Examples of using "прочесть" in a sentence and their turkish translations:
Onu okuyabilir misin?
Bunu okusan iyi olur.
Bunu okuyabilirim.
Onu okuyabilir misin?
Bu kitabı okumalısın.
O onu okuyamaz.
Kitabı okuyabiliyordu.
O kitap okumaya değer.
Bu kitap okumaya değer mi?
Bunu okumalıyım.
Bunu okumalısın.
Gözlüğün olmadan bunu okuyabilir misin?
Ben bütün onları okuyabilirim.
Bu kitabı okumak istiyorum.
İyi kitaplar her zaman okumaya değer.
Kate kitabı okuması için zorlandı.
Şekspirin sonelerini okuyor olmalısın.
Tom bu raporu okumak isteyecek.
Bu kitabı okuyabilirsin.
Ben bu kitabı okuyacağıma söz veriyorum.
Kitabı okuyacağım.
Amcamın el yazısını okumak zordur.
Tom Mary'nin mektubu okumasını istedi.
Bir çocuk bile bunu okuyabilir.
Tabii, bu kitabı okumalıyım.
Her şeyden önce, bu kitabı okumak zorundasın.
Hangi kitabı okumak istediğini biliyor musun?
Neden sadece talimatları okumuyorsun?
Sadece birkaç sayfa daha okumalısın.
Onun en son romanı okumaya değer.
O 5 şiir okumamı istedi.
O 5 tane şiir okumamı istedi.
Okumak için daha kaç sayfan kaldı?
İlk önce bu belgeyi okumanı öneririm.
Tom Mary'nin bunu onun için okumasını istedi.
Bu kitabın okumaya değer olacağını düşünüyor musun?
O ona şu kitapları okumasını tavsiye etti.
Bunu benim için okur musun?
Bu kitabı okumalısın.
Savaş ve Barışı hep okumak istedim.
Tom'un raporu okumak için zamanı yoktu.
Onu okuyabilir misin?
Tom bu kitabı okumamı söyleyen kişiydi.
İngilizce öğretmenim bu kitapları okumamı tavsiye etti.
Gençken bir sürü kitap okusan iyi olur.
Kitabı okumak için zaman bulamıyorum.
Bu tam olarak okumak istediğim kitap.
Bu kitap okumaya değer.
Onun el yazısını okumak imkansızdır.
Tom Mary'nin yazdığı şiiri ezberden okumasını istedi.
Yazan şeyi okuyamadım.
Onu okumak istiyorum.
Okuyabileceğimden fazla kitabım var.
Hangi kitabı okumam gerek?
Bunu okumak birkaç saatimi aldı.
Onu anlamak için, yalnızca bu kitabı okumak zorundasın.
O kitabı okumak için büyük bir kelime bilgisine ihtiyacın var.
Eğer bu cümleyi okumayı biliyorsan, okumayı biliyorsun.
Bu kalınlıktaki bir kitabı bir haftada bitiremem.
Tom öğretmenin ona okumasın söylediği kitabı okumadı.
Tom İngilizce yazılmamış hiçbir menüyü okuyamıyor.
Tahtada ne yazılı olduğunu okuyabiliyor musun?
Tom Mary'nin John'dan aldığı mektubu ona okumasını istedi.
Tom bütün bu kitapları bir günde okuyamaz.
Oda, mektubu okumasına yetecek kadar aydınlıktı.
- Bunu okuyamam.
- Bunu okuyamıyorum.
Sanırım bu kitabı bu akşam bitirebilirim.
Telefonuma baktım ve metin mesajlarımı okumaya çalıştım.
O bu kitabı okumak istiyor.
Onu okumak istiyorum.
Herkesin bu kitabı okuması gerekiyor.
Bu kitabı okumak iyi fikir.
Eğer bu cümleyi okuyabiliyorsan, o halde okuyabiliyorsundur.
Bu kitabı okumam gerektiğini bana söyleyen kişi Tom'dur.
Bu mektubu okuyabilir miyim?
Bu yaz bu üç raftaki her kitabı okumayı planlıyorum.
Tüm bu kitapları üç ayda okudum.
İşim olmasa, bu kitapları okuyabilirim.
Bunun ne anlama geldiğini anlamadan önce bunu üç kez okumak zorunda kaldım.
- Okumak istediğim kitap budur.
- Bu benim okumak istediğim kitap.
Bu zor metni okuyamıyorum.
Bob'ın okumak için pek çok kitabı var.
Bu tam okumak istediğim kitap.
Her gün en azından kısa bir şarkıyı dinlemelisin, iyi bir şiir okumalısın, güzel bir tabloya bakmalısın ve mümkünse, birkaç zeki sözler söylemelisin.