Translation of "Beklerken" in English

Tom beklerken oturdu.

Tom sat waiting.

Kurtarılmayı beklerken öldüler.

They died while waiting to be rescued.

Tom'u beklerken oturmuyordum.

I didn't sit around waiting for Tom.

Beklerken kâğıt oynayalım.

Let's play cards while we're waiting.

Beklerken bunu yapalım.

Let's do that while we're waiting.

Kuliste sıramın gelmesini beklerken

And I was there in the green room, waiting to go on,

Beklerken bir içki iç.

Have a drink while you're waiting.

Otobüs beklerken arkadaşıma rastladım.

When I was waiting for the bus, I ran into my friend.

Bir bankta beklerken oturdum.

I sat waiting on a bench.

Tom, Mary'yi beklerken sabırsızlandı.

Tom got impatient waiting for Mary.

Mary'yi beklerken Tom'u gördüm.

I saw Tom while I was waiting for Mary.

Adam ambulans beklerken öldü.

The man died waiting for an ambulance.

Beklerken, neden bunu okumuyorsun?

While you're waiting, why don't you read this?

Otobüs beklerken ayakta durdum.

I stood waiting for a bus.

Tom duruşmayı beklerken hapistedir.

Tom is in jail, awaiting trial.

Saldırmak için doğru zamanı beklerken

they can watch you and your family coming and going,

Otobüs beklerken bir sağanağa yakalandım.

While waiting for the bus, I was caught in a shower.

Bir otobüs beklerken, arkadaşımla buluştum.

Waiting for a bus, I met my friend.

Otobüs beklerken bazı arkadaşlarla karşılaştım.

I met some friends while I was waiting for a bus.

Otobüs beklerken bir arkadaşa rastladım.

I met a friend while I was waiting for a bus.

Biz beklerken bunu okumak isteyebilirsin.

You might want to read this while we're waiting.

Beklerken biraz ekmek alabilir miyim?

Can I have a little bread while waiting?

Beklerken, dergi okuyarak vakit geçirdi.

She killed time reading a magazine while she waited.

Tom beklerken boş boş oturmadı.

Tom didn't sit around waiting.

Otobüsü beklerken bir dergi okudu.

She read a magazine while she waited for the bus.

Otobüs beklerken bir trafik kazası gördüm.

While I was waiting for the bus, I saw a traffic accident.

Treni beklerken platformda ileri geri yürüdü.

He walked back and forth on the platform while waiting for the train.

Kate'i beklerken Bob ve Mary'yi gördüm.

I saw Bob and Mary while I was waiting for Kate.

Arkadaşımı beklerken tam bir saat harcadım.

I've spent an entire hour waiting for my friend.

Ben seni beklerken öğle yemeği yiyeceğim.

I'll have lunch waiting for you.

Tom otobüs beklerken bir kitap okudu.

Tom read a book while he was waiting for the bus.

Tom Mary'yi beklerken sandalyesinde sabırla oturdu.

Tom sat patiently in his chair, waiting for Mary.

Beklerken kendine yiyecek bir şey al.

While you're waiting, get yourself something to eat.

John'u beklerken Tom ve Mary'yi gördüm.

I saw Tom and Mary while I was waiting for John.

Tom Mary'yi beklerken karanlıkta yalnız oturuyordu.

Tom was sitting alone in the dark waiting for Mary.

Eve geldiğimde Tom'u beni beklerken buldum

I found Tom waiting for me when I got home.

Otobüs beklerken, bir kazaya şahit oldum.

While I was waiting for the bus, I witnessed a traffic accident.

Kate'i beklerken, Bob ve Mary'yi gördüm.

Waiting for Kate, I saw Bob and Mary.

Tom otobüsü beklerken bir dergi okudu.

Tom read a magazine while he waited for the bus.

Tom Mary'yi otobüs durağında beklerken gördü.

Tom saw Mary waiting at the bus stop.

Beklerken, kendinize yiyecek bir şey alın.

While you're waiting, get yourselves something to eat.

Biz yaşamayı beklerken hayat gelip geçiyor.

Life escapes us while we wait to live.

Siz beklerken kaydedilmiş bazı müziklerin tadını çıkarabilirsiniz.

You can enjoy some recorded music while you wait.

Kate'i beklerken Bob ve Mary ile karşılaştım.

I met Bob and Mary while I was waiting for Kate.

Biz beklerken, neler olduğunu neden bana söylemiyorsun?

While we're waiting, why don't you tell me what happened?

Tom Mary'yi beklerken hâlâ pencereden dışarı bakıyor.

Tom is still looking out the window waiting for Mary.

Tom lobiye girdi ve Mary'yi beklerken buldu.

Tom entered the lobby and found Mary waiting.

Mary sabırla arabada beklerken Tom bankaya gitti.

Tom went into the bank while Mary waited patiently in the car.

O, randevusunun çıkmasını beklerken bir dergi okumuştu.

She perused a magazine while waiting for her date to show up.

John'u beklerken Tom ve Mary ile konuştum.

I talked to Tom and Mary while I was waiting for John.

Otobüsü beklerken burada kalmaktansa yürümeyi tercih ederim.

I prefer to walk rather than stay here waiting for the bus.

Tom, Mary'yi beklerken yalnız başına oraya oturdu,

Tom sat there all alone, waiting for Mary.

Tramvayı beklerken bir trafik kazasına tanık oldum.

While I was waiting for the streetcar, I witnessed a traffic accident.

Seni beklerken, yarım şişe şarapla sarhoş oldum bile.

I've already drunk half a bottle of wine while I was waiting for you.

Tom onun açılmasını beklerken büyük mağazanın önünde durdu.

Tom stood in front of department store, waiting for it to open.

Biz diğerlerinin gelmesini beklerken bir içki ister misin?

Would you like a drink while we wait for the others to arrive?

Beklerken çay ya da diğer bazı içeceklerden içelim.

Let's drink tea or some other beverage while waiting.

Oğlunun eve gelmesini beklerken geç saatlere kadar yatmadı.

She sat up late waiting for her son to come home.

Tom otobüs beklerken 20 Ekim 2013'te kaçırıldı.

Tom was kidnapped on October 20, 2013, while he was waiting for a bus.

Tom ve ben Mary'yi beklerken uzun bir konuşma yaptık.

Tom and I had a long conversation while we were waiting for Mary.

Tom eve geldiğinde, ailesinin onu beklerken verandada otururken buldu.

When Tom got home, he found his parents sitting on the porch waiting for him.

Tom bir kalp krizinden muzdaripti ve ambulans beklerken neredeyse ölüyordu.

Tom suffered from a heart attack and almost died waiting for the ambulance.

Tom'u beklerken belki de Mary'yi davet etmemem gerektiği aklıma geldi.

It occurred to me while I was waiting for Tom that maybe I shouldn't have invited Mary.

Tom ve Mary, John'u bu sabah otobüsü beklerken gördüklerini söylediler.

- Tom and Mary said they saw John waiting for the bus this morning.
- Tom and Mary said that they saw John waiting for the bus this morning.

Tom dışarıda beklerken veteriner, Mary'nin kedisini dört saat boyunca ameliyat etti.

While Tom waited outside, the vet performed a four hour surgery on Mary's cat.

Sevgi cevaptır. Ancak cevabı beklerken seks, bazı oldukça iyi sorular ortaya çıkarmaktadır.

Love is the answer. But while you're waiting for the answer, sex raises some pretty good questions.

Ben bir çocukken, annemin erkek kardeşimin eve gelmesini beklerken bütün gece uyanık kaldığını hatırlıyorum.

When I was a kid, I remember my mother used to stay awake all night waiting for my older brother to come home.

Bir barda bir taburede oturan denizci çırağı balık ve cips sepetini beklerken bir bira ısmarladı.

The seaman apprentice, sitting on a stool in a bar, ordered a beer while waiting for his basket of fish and chips.