Translation of "Trent'anni" in Turkish

0.024 sec.

Examples of using "Trent'anni" in a sentence and their turkish translations:

- Hai trent'anni, giusto?
- Tu hai trent'anni, giusto?
- Ha trent'anni, giusto?
- Lei ha trent'anni, giusto?
- Avete trent'anni, giusto?
- Voi avete trent'anni, giusto?

Otuz yaşındasın, değil mi?

- Ho solo trent'anni.
- Io ho solo trent'anni.
- Ho soltanto trent'anni.
- Io ho soltanto trent'anni.
- Ho solamente trent'anni.
- Io ho solamente trent'anni.

Ben sadece otuz yaşındayım.

- Ho trent'anni.
- Io ho trent'anni.

Otuz yaşındayım.

- Lui ha trent'anni.
- Ha trent'anni.

O otuz yaşında.

- Non puoi avere trent'anni.
- Tu non puoi avere trent'anni.
- Non può avere trent'anni.
- Lei non può avere trent'anni.
- Non potete avere trent'anni.
- Voi non potete avere trent'anni.

Sen otuz yaşında olamazsın.

- Ha più di trent'anni.
- Hai più di trent'anni.
- Tu hai più di trent'anni.
- Lei ha più di trent'anni.
- Avete più di trent'anni.
- Voi avete più di trent'anni.

Sen otuz yaşından fazlasın.

- Ho quasi trent'anni.
- Io ho quasi trent'anni.

- Neredeyse otuz yaşındayım.
- Ben neredeyse otuz yaşındayım.

Ho trent'anni.

- Ben otuz yaşındayım.
- Otuz yaşındayım.

- Tom ha trent'anni ora.
- Tom ha trent'anni adesso.

Tom şimdi otuz yaşında.

- Insegnò musica per trent'anni.
- Lei insegnò musica per trent'anni.
- Ha insegnato musica per trent'anni.
- Lei ha insegnato musica per trent'anni.

- O, otuz yıl boyunca müzik öğretti.
- Otuz yıldır müzik öğretiyor.

- Ha più di trent'anni.
- Lui ha più di trent'anni.

O otuz yaşın üzerindedir.

- Ho appena compiuto trent'anni.
- Io ho appena compiuto trent'anni.

Ben sadece otuz yaşına girdim.

- Ho più di trent'anni.
- Io ho più di trent'anni.

Ben otuzun üzerindeyim.

- Ho vissuto qui trent'anni.
- Io ho vissuto qui trent'anni.

Burada otuz yıl yaşadım.

- Ha detto che aveva trent'anni.
- Disse che aveva trent'anni.

Susadığıni söyledi.

- Saremo tutti morti fra trent'anni.
- Noi saremo tutti morti fra trent'anni.
- Saremo tutte morte fra trent'anni.
- Noi saremo tutte morte fra trent'anni.

Otuz yıl içinde hepimiz öleceğiz.

Non hai trent'anni.

- Sen otuz yaşında değilsin.
- Otuz yaşında değilsiniz.

Tom ha trent'anni.

Tom otuz yaşında.

- Si è uccisa all'età di trent'anni.
- Lei si è uccisa all'età di trent'anni.
- Si è suicidata all'età di trent'anni.
- Lei si è suicidata all'età di trent'anni.
- Si uccise all'età di trent'anni.
- Lei si uccise all'età di trent'anni.
- Si suicidò all'età di trent'anni.
- Lei si suicidò all'età di trent'anni.

Otuz yaşında kendini öldürdü.

- È successo quasi trent'anni fa.
- È capitato quasi trent'anni fa.

O neredeyse otuz yıl önce oldu.

- Abbiamo passato almeno trent'anni qui.
- Abbiamo trascorso almeno trent'anni qui.

Neredeyse otuz yılı burada geçirdik.

- Tom aveva trent'anni quando è morto.
- Tom aveva trent'anni quando morì.

Tom öldüğünde otuz yaşındaydı.

- Non ho più di trent'anni.
- Io non ho più di trent'anni.

Otuzun üstünde değilim.

- Tom è stato condannato a trent'anni.
- Tom fu condannato a trent'anni.

Tom otuz yıla mahkûm edildi.

- Tom ha detto che aveva trent'anni.
- Tom disse che aveva trent'anni.

Tom otuz olduğunu söyledi.

- A Tom sono stati dati trent'anni.
- A Tom furono dati trent'anni.

- Tom otuz yıl yedi.
- Tom 30 yıla mahkûm oldu.
- Tom 30 yıla çarptırıldı.
- Tom otuz yıl hapis cezası aldı.

- Ho già più di trent'anni.
- Io ho già più di trent'anni.

Zaten otuz yaşın üzerindeyim.

- Tom è uscito di prigione dopo trent'anni.
- Tom uscì di prigione dopo trent'anni.
- Tom è uscito di galera dopo trent'anni.
- Tom uscì di galera dopo trent'anni.

Tom otuz yıl sonra hapisten çıktı.

Tom insegna da trent'anni.

Tom otuz yıldır öğretiyor.

Il pilota ha trent'anni.

Pilot otuz yaşında.

Tom ha quasi trent'anni.

Tom yaklaşık otuz yaşındadır.

Tom sta compiendo trent'anni.

Tom otuz oluyor.

Tom ha circa trent'anni.

Tom yaklaşık otuz yaşında.

Io ho quasi trent'anni.

Ben neredeyse otuz yaşındayım.

Tom aveva trent'anni all'epoca.

Tom o zaman otuz yaşındaydı.

Tom compierà trent'anni lunedì.

Tom pazartesi günü otuz yaşında olacak.

Tom ha trent'anni, vero?

Tom otuz yaşında, değil mi?

- Sia Tom che Mary hanno trent'anni.
- Tom e Mary hanno entrambi trent'anni.

- Tom ve Mary her ikisi de otuz yaşında.
- Hem Tom hem de Mary otuz yaşında.

- Non può avere più di trent'anni.
- Lei non può avere più di trent'anni.

O otuz yaşın üzerinde olamaz.

- Non può avere meno di trent'anni.
- Lui non può avere meno di trent'anni.

O otuzdan aşağı olamaz.

- Ho compiuto trent'anni la settimana scorsa.
- Io ho compiuto trent'anni la settimana scorsa.

Geçen hafta otuz yaşına girdim.

- Tom ha detto che non aveva trent'anni.
- Tom disse che non aveva trent'anni.

Tom otuz yaşında olmadığını söyledi.

Tom deve avere sui trent'anni.

Tom otuz civarında olmalı.

Tom deve avere almeno trent'anni.

Tom en az otuz yaşında olmalı.

Ho trent'anni più di te.

Senden otuz yaş daha yaşlıyım.

È successo circa trent'anni fa.

O yaklaşık otuz yıl önce oldu.

Tom ha più di trent'anni.

Tom otuz yaşını aşkın.

Credo che Tom abbia trent'anni.

Sanırım Tom otuz yaşında.

Tom ha appena compiuto trent'anni.

Tom sadece otuz yaşına girdi.

Ho vissuto qui per trent'anni.

Otuz yıldır burada yaşıyorum.

Tom avrà trent'anni a marzo.

Tom Mart ayında otuz olacaktır.

Tom dev'essere intorno ai trent'anni.

Tom yaklaşık otuz olmalı.

Tom ha superato i trent'anni.

Tom otuzunu geçmiş.

Tom è vicino ai trent'anni.

Tom otuza yaklaştı.

Tom avrà trent'anni l'anno prossimo.

Tom gelecek yıl otuz yaşında olacak.

Tom non ha ancora trent'anni.

Tom henüz otuz yaşında değil.

Il prossimo anno avrò trent'anni.

- Gelecek yıl on üç yaşında olacağım.
- Önümüzdeki yıl on üç yaşında olacağım.
- Seneye on üç yaşında olacağım.
- Bir dahaki seneye on üç yaşında olacağım.

- A trent'anni non si è così vecchi.
- A trent'anni non si è così vecchie.

Otuz o kadar da yaşlı değil.

- Mio padre vive a Nagoya da trent'anni.
- Mio padre abita a Nagoya da trent'anni.

Babam 30 yıldır Nagoya'da yaşıyor.

- Penso che Tom abbia più di trent'anni.
- Io penso che Tom abbia più di trent'anni.

Sanırım Tom otuzun üzerinde.

Tom forse ha più di trent'anni.

Tom muhtemelen otuz yaşın üzerinde.

Tom ha vissuto qui per trent'anni.

Tom otuz yıldır burada yaşıyor.

Tom ha insegnato francese per trent'anni.

Tom otuz yıl Fransızca öğretti.

Ho insegnato il francese per trent'anni.

Otuz yıl Fransızca öğrettim.

Non può avere più di trent'anni.

O otuzun üzerinde olamaz.

Tom ha già più di trent'anni.

Tom zaten otuzu geçti.

Tom ha sicuramente più di trent'anni.

Tom kesinlikle otuzun üzerinde.

Tom compierà trent'anni la settimana prossima.

Tom gelecek hafta otuz yaşında olacak.

Tom ha più di trent'anni, vero?

Tom otuzun üzerinde, değil mi?

Tom è vicino ai trent'anni, vero?

Tom otuz yaşına yakın, değil mi?

Siamo stati sposati per quasi trent'anni.

Neredeyse otuz yıldır evliyiz.

- Abbiamo passato ogni Natale degli ultimi trent'anni assieme.
- Noi abbiamo passato ogni Natale degli ultimi trent'anni assieme.

Son otuz yıldır her Noel'i birlikte geçirdik.

I candidati devono avere meno di trent'anni.

Adaylar otuz yaşın altında olmalılar.

È morto che non aveva ancora trent'anni.

Neredeyse otuz yaşındayken öldü.

Tom è stato un insegnante per trent'anni.

Tom otuz yıldır öğretmen.

- Tom aveva 30 anni.
- Tom aveva trent'anni.

Tom 30 yaşındaydı.

Tom non può avere più di trent'anni.

Tom otuzun üstünde olamaz.

Tom ha un po' più di trent'anni.

Tom otuzun biraz üzerindedir.

In un paio di settimane avrò trent'anni.

Birkaç hafta içinde otuz yaşında olacağım.

Sospetto che Tom abbia più di trent'anni.

Bence Tom otuzunu geçmiştir.

Tom sa che Mary ha più di trent'anni.

Tom Mary'nin otuzun üzerinde olduğunu biliyor.

Tom è stato un insegnante per quasi trent'anni.

Tom yaklaşık otuz yıldır öğretmendi.

Trent'anni fa, il legname era l'industria principale qui.

Otuz yıl önce buradaki ana sanayi keresteydi.

- Tom è sulla trentina.
- Tom ha circa trent'anni.

Tom yaklaşık otuz yaşında.

Sia Tom che Mary hanno più di trent'anni.

Tom ve Mary'nin her ikisi de otuz yaşın üzerindedir.

Questa è l'estate più calda degli ultimi trent'anni.

Bu otuz yıl içinde yaşadığımız en sıcak yaz.

Tom deve avere trent'anni o giù di lì.

Tom otuz ya da civarı olmalı.

Tom compie trent'anni tre giorni prima di Natale.

Tom Noelden üç gün önce 30 yaşına basıyor.

Tom ha detto che non ha ancora trent'anni.

Tom henüz otuz olmadığını söyledi.