalış ve başarılı olacaksın.

Er hat fleißig studiert und die Prüfung bestanden.

Sıkı çalıştı ve testi geçti.

Ich lernte fleißig, um die Prüfung zu bestehen.

Sınavı geçmek için sıkı çalıştım.

- Tom ist sehr fleißig.
- Tom ist sehr lernbegierig.

Tom çok gayretli.

Tom lernt nicht so fleißig, wie er müsste.

Tom çalışması gerektiği kadar çok çalışmaz.

Ich bin müde, doch ich will fleißig lernen.

Yorgunum ama çok çalışacağım.

Ich will zur Schule gehen und fleißig lernen.

Okula gitmek ve sıkı çalışmak istiyorum.

Beide lernten fleißig, um die Aufnahmeprüfung zu schaffen.

Onların ikisi de giriş sınavını geçebilmek için çok çalıştı.

Die Studenten bereiten sich fleißig auf die Prüfung vor.

Öğrenciler sınav için hazırlanmakla meşgul.

Ich lerne für Mathe genauso fleißig wie für Englisch.

Matematiği İngilizce kadar çok çalışırım.

Tom lernte fleißig, damit er die Universität besuchen könne.

- Tom üniversiteye girebilsin diye çok çalıştı.
- Tom çok çalıştı böylece üniversiteye girebildi.

Oft ermuntern Sie mich, gut und fleißig zu sein.

- Beni sık sık iyi ve çalışkan olmam için teşvik edersin.
- Beni sık sık iyi ve çalışkan olmam için cesaretlendirirsin.

Ihr seid so fleißig! Ich bin stolz auf euch!

Sizinle gurur duyuyorum! Siz çok çalışkansınız!

Wir müssen fleißig arbeiten, um die verlorene Zeit wieder wettzumachen.

Kaybedilen zamanı telafi etmek için çok çalışmalıyız.

- Sie ist klug und arbeitsam.
- Sie ist klug und fleißig.

O, zeki ve çalışkan.

- Tom ist klug und arbeitsam.
- Tom ist fleißig und klug.

Tom akıllı ve çalışkan.

Ich habe sehr fleißig gelernt, um die Klausur zu bestehen.

Sınavı geçmek için gerçekten çok çalıştım.

Tom ist so fleißig wie alle anderen in der Gruppe.

Tom gruptaki diğer herkes kadar çalışkan.

Ich lernte fleißig, um in die Schule aufgenommen zu werden.

Okula girmek için sıkı çalıştım.

Ich lerne für Mathe nicht so fleißig wie für Englisch.

- Matematiği İngilizce kadar çok çalışmıyorum.
- İngilizce kadar çok matematik çalışmıyorum.

Ich musste fleißig lernen, um mit den anderen Studenten mitzuhalten.

Diğer öğrencilere yetişmek için çalışmak zorundaydım.