Translation of "Oyó" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Oyó" in a sentence and their turkish translations:

Tom oyó algo.

Tom bir şey duydu.

Tom te oyó.

Tom seni duydu.

Le oyó llorar.

Onun çığlık attığını duydu.

- Él oyó que el perro ladraba.
- Oyó al perro ladrar.

Köpeğin havladığını duydu.

Ella le oyó cantar.

Onun şarkı söylemesini duydu.

Tom oyó un ruido.

Tom bir gürültü duydu.

Él oyó un grito.

O bir bağırma sesi duydu.

Ella le oyó gritar.

O, onun çığlığını duydu.

Oyó a alguien pidiendo ayuda.

Birisinin yardım çağrısında bulunduğunu duydum.

Tom oyó gritar a Mary.

Tom Mary'nin çığlık attığını duydu.

Tom oyó sonar un claxon.

Tom bir araba kornasının çaldığını duydu.

Nadie oyó sonar la campana.

Kimse kapı zilini duymadı.

Tom lo oyó y se enfadó.

Tom bunu duydu ve kızdı.

Ella oyó a alguien pidiendo ayuda.

O, yardım çağrısı yapan birini duydu.

Cuando lo oyó dio un bote.

O bunu duyduğunda sıçradı.

Cuando lo oyó se agitó mucho.

Onu duyduğunda çok heyecanlandı.

Tom oyó que Mary estaba enferma.

Tom Mary'nin hasta olduğunu işitti.

Tom oyó que Mary había muerto.

Tom, Mary'nin ölmüş olduğunu duydu.

- ¿Has oído eso?
- ¿Oyó usted eso?

Onu duydun mu?

- Ella vino aquí tan rápido como lo oyó.
- Ella vino aquí en cuanto lo oyó.

O, onu duyar duymaz buraya geldi.

Tom oyó el sonido de vidrio quebrándose.

Tom kırılan camın sesini duydu.

Él oyó un ruido en la cocina.

O, mutfaktan bir gürültü duydu.

Tom no oyó el canto del gallo.

Horoz ötüşünü duymadım.

Él no oyó que dijeran su nombre.

O, adının çağrıldığını duymadı.

Tom oyó a Mary charlar con John.

Tom, Mary'yi John'la konuşurken duydu.

Cuando oyó el pitido, cruzó la calle.

O, düdüğü duyduğunda caddeyi geçti.

Ella le oyó cantar su canción favorita.

O onun gözde şarkısını söylediğini duydu.

Él lo oyó llorar a la medianoche.

O, gece yarısında onun ağlamasını duydu.

Se oyó un sonido en el dormitorio.

Yatak odasında bir gürültü duydum.

Tom oyó un golpe en la puerta.

Tom kapıda bir ses duydu.

Tom oyó que Mary era muy rica.

Tom Mary'nin çok zengin olduğunu duydu.

Tom oyó a Mary roncando en clases.

Tom Mary'nin sınıfta horladığını duydu.

Tom oyó un ruido en la habitación vecina.

Tom bitişik odada bir gürültü duydu.

En cuanto oyó el timbre, contestó el teléfono.

O, zilin çaldığını duyar duymaz telefona cevap verdi.

La mujer lloró cuando oyó las malas noticias.

Kötü haberi duyduğunda kadın ağladı.

- Tom oyó un silbido.
- Tom escuchó un silbido.

Tom bir ıslık duydu.

Le oyó llorar en mitad de la noche.

O, gece yarısında onun ağladığını duydu.

Ella le gritó, pero él no la oyó.

Ona bağırdı fakat o duymadı.

Ella gritó pidiendo auxilio, pero nadie le oyó.

Yardım için bağırdı fakat kimse onu duymadı.

Tom oyó que Mary y John habían terminado.

Tom, Mary ve John'un ayrıldığını duydu.

Tom oyó a Mary hablar acerca de John.

Tom Mary'nin John hakkında konuştuğunu duydu.

Se puso a llorar en cuanto oyó la noticia.

O, haberi duyduğunda, gözyaşlarına boğuldu.

Ella contestó al teléfono en cuanto lo oyó sonar.

O, zil çaldığını duyar duymaz telefona cevap verdi.

Tom dice que oyó a Mary y John discutiendo.

Tom, Mary'yle John'un tartıştığını duyduğunu söylüyor.

Ella oyó a un perro ladrar a lo lejos.

O, uzakta bir köpek havlaması duydu.

A Tom no le ha gustado lo que oyó.

Tom duyduğundan hoşlanmadı.

Él oyó un ruido extraño y saltó de la cama.

O tuhaf bir gürültü duydu, bu yüzden yataktan dışarı fırladı.

- Oí un grito de auxilio.
- Oyó un grito de socorro.

Bir yardım çığlığı duydum.

No estoy seguro de si Tom lo oyó o no.

Tom'un bunu duyup duymadığından emin değilim.

Tom oyó que Mary se había comprado un computador nuevo.

Tom Mary'nin yeni bir bilgisayar aldığını duydu.

- Tom oyó gritar a Mary.
- Tom escuchó a Mary gritar.

Tom, Mary'nin bağırdığını duydu.

Tom oyó por casualidad a Mary hablar acerca de él.

Tom Mary'nin onun hakkında konuştuklarına kulak misafiri oldu.

Tan pronto como oyó el choque, salió corriendo de su casa.

Kazayı duyar duymaz evden dışarı fırladı.

Tom oyó que la puerta trasera se abrió y se cerró.

Tom arka kapının açılıp kapandığını duydu.

Tom dijo que oyó a Mary amenazar con matar a John.

Tom, Mary'nin John'u öldürmekle tehdit ettiğini duyduğunu söyledi.

Ella lo oyó gritar, así que entró corriendo a su habitación.

O onun bağırdığını duydu, bu yüzden onun yatak odasına koştu.

Tom estaba a punto de colgar cuando oyó gritar a Mary.

Tom Mary'nin çığlık attığını duyduğunda telefonu kapamak üzereydi.

Estaba a punto de dormirse cuando oyó que alguien decía su nombre.

- Adının söylendiğini duyduğunda uyumak üzereydi.
- Adının çağrıldığını duyduğunda, o uyumak üzereydi.

- Se oyó un sonido en el dormitorio.
- Oí un ruido en la habitación.

Yatak odasında bir gürültü duydum.

Tom pareció bastante sorprendido cuando oyó que Mary y John se habían casado.

Tom, Mary ve John'un evlendiğini duyduğunda oldukça şaşırmış görünüyordu.

Tom no parecía sorprendido cuando oyó que Mary y John se habían casado.

Tom Mary ve John'un evlendiğini duyduğunda şaşırmış gibi görünmüyordu.

- Tom escuchó a Mary hablando sola.
- Tom oyó a Mary hablando consigo misma.

Tom, Mary'yi kendi kendine konuşurken duydu.

Tom se salió de sus casillas cuando oyó que Mary había salido con John.

- Tom Mary'nin John'la çıktığını duyduğunda tepesi attı.
- Tom Mary'nin John'la çıktığını duyduğunda öfkelendi.
- Tom Mary'nin John'la çıktığını duyduğunda deliye döndü.

- Tom oyó a Mary gritándole a John.
- Tom escuchó a Mary gritándole a John.

Tom Mary'nin John'a bağırdığını duydu.

- Tom oyó a alguien tararear su melodía favorita.
- Tom escuchó a alguien tararear su melodía favorita.

Tom birinin en sevdiği melodiyi mırıldadığını duydu.

Chris no pudo ocultar su tristeza cuando oyó que Beth no había sido capaz de encontrar su valioso reloj.

Chris, Beth'in değerli kol saatini bulamadığını duyduğunda üzüntüsünü gizleyemedi.

- Cuando lo oyó, le entraron ganas de llorar.
- Tuvo ganas de llorar al oír eso.
- Al oír eso, sintió ganas de llorar.

Onu duyduğunda, ağlayacakmış gibi hissetti.