Translation of "Minute" in Turkish

0.017 sec.

Examples of using "Minute" in a sentence and their turkish translations:

Die Welt ändert sich von Minute zu Minute.

Dünya her dakika değişiyor.

Nur eine Minute!

Sadece bir dakika bekleyin.

- Einen Augenblick...
- Gib mir eine Minute!
- Warte eine Minute.

- Bir dakika...
- Bir dakika bekle.

- Eine Minute entspricht sechzig Sekunden.
- Eine Minute hat sechzig Sekunden.

Bir dakikada altmış saniye vardır.

- Du hast eine Minute Zeit.
- Du hast 1 Minute Zeit.

Bir dakikan var.

Gib mir eine Minute!

Bana bir dakika ver.

Brauchen Sie eine Minute?

Bir dakikaya ihtiyacınız var mı?

Ich habe eine Minute.

Bir dakikam var.

Wartest du eine Minute?

Bir dakika bekler misin?

- Haben Sie eine Minute?
- Haben Sie eine Minute Zeit für uns?

Bize bir dakika verir misin?

Entschuldige mich bitte eine Minute.

Bana bir dakikanızı ayırın.

Es dauert nur eine Minute.

Bu sadece bir dakika sürecek.

Hättest du eine Minute Zeit?

Bir dakika ayırabilir misin?

Ich brauche nur eine Minute.

Sadece bir dakikaya ihtiyacım var.

Eine Minute hat sechzig Sekunden.

Bir dakikada altmış saniye vardır.

Ich brauche etwa eine Minute.

Yaklaşık bir dakikaya ihtiyacım var.

Eine Minute, mein Telefon klingelt.

Bir dakika, telefonum çalıyor.

Eine Minute entspricht sechzig Sekunden.

Bir dakikada altmış saniye vardır.

Entspann dich mal 'ne Minute!

Bir dakika dinlen.

Jede Minute ist ein Geschenk.

Her dakika bir hediyedir.

- Könntest du mir eine Minute lang zuhören?
- Könntet ihr mir eine Minute lang zuhören?
- Könnten Sie mir eine Minute lang zuhören?

Bir dakika beni dinleyebilir misin?

Wir genossen jede Minute der Party.

Partinin her dakikasından zevk aldık.

- Nur eine Minute.
- Einen Augenblick bitte.

- Bir dakika.
- Sadece bir dakika.

Die Musik setzte eine Minute aus.

Müzik bir dakika durdu.

Eine Minute besteht aus sechzig Sekunden.

Bir dakika altmış saniyeden oluşur.

Gib mir eine Minute, darüber nachzudenken.

Bu konuda düşünmek için bana bir dakika ver.

Unsere Pläne scheiterten in letzter Minute.

- Bizim planlar son dakikada suya düştü.
- Bizim planlar son dakikada başarısız oldu.

Ich werde in einer Minute gehen.

Bir dakika içinde gideceğim.

Sie werden jede Minute hier sein.

Onlar birazdan burada olacaklar.

Gib mir nur noch eine Minute.

Bana yalnızca bir dakika ver.

Gib mir bitte noch eine Minute.

Bana bir dakika ver lütfen.

Er tut alles in letzter Minute.

O her şeyi son dakikaya bırakır.

Die Uhr geht eine Minute vor.

O saat bir dakika ileri.

Ich kann nur eine Minute bleiben.

Yalnızca bir dakika kalabilirim.

- Würdest du uns bitte für eine Minute allein lassen?
- Lasst ihr uns bitte für eine Minute allein?
- Könnten Sie uns bitte für eine Minute allein lassen?

Bizi bir dakika yalnız bırakabilir misiniz?

Dein Mobiltelefon hat vor einer Minute geklingelt.

Bir dakika önce cep telefonun çaldı.

Ich habe bis zur letzten Minute gewartet.

Son dakikaya kadar bekledim.

Eine Minute ist ein Sechzigstel einer Stunde.

Bir dakika bir saatin altmışta biridir.

Dürfen wir wenigstens eine Minute darüber nachdenken?

En azından bir dakika onun hakkında düşünebilir miyiz?

Tom war gerade vor einer Minute hier.

Tom tam bir dakika önce buradaydı.

Das Spiel wurde in letzter Minute abgesagt.

Maç son dakikada iptal edildi.

Die Hochzeit wurde in letzter Minute abgesagt.

Düğün son dakikada iptal edildi.

Ich kann 50 Wörter pro Minute tippen.

Bir dakikada elli kelime yazabilirim.

Meine Uhr geht täglich eine Minute vor.

Saatim bir günde bir dakika ileri gider.

Hunde atmen ungefähr 30 mal pro Minute.

Köpekler yaklaşık olarak dakikada otuz kez nefes alır.

Können wir dich eine Minute allein sprechen?

Seninle bir dakika yalnız görüşebilir miyiz?

Ich werde in einer Minute da sein.

Bir dakika içerisinde orada olacağım.

Dieser Wecker geht täglich eine Minute vor.

Bu çalar saat, günde bir dakika ileri gidiyor.

Diese Uhr geht täglich eine Minute vor.

Bu saat günde bir dakika ileri gider.

Könnte ich eine Minute deiner Zeit haben?

Bir dakikanızı alabilir miyim?

Könnten Sie noch für eine Minute warten?

Lütfen bir dakika bekler misin?

Eine Sekunde ist ein Sechzigstel einer Minute.

Bir saniye, bir dakikanın altmışta biridir.

Könntest du mir nur eine Minute helfen?

Sadece bir dakika bana yardım eder misin?

- Moment mal!
- Einen Augenblick!
- Warte eine Minute.

Bir dakika.

- Diese Maschine kann sechzig Seiten in der Minute drucken.
- Dieses Gerät kann 60 Seiten pro Minute drucken.

Bu makine dakikada 60 sayfa basabilir.

- Würden Sie uns wohl eine Minute lang allein lassen?
- Würdest du uns wohl eine Minute lang allein lassen?
- Würdet ihr uns wohl eine Minute lang allein lassen?

Bizi bir dakika yalnız bırakır mısın?

- Ja, sie wird in einer Minute bei Ihnen sein.
- Ja, sie wird in einer Minute bei dir sein.

Evet, bir dakika içerisinde seninle birlikte olacak.

Ich spürte es von einer Minute zur anderen:

Bunu an be an hissedebiliyordum.

Er hat den Zug um eine Minute verpasst.

O, bir dakikayla treni kaçırdı.

Er verpasste den letzten Zug um eine Minute.

Bir dakika ile son treni kaçırdı.

Ich werde in einer Minute bei dir sein.

Bir dakika içinde seninle olacağım.

Ich habe bis zur letzten Minute daran gearbeitet.

Son dakikaya kadar bunun üzerinde çalıştım

Diese Maschine macht hundert Kopien in der Minute.

Bu makine dakikada 100 kopya yapar.

Der Doktor wird in einer Minute hier sein.

Doktor bir dakika içinde burada olacak.

Tom überlegte es sich in letzter Minute anders.

Tom son anda fikrini değiştirdi.

Man hat sich noch in letzter Minute einigen können.

Son dakika anlaşması düzenlediler.

Damit jedes Mädchen das Spielzeug genau eine Minute lang hatte.

tam olarak bir dakika geçirmesi için bir kronometre var.

Letzte Minute! Sie verwandelten die Hagia Sophia in eine Kirche.

Son dakika! Ayasofya'yı kiliseye çevirdiler.

Eine Minute früher, und wir hätten die Königin sehen können.

Bir dakika önce biz kraliçe görmüş olabiliriz.

Ich bin fast fertig. Gib mir nur noch eine Minute!

Neredeyse bitirdim. Bana sadece bir dakika ver.

Der Plan wurde bis zur letzten Minute unter Verschluss gehalten.

Plan son dakikaya kadar gizlendi.

Mindestens eine volle Minute lang kamen Bravorufe aus dem Publikum.

Seyirci en az bir tam dakika boyunca "Bravo!" diye bağırdı.

- Ich entschuldigte mich für eine Minute.
- Ich entschuldigte mich kurz.

Bir dakikalığına kendimi muaf tuttum.

- Ich hatte viel Freude daran.
- Ich habe jede Minute davon ausgekostet.

Bunun her dakikasından zevk aldım.

Eine Stunde hat sechzig Minuten, und eine Minute hat sechzig Sekunden.

Bir saatte altmış dakika vardır ve bir dakikada altmış saniye vardır.

Während andere Arten blinken, können diese kontinuierlich leuchten, bis zu einer Minute.

Diğer türler sadece yanıp söner. Bunlar ise bir dakikaya kadar hiç durmadan parlayabilirler.

Was hast du mit meinem Stift gemacht? Er war vor einer Minute hier.

Benim dolma kalem ile ne yaptın? Bir dakika önce buradaydı.

Rühr dich für eine Minute einfach nicht vom Fleck, während ich nach ihm suche.

Ben onu ararken sadece bir dakika yerinde kal.

Er versprach, mir zu helfen, aber in letzter Minute ließ er mich im Stich.

O bana yardım etmeye söz verdi ama son dakikada beni hayal kırıklığına uğrattı.

Und in der nächsten Minute klammerte ein Hai an einem seiner Arme, in dieser schrecklichen Todesrolle.

Sonra bir baktım ki köpek balığı kollarından birini ısırmış, korkunç bir ölüm dönüşü yapıyor.

- Zwischen ihnen bestand ein minimaler Unterschied.
- Es bestand ein geringfügiger Unterschied dazwischen.
- Zwischen ihnen bestand ein Abstand von einer Minute.

Onlar arasında bir dakika farkı vardı.

Ich vermisse dich jeden Tag. Ich brauche dich jede Stunde. Ich fühle dich jede Minute. Ich will dich jede Sekunde. Ich liebe dich für immer.

Seni her gün özlüyorum. Sana her saat ihtiyacım var. Seni her dakika hissediyorum. Seni her saniye istiyorum. Seni sonsuza kadar seviyorum.