Examples of using "терпеть" in a sentence and their turkish translations:
- Dayanacağım.
- Sabırlı olacağım.
Komşulara tahammül edemiyorum.
Ben tiyatro sanatından nefret ediyorum.
Ondan nefret ediyorum!
Kerevizden nefret ederim!
Ağrıya katlanmalısın.
Tom Amerikan folk müziğinden nefret ediyor.
Böyle bir hakarete katlanamayız.
Bundan nefret ettiğini biliyorum.
Ben eşek arılarından nefret ederim.
O terimden nefret ediyorum.
ama işten nefret ediyordum.
Acıya tahammül edemiyorum.
O country müzikten nefret eder.
Tom kaybetmeye katlanamaz.
Ona nasıl tahammül edebiliyorsun?
Bu adama katlanamıyorum.
Tom dans etmekten nefret ediyor.
Tom çalışmaktan nefret eder.
- Ben onu daha fazla tutamam.
- Daha fazla tutamıyorum.
- Artık tutamıyorum.
- Çok sıkıştım.
O filmden nefret ediyorum.
Böyle kızlardan nefret ediyorum.
Tom yalan söylemekten nefret ediyordu.
Aşçılığından nefret ediyorum.
Çokbilmişlerden herkes nefret eder.
Tom televizyondan nefret eder.
Sessiz filmlerden nefret ederim.
Tom çocuklardan nefret eder.
Ben haşlanmış soğana dayanamam.
Biz sırlardan nefret ediyoruz.
O, havuçlara dayanamaz.
Tom bundan nefret eder.
Gereksiz kısıtlamalardan nefret ediyorum.
Bu resimden nefret ediyorum.
Tom yüzmekten nefret eder.
Çim biçmekten nefret ediyorum.
Fanatiklerden nefret ederim.
- İsa sizden nefret ediyor.
- İsa senden nefret ediyor.
Onu söylediğinde ondan nefret ediyorum.
Bunu yaptığınızda nefret ediyorum.
Böyle bir küçük düşürmeye nasıl katlanabilirsin?
Tom artık ağrıya dayanamadı.
Pazartesilerden nefret ediyorum.
Bu tür müziğe tahammül edemiyorum.
Fasulyeden nefret ediyorum.
Buradaki suyun tadından nefret ediyorum.
Böyle olmasından nefret ediyorum.
O, kurallardan nefret eder.
Sütten nefret ederim.
Çiğ balığa katlanamam.
Ben gece yarısından sonra uyumaya gitmekten nefret ediyorum.
Kerevizden nefret ediyorum.
Böceklerden nefret ediyorum.
Sıçanlardan nefret ediyorum.
Ondan nefret ediyorum.
İkiyüzlülerden nefret ederim.
Kıştan nefret ederim.
Bu soğuğa dayanamıyorum.
Sivrisineklerden nefret ediyorum.
Ben ütüden hoşlanmıyorum.
- Tom, "oyuncu" kelimesinden nefret ediyordu.
- Tom 'oyuncu' kelimesinden nefret ediyordu
Tom bunu yapmaktan nefret ediyor.
- Bundan nefret ettiğini söylediğini düşünmüştüm.
- Ondan nefret ettiğini söylediği sanıyordum.
Annem mektuplar yazmaktan nefret eder.
Onun tükürme şekline katlanamam.
Ben kimyadan nefret ederim.
İnsanların böyle yapmasından nefret ediyorum.
Tom yaptığında bundan nefret ediyorum.
Resmi yazıyı tamamen küçümsüyorum.
Bunu erkekler yaptığında bundan nefret ederim.
Ütü yapmaktan nefret ederim.
O renkten her zaman nefret ettim.
Mezun toplantılarına katılmaya katlanamıyorum.
Bazılarımız bundan nefret ediyor.
"Roquefort peynirini seviyorum." "Ben ondan nefret ediyorum."
Bu ağrıya daha fazla katlanamıyorum.
- Şu aptal kadına dayanamıyorum.
- Şu aptal kadına tahammül edemiyorum.
- Şu aptal kadına katlanamıyorum.
Korkaklara tahammül edemem.
Tom Mary'nin sızlanmalarına daha fazla katlanamıyor.
Bana gülünmesinden nefret ederim.
Tom yalnız yemekten nefret eder.
Allah son gürlüğü versin.
Onun davranışına daha fazla dayanamam.
Senin Boston'dan nefret ettiğini sanıyordum.
Tom çalışıyorken rahatsız edilmektan nefret eder.
Çünkü Metropolitan Müzesi daha fazla dayanamayıp
bu kişiler kendilerini eleştirilmesine tahammül edemezler
Birçok yazar eleştirilmekten nefret eder.
Biz şiddetten nefret ederiz.
Artık göğüs ağrısı ile başa çıkamıyorum.
Tom ıspanaktan nefret ederdi.
Tom kedilerden nefret eder.
Tom ve Mary birbirlerine katlanamıyorlar.
O havuçlardan nefret ediyor.
O örümceklerden nefret ediyor.