Translation of "Brak" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Brak" in a sentence and their turkish translations:

Brak mi pieniędzy.

Param yok.

Brak mi słów.

- Sözcük kaybındayım.
- Ne diyeceğimi bilemiyorum.

Powstał brak równowagi sił,

Artık güç dengesizliği kurulmuştu,

Brak szacunku do natury.

Doğaya saygısızlık.

Brak telefonu to niedogodność.

Telefonsuzluk sıkıntılı bir durum.

Domniemany brak kontroli, według Cannona,

Cannon'ın açıklamasına göre bu algısal kontrol eksikliği,

Niż zwycięstwa i brak przeciwności.

çok daha fazla şey öğreniyor bence. POLİS

Brak wiadomości to dobra wiadomość.

- Herhangi bir haber olmaması iyi bir haber.
- Hiç haber olmaması iyi haberdir.

Bynajmniej nie brak mu odwagi.

O kesinlikle cesaretsiz değil.

- Brakuje mu doświadczenia.
- Brak mu doświadczenia.

- Onun deneyimi yok.
- O deneyimsiz.

- Nie mam cierpliwości.
- Brak mi cierpliwości.

Benim sabrım yok.

Brak snu dodaje zatem panom dziesięć lat

Yani az uyku, bir erkeği bu önemli sağlık açısından

Czy najpierw staramy się uzupełnić brak wody?

öncelikle suyumuzu mu tazeleyeceğiz?

Widok jest piękny, aż brak mi słów.

Sözcüklerin ötesinde manzara çok güzel.

Ostatnim powodem zaniedbywania humoru jest brak czasu.

Son neden ise, insanların zamanlarının olmadığını söylemeleri.

Brak mięśni nie pozbawił ich siły ani zwinności.

Kas eksiklikleri güçlerini veya çevikliklerini kötü etkilemedi.

Pokazał mi, że odwaga to nie brak lęku.

Bana cesaretin korkunun olmayışı değil,

Znacznie pomaga brak barier między tobą a środowiskiem.

o ortamla aranda hiçbir engel bulunmaması çok yardımcı oluyor.

Dopiero co ukończyła college, więc brak jej doświadczenia.

O üniversiteden yeni mezundur, bu yüzden hiç deneyimi yok.

Więc powinniśmy podążać śladami zwierząt i uzupełnić brak wody?

Demek izleri takip edip suyumuzu tazelememiz gerektiğini düşünüyorsunuz?

Nie brak optymistycznych głosów, mówiących o poprawie stanu gospodarki.

Ekonominin gelişeceğine dair önemli bir iyimserlik var.

Nie chcesz, by ktokolwiek wiedział, że brak ci pewności finansowej.

Kimsenin benim parayla çok güvensiz olduğumu bilmesini istemiyorum.

Brak wam czasu, żeby sobie uprzyjemnić 1/3 dorosłego życia?

Yetişkinlikteki uyanık yaşamın üçte birini daha eğlenceli yapmak için zaman yok mu?

Brak snu może mieć potężny negatywny wpływ na wyniki studentów.

Uyku eksikliğinin öğrencinin notlarının üzerinde çok büyük olumsuz etkisi olabilir.

Trzymamy się planu dojścia do wraku czy najpierw staramy się uzupełnić brak wody?

Enkaz planına mı bağlı kalacağız, öncelikle suyumuzu mu tazeleyeceğiz?