Translation of "Birçoğu" in English

0.024 sec.

Examples of using "Birçoğu" in a sentence and their english translations:

Birçoğu öldürüldü.

Many were slain.

- Birçoğu şüpheci olacak.
- Birçoğu şüpheyle bakacak.

Many will be skeptical.

Üstelik birçoğu kullanmıyor.

And most of them don't.

Ve daha birçoğu.

And many others.

Birçoğu seni kıskanacaktı.

Many would envy you.

İnsanların birçoğu öldü.

Many of the people died.

Onların birçoğu acıydı.

Many of them were bitter.

Bunların birçoğu benim.

A lot of these are mine.

Birçoğu yaşamlarının bir döneminde,

Many of them had described

Birçoğu küreselleşme süreci boyunca

And many of them during the period of globalization

Daha birçoğu toprağın altında

Many more under the ground

Personel memurlarının birçoğu yukarı.

Many of his staff officers struggled to keep up.

Birçoğu onun cenazesine katıldı.

Many attended his funeral.

Birçoğu depremde evlerini kaybetti.

That cafe has a pretty good breakfast special.

Onların birçoğu silah taşıyordu.

Many of them carried guns.

O gün birçoğu öldürüldü.

Many were killed that day.

Hastaların birçoğu hisleriyle başa çıkamıyordu.

And many of the patients just - they couldn't deal with their feelings

Birçoğu yıllardır ilk kez ağlıyordu.

Many of them cried for the first time in years.

Birçoğu doğayla bir bağlantı hissediyordu.

Many of them felt a connection to nature.

Birçoğu ekonomik ya da jeopolitikti,

most of them economic or geopolitical,

Birçoğu hayatlarında çok fazla travmaya,

Many of them have suffered so much trauma in their lives,

Birçoğu depremden sonra evlerini kaybetti.

Many lost their homes after the earthquake.

Birçoğu başlar, ancak birkaçı bitirir.

Many begin, but few finish.

Birçoğu İngiliz fabrikalarında yıllar geçirmişti.

Many had spent years in British factories.

Birçoğu okuyamıyordu ya da yazamıyordu.

Most were unable to read or write.

Birçoğu yaralandı, bazıları fena halde.

Many were injured, some badly.

Birçoğu yediyi şanslı sayı olarak düşünüyor.

Many consider seven to be a lucky number.

Dünyanın en iyi şeflerinin birçoğu erkektir.

Many of the world's best chefs are male.

Birçoğu oynar ama yalnızca biri kazanır.

Many play, but only one will win.

Birçoğu bu hastalık yüzünden hayatta kalmaz.

Not many survive this disease.

- Müşterilerimizin çoğu Kanadalıdır.
- Müşterilerimizin birçoğu Kanada'dandır.

Many of our customers are from Canada.

Birçoğu daha kendileri çocukken anne olmuş durumdalar.

And many were mothers while they were still children themselves.

Fadıl'ın arkadaşlarından birçoğu polis tarafından sorguya çekildi.

Many of Fadil's friends were questioned by police.

Birçoğu Ürdün nehri'nde Yahya tarafından vaftiz edildi.

Many were baptized by John in the Jordan River.

Birçoğu Fincenin gerçekten zor bir dil olduğunu düşünüyor.

Many think that Finnish is a really difficult language.

Herkesin bir beyni vardır, ancak birçoğu, talimatları anlamadı.

Everybody has a brain, but many haven't understood the instructions.

Tom'un fikirlerinden bazıları iyiydi ama birçoğu iyi değildi.

Some of Tom's ideas were good, but a lot of them weren't.

Hatta birçoğu almadı bile. Devlet erzak yardımında bulundu halkına

Many did not even take it. The state has provided food to its people

Birçoğu sömürgecilik altında uzun süre baskı ve zorluktan çekti.

Many have long suffered oppression and hardship under colonialism.

Birkaçı çok fazlasına birçoğu çok azına sahip olduğunda adalet yoktur.

There is no justice when so few have so much and so many have so little.

- Birçoğu bu hastalık yüzünden hayatta kalmaz.
- Çoğu bu hastalıktan kurtulamaz.

Not many survive this disease.

Birçoğu sömürgeciliğin egemenliği altında uzun bir süre baskı ve sefaletten çekmiştir.

Many have suffered oppression and misery for a long period of time under the rule of colonialism.

- Konukların birçoğu fazla kalıp tadını kaçırdı.
- Misafirlerin çoğu ziyareti uzatıp bıktırdı.

Many of the guests overstayed their welcome.

Arkadaşlarımdan birçoğu kendi başlarına yaşamaya çalıştı ancak yaşam biçimleri için yetersiz para nedeniyle eve döndü.

Many of my friends tried to live on their own but moved back home because of insufficient funds for their lifestyle.

- Amatör bir çevirmen olan Tom, sık sık uyduruk çeviriler yapıyor.
- Amatör bir çevirmen olan Tom'un yaptığı çevirilerin birçoğu çeviri kokuyor.

Being an amateur translator, Tom often makes the mistake of writing translationese.