Examples of using "Satt" in a sentence and their turkish translations:
Bıktım bundan!
Hasta ve yorgun olmaktan bıktım.
Tok musun?
- Tokum.
- Ben tokum!
Tom toktur.
Hastanelerden bıktım.
Bıkmıştı.
Ben çok tokum.
Çocuk toktu.
Çocuk toktu.
Ondan usandım.
Yeterince aldım, teşekkür ederim.
Ben ondan bıktım.
Martılar doymaya başladı.
Saçmalıklarından bıktım.
- Bu havadan bıktım.
- Bu havadan bıktım usandım.
Tom karnını doyurdu.
- Hayır, teşekkürler. Tokum.
- Hayır, teşekkür ederim. Tokum.
Onun şikâyetlerinden bıktım.
İnsanlar şiddetten yorgun düşüyorlardı.
Onun tembelliğinden usandım.
Ben gerçekten bundan bıktım.
Liisa gürültüden bıktı.
Şikâyetinden bıktım.
Hepimiz bundan bıktık.
Bugün hava günlük güneşlik.
ben kendi payımı yedim.
Onların hepsi gürültüden bıktılar.
Onun bütün şikâyetlerinden bıktım.
Onların bütün yalanlarından bıktım.
Siyası yolsuzluktantan bıkıp usandık.
Ben zaten tokum, teşekkür ederim.
Biz Amerikan emperyalizminden bıktık.
Bu sıcaklardan gerçekten bıktım.
Biz doyuncaya kadar yedik.
Tom doyuncaya kadar yedi.
Bir hafta sonra bundan bıktım.
Ayaküstü yemekten usandım.
Hasta olmaktan bıktım.
Ben burada çalışmaktan bıktım.
Balık yemekten usandım.
Yok, yeter. Doydum.
Okul kafeteryasında yemek yemekten bıktım.
Şikâyetlerini dinlemekten bıktım.
Fast food yemekten bıktım.
Benden bıktın mı?
Ben o konuyu işitmekten bıktım.
Restoranlarda yemek yemekten usandım.
Sizinle didişmekten bıktım.
Ne kadar yesem de doymuyorum.
Onu duymaktan usandım.
Ben aynı şeyi çok sık duymaktan usandım.
Ben tokum, o yüzden bir şey yemek istemiyorum.
Okul kantininde yemekten bıktım.
Ben kuyrukta beklemekten usandım.
Liisa gürültüden bıktı.
Olacak şeyleri beklemekten usandım.
Dokuz-beş işinde çalışmaktan bıktım.
Onun mazeretlerinden bıktım.
Tom tabağını bir kenara itti ve yeterince yediğini söyledi.
Kaybetmekten yoruluyorum.
"TV izlemekten usandım. Başka bir şey yapalım." "Ne gibi?"
Onu duymaktan usandım.
Oğlum hamburgerlerden bıktı.
Kıt kanaat yaşamaktan usandım.
Ödevden bıktım.
Hamburgerlerden bıkıp usandım.
Emi'nin yakında ortaya çıkacağını umuyorum. Onu beklemekten usandım.
Tom, Mary ile birlikte her çıkışında her zaman hesabı ödemek zorunda kalmaktan usandı.
Ben senin şikâyetlerinden usandım.
Yazı yazmaktan usandım.
Bu yağışlı havadan bıktım.
Onu dinlemekten bıktım.
- İngilizceden usandım.
- İngilizceden bıktım!
O, şeytanın avukatı olmaktan usandı ve ne kadar aptalca olursa olsun, şimdi onların önerdiği her fikri kabul ediyor.