Translation of "ということです" in Turkish

0.038 sec.

Examples of using "ということです" in a sentence and their turkish translations:

脳が変わる」ということです

beyninizi değiştirebiliyor olmanız.

努力をするということです

seyircimle hakiki bir ilişki kurmak.

どう管理するかということです

Kontrol.

重要な役割を担うということです

geliştirmeye başlamak için harika bir yerdeyiz demektir.

個人差が表れているということです

gösterdiğinden gerçekten emin oluyoruz.

草も存在しなかった ということです

bu da demek oluyor ki hiç çim mevcut değildi.

判断する傾向が強い ということです

onun olabilirliğini daha mümkün görüyoruz.

ある意味 見つけたということですが

Yani, kısmen onu buldu.

それは 美しさを見直すということです

Güzelliği yeniden tanımlamak için daha iyi bir sebebim vardı.

他の人もしないだろうということです

muhtemelen başka kimse onun peşine düşmez.

60万人に1人の外科医 ということです

Yani her 600.000 insan için tek bir cerrah.

それだけでは不十分だということです

Bu yeterli olmayacak.

自分の体の専門家になる ということです

Kendi vücudunuzun uzmanı olmakla alakalı.

その後の選択を 変更するということです

ne yapılması gerektiği hakkındaki fikirlerini değiştiriyorlar.

つまり世の中を良くする ということです

yani dünyayı daha iyi bir yer hâline getirmek demek.

万能な学習アプローチは存在しない ということです

öğrenmeye uyan tek bir yaklaşım yok.

かなり良い答えで 手を打つということです

veya gayet iyi bir sonucu kabullenmeye razı olmayı değil.

それでは、あなたは来ないということですか。

O, gelmeyeceğin anlamına mı geliyor?

彼らに頼り続ける 理由はないということです

onlara güvenmenin bir anlamı yok.

現在のキャリアアドバイスの 重点は ずれているということです

Günümüzde kariyer tavsiyeleri yanlış şey üzerinde yoğunlaşıyor.

経済システムの再生産性が 危うくなるということです

sistemin yeniden üretme kapasitesini riske atmış olurdunuz.

リスクは何倍にも膨れ上がっていく ということです

riskler katlanmaya başlıyor.

もっと真剣に 考えてみてほしいということです

Kendinizi ciddiye almaya başlamanızı istiyorum.

12.5億人が貧困から 抜け出したということですが

Bu da 1,25 milyar insanın yoksulluktan kurtulduğu anlamına gelir

問題はどこに駐車すればいいかということです。

Nereye park edeceğime karar vermede sorun yaşıyorum.

その他の要因の方が より重要だということです

becerilerinizin ne olduğu zihniyetinizin ne olduğu gibi.

神経可塑性のパターンに 個人差が大きいということです

gelişiminde başlıca engel olduğunu fark ettim.

脳が心のあらゆる面を 作っているということです

Zihninizin her yönünü beyniniz yaratır.

自尊心と自意識は とるにたらないということです

Değerimizin ve bilincimizin önemsizliği.

それは強欲さは 良いものではないということです

Açgözlülük iyi değildir.

これが「自分の悪戦苦闘を信じなさい」 ということです

İşte bu yüzden "Mücadelenize güvenin" diyorum.

なぜ恐竜はあんなに繁栄できたのか ということです

dinozorların nasıl bu kadar başarılı olduğudur.

繋がりは私だけが 作るものではないということです

o da bu ilişkinin sadece bana bağlı olmadığı.

ますます安易にリスクを 冒すようになるということです

risk almaya devam etmeleri bir o kadar kolaylaşıyor olmasıydı.

自分の言葉で歓びや満足を 定義するということです

Kendi ifadelerinizle haz ve tatmini tanımlamakla ilgili.

この地域の住民が 直接影響を受けるということです

direkt olarak etkilenecek.

奇跡そのものは 紙の上では 起きないということです

asıl sihir kağıt üzerinde olmuyor.

元々その風を予期しても いなかったということです

Ancak bu rüzgarlar ilk etapta beklemediğimiz rüzgarlardı.

地球上のすべての人が感染しやすいということです。

Yani neredeyse gezegendeki herkes hassas.

人々の移動は、感染が続く原因となるということです

popülasyonların hareketi sürekli yayılmanın yakıtıdır.

- 問題は私達が金不足ということです。
- 問題は私たちが金不足であるということです。
- 困ったことに、私達はお金が不足している。

Sorun şu ki paramız az.

実際意図したように 機能しているのかということです

istendiği gibi çalışıp çalışmadığı.

周りの環境も プレッシャーに 勝てるかに影響するということです

çevresel faktörlerden de kaynaklanır.

今度は12万平方メートルの アスファルトの更地が出来たということです

arka bahçelerinde 30 dönüm asfalt olması demek.

具体的な意味を 持たせてしまいがちだということです

nasıl da istekli olabileceğimizle ilgili.

月で問題となるのは 現地の材料は何かということです

Ay'daki problem şu, yerel malzeme ne?

首相の話では今月の祭り中止になったということです。

Başbakana göre, festival, bu ay iptal edilir.

そういう力をつけることに 専念しようということです

ve dünyayı daha iyi bir yer hâline getirecek bir şey.

- それは私たちの関係を終わらせたいということですか。
- それは我々の関係を終わらせたいということですか。
- それって、別れたいってこと?

Bu ayrılmak istediğin anlamına mı geliyor?

ヒップホップが状況を好転させうる 1つのアートの形だということです

işleri nasıl tersine çevirdiğini size gösterebilirim.

そして教育者中心の組織が もっと必要だということです

ve eğitimci merkezli organizasyonlara ihtiyacımız var.

まずは 大気汚染に関する知識を 得るべきだということです

hava kirliliği hakkında bir şeyler öğrenmem gerektiğini biliyordum.

私たちを取り巻く世界が 憎しみを植え付けるということです

çevremizdeki dünya tarafından nefretin öğretildiğini söylüyor.

私の提案は、もっと多くの木を通りに植えようということです。

Benim önerim caddeler boyunca daha fazla ağaç ekilmesidir.

コブさんの帰るのを待ちわびている唯一の人間、ということです。

Bayan Cobb'un dönüşünü dört gözle bekleyen tek kişi.

自分のことを美しいと感じる女性は 全体の2%だということです

Kadınların sadece yüzde ikisi kendilerini güzel buluyordu.

企業の目的は単に株主利益の 最大化だけではないということです

İş birliğinin amacı, yalnızca hissedarları zengin etmek değildir.

すぐに分かったことは 私たちは海をよく知らないということです

Çabucak öğrendiğim ki pek fazla bir şey bilmiyoruz.

リラックスしたい時にどんなことをして 過ごすのを選ぶか?ということです

Rahatlamak istediğinde ve boş zamanında ne yapmak istersin?

私たちには相違点よりも共通点のほうが ずっと多いということです

Farklı olduğumuzdan çok daha benzeriz.

この病原体から身を守る防御力は、誰も持っていないということです。

Kimsenin doğal bir bağışıklığı yok.

多くの場合 学校制度が社会の分断を 固定化させているということです

ve çoğunlukla okul sistemimiz sosyal bölünmeyi sürdürüyor,

それらの事実について言い争うことは 個人攻撃になるということです

gerçeği tartışmak kişisel bir saldırıdır.

抗体を持っている人口が多いほど、弱い人たちを守れるということです。

Daha fazla aşılanmış insan, o kadar fazla virüse karşı hassas olanları koruyabilir.

これは最良の本ではないにしても、そうした本の一冊だということです。

Onlar bunun en iyisi olmasa da, en iyi kitaplardan biri olduğunu söylüyorlar.

- 問題はお金がないということです。
- 困った事に私たちはお金がありません。

Sorun paramızın olmamasıdır.

自分の体や体のイメージを自分のものとして 取り戻さなくてはならないということです

benimsemem ve sahiplenmem gerektiğini böyle fark ettim.

インフルが1.3ということは、一人の感染者につき、1−2人が感染してしまうということです。

Gribin R-sıfır'ı 1.3 ise, bu demektir ki her kişi 1 - 2 kişiyi hasta edebilir.

- 要するに彼らは若すぎるということだ。
- 要は、彼らがあまりに若すぎるということです。

Konu onların çok genç olmalarıdır.

これはあまり自分を守ろうとすると、かえって大きな間違いをおかすことになるだけだ、ということです。

Bu, kendini daha fazla korumaya çalışırsan, sadece daha büyük hatalar yapacaksın anlamına gelir.

- 私が悪い点をとった理由は、勉強しなかったということです。
- 私の成績が悪かった理由は、勉強しなかったからです。

Kötü bir not almamın nedeni çalışmamamdır.

新しい調査では、65歳以上の病院患者の診察記録には誤りが多く、重大な診察ミスにつながりかねない、ということです。

Yeni bir çalışma 65'ten daha büyük hastaların hastane kayıtlarının çoğunlukla yanlış olduğunu ortaya atmaktadır, bu durum ciddi tedavi hatalarına yol açabilir.

全国教育情報センターによれば、退職した教員が復職しているおかげで、予測された教員不足は起こらないだろう、ということです。

Ulusal Eğitim Bilgi Merkezi Mesleği bırakan öğretmenler geri döndüklerinden dolayı tahmin edilen bir öğretmen açığının sonuç vermeyeceğini söylüyor.

More Words: