Translation of "Aspecto" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Aspecto" in a sentence and their turkish translations:

Tienes buen aspecto.

İyi görünüyorsun.

Tenía mal aspecto.

O kötü görünüyordu.

Tiene buen aspecto.

O iyi görünüyor.

Tienen buen aspecto.

Onlar iyi görünüyorlar.

Él tenía buen aspecto.

O iyi görünüyordu.

No tenéis buen aspecto.

İyi görünmüyorsun.

Tienes muy buen aspecto.

Çok iyi görünüyorsun.

Tiene muy buen aspecto.

O çok iyi görünüyor.

Tom tiene mal aspecto.

Tom kötü görünüyor.

Tom tenía buen aspecto.

Tom iyi görünüyordu.

¿Qué aspecto tenía Amy?

Amy nasıl görünüyordu?

"Arrastra la pierna, mal aspecto,

Ayak sürümek, kötü bir vücut,

Entonces tenía muy mal aspecto.

O zaman çok kötü görünüyordu.

Tom no tiene mal aspecto.

Tom kötü görünümlü değil.

Tom tiene un aspecto estupendo.

Tom harika görünüyor.

Ahora veamos otro aspecto del trabajo

şimdi işin diğer bir boyutuna bakalım

- ¿Se ve mal?
- ¿Tiene mal aspecto?

Kötü görünüyor mu?

- ¿Cómo luce ella?
- ¿Qué aspecto tiene?

- Neye benziyor?
- O neye benziyor?
- O neye benzer?
- O nasıldır?
- Nasıl bir tip?

- Tienes buena cara.
- Tienes buen aspecto.

İyi görünüyorsun.

- Parece genial.
- Tiene un aspecto genial.

O harika görünüyor.

Tom no tiene tan buen aspecto.

Tom çok iyi görünmüyor.

Ahora Tom tiene mucho mejor aspecto.

Tom şimdi çok daha iyi görünüyor.

- Mary se ve absolutamente imponente.
- Mary tiene un aspecto fenomenal.
- Mary tiene un aspecto impactante.

Mary kesinlikle şahane görünüyor.

Cada aspecto de cómo amamos, cómo vivimos,

Nasıl sevdiğimizden nasıl yaşadığımıza

Este es otro aspecto interesante del trabajo.

Bu da işin diğer bir ilginç tarafı

- Él se ve bien.
- Tiene buen aspecto.

O iyi görünüyor.

¿Anoche saliste? Porque tienes mal aspecto hoy ...

Dün gece dışarı çıktın mı? Çünkü bugün oldukça kötü görünüyorsun.

Nosotros debemos considerar cada aspecto del problema.

Biz sorunun her yönünü göz önünde bulundurmalıyız.

- Te ves horrible.
- Tienes un aspecto horrible.

Korkunç görünüyorsun.

En términos de ese aspecto crítico de bienestar.

tam 10 yıl yaşlandırıyor.

No juzgues a las personas por su aspecto.

Bir kişiyi görünüşüyle yargılamamalısın.

En ese aspecto, estoy completamente de acuerdo contigo.

Bu bağlamda, ben tamamen sizinle aynı fikirdeyim.

- ¿Qué aspecto tenía Tom?
- ¿Cómo se veía Tom?

Tom nasıl görünüyordu?

Tom no tiene muy buen aspecto, ¿está enfermo?

Tom çok iyi görünmüyor. O hasta mı?

No tiene buen aspecto. Probablemente bebió demasiado anoche.

O iyi görünmüyor. Dün gece çok içmiş olmalı.

Este es probablemente el aspecto más importante de todo.

muhtemelen de en önemli kısmı:

¿Qué aspecto tenía hace 10 000 millones de años,

10 milyar yıl önce neye benziyordu,

- Tom se ve estupendo.
- Tom tiene un aspecto estupendo.

Tom harika görünüyor.

¿Tiene la carne el aspecto de estar poco cocinada?

Et az pişmiş görünüyor mu?

Naoto ha salido a su padre en su aspecto.

Naoto görünüş olarak babasına benziyor.

Nunca debemos juzgar a la gente por su aspecto.

İnsanları görünüşlerine göre yargılamamalıyız.

Si cada aspecto de sus órbitas no estuviera muy afinado,

eğer yörüngeleri her bir açıdan tam olarak uyumlu olmasaydı

Juzgando por el aspecto del cielo, mañana podríamos tener nieve.

Gökyüzünün görünüşüne bakılırsa yarın kar yağabilir.

Un gran hombre no se preocupa mucho de su aspecto.

Büyük bir adam görüntüsünü önemsemez.

- Va bien.
- Tiene buen aspecto.
- Se ve bien.
- Pinta bien.

Bu iyi görünüyor.

- La casa tenía buen aspecto; aún más, el precio era justo.
- La casa tenía buen aspecto, por otra parte, el precio era bueno.

Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu.

Fue la primera vez que vi extranjeros con aspecto de americanos.

Amerikalılara benzeyen yabancıları hayatımda ilk kez o zaman görmüştüm.

El prominente psicólogo se asemeja a mi tío en aspecto exterior.

Tanınmış psikolog görünüşte amcama benziyor.

- Ella dijo que tenía buen aspecto.
- Ella dijo que era guapa.

O, güzel olduğunu söyledi.

Y cambió también lo que pensaba del aspecto mental de cómo actuamos.

ve performansın zihinsel yönü hakkındaki düşüncelerimi sonsuza kadar değiştirdi.

Las flores no tienen buen aspecto. Me gustaría regarlas. ¿Hay una regadera?

Çiçekler iyi görünmüyor. Onları sulamak isterim. Bir su kabı var mı?

En contraste con su aspecto atemorizante, su voz era dulce y serena.

Korkmuş görünüşünün aksine, sesi sakin ve yumuşaktı.

La creatividad es un aspecto importante para el desarrollo del ser humano.

Yaratıcılık insan gelişimi için önemli bir yöndür.

A veces tienes que elegir entre tener buen aspecto y estar cómodo.

Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.

Tom no tiene muy buen aspecto hoy. Me pregunto qué le pasará.

Tom bugün çok iyi görünmüyor. Sorunun ne olduğunu merak ediyorum.

Mary se parece a su madre en aspecto, pero no en su personalidad.

Mary görünüş olarak annesini benzer, ancak kişilik olarak değil.

Dicen que las chicas pasan más tiempo preocupándose por su aspecto que los chicos.

Onlar kızların nasıl göründükleri ile ilgili endişelenerek erkeklerden daha çok zaman harcadıklarını söylüyorlar.

- Tiene aspecto de haber estado mucho tiempo enfermo.
- Tiene pinta de haber estado mucho tiempo enfermo.

O uzun bir süre hastaymış gibi görünüyor.