Translation of "Dedesi" in English

0.008 sec.

Examples of using "Dedesi" in a sentence and their english translations:

Resimdeki dedesi.

He is the picture of his grandfather.

- Ali'nin dedesi mısırcıydı.
- Ali'nin dedesi darıcıydı.

Ali's grandfather was a corn trader.

Dedesi tarafından eğitilmiştir.

He was educated by her grandfather.

Onu dedesi büyüttü.

She was brought up by her grandfather.

Tom'un dedesi okuyamazdı.

Tom's grandfather couldn't read.

Tom'un dedesi askerdi.

Tom's grandfather was a soldier.

Ali'nin dedesi Ermeni'ymiş.

Ali's grandfather was an Armenian.

Ali'nin dedesi Fransız'mış.

Ali's grandfather was a Frenchman.

Ali'nin dedesi boyacıydı.

Ali's grandfather was a painter.

Ali'nin dedesi bezzazdı.

Ali's grandfather traded fabrics.

Ali'nin dedesi bahçevandı.

Ali's grandfather was a gardener.

Ali'nin dedesi demirciydi.

Ali's grandfather was a smith.

Ali'nin dedesi lehimciydi.

Ali's grandpa was a solderer.

Ali'nin dedesi dondurmacıydı.

Ali's grandfather was an ice cream trader.

Ali'nin dedesi kebapçıydı.

Ali's grandfather was a kebab cooker.

Ali'nin dedesi eczacıydı.

Ali's grandpa was a pharmacist.

Ali'nin dedesi hocaydı.

Ali's grandfather was a teacher.

Ali'nin dedesi muskacıydı.

Ali's grandfather made muslim amulets.

Ali'nin dedesi vaizdi.

Ali's grandfather was a preacher.

Ali'nin dedesi levazımatçıydı.

Ali's grandfather was a funeral inventory trader.

Ali'nin dedesi oyuncakçıydı.

Ali's grandfather made and traded toys.

Ali'nin dedesi karpuzcuydu.

Ali's grandfather traded watermelons.

Ali'nin dedesi tornacıydı.

Ali's grandpa was a lathe operator.

Ali'nin dedesi davulcuydu.

Ali's grandfather played drums.

Ali'nin dedesi iğneciydi.

Ali's grandfather gave injections to patients.

Ali'nin dedesi şifacıydı.

Ali's grandfather was a healer.

Ali'nin dedesi tostçuydu.

Ali's grandfather cooked and sold toasts.

Ali'nin dedesi darıcıydı.

Ali's grandfather was a corn trader.

Ali'nin dedesi zerzevatçıydı.

Ali's grandfather traded vegetables.

İki dedesi de ölmüş.

Both his grandfathers are dead.

Tom'un dedesi bir köleydi.

Tom's grandfather was a slave.

Ali'nin dedesi ayakkabı tamircisiydi.

Ali's grandfather was a cobbler.

Ali'nin dedesi ayakkabı boyacısıydı.

Ali's grandpa was a shoeshiner.

- Sami'nin dedesi safkan Kızılderili.
- Sami'nin dedesi sapına kadar Amerika yerlisidir.

Sami's grandfather is fully Native American.

Dedesi yüksek rütbeli bir askerdi.

His grandfather was a soldier of high degree.

Tom'un dedesi benim dedemi tanıyordu.

Tom's grandfather knew my grandfather.

Dedesi geçen yıl kanserden öldü.

His grandfather died of cancer last year.

Tom'un dedesi okuma yazma bilmiyordu.

Tom's grandfather was illiterate.

Tom, Mary'nin dedesi, değil mi?

Tom is Mary's grandfather, isn't he?

- Tom'un baba tarafından dedesi Avustralya'da yaşıyor.
- Tom'un dedesi ve babaannesi Avustralya'da yaşıyor.

Tom's paternal grandparents live in Australia.

- Tom'un büyükbabası orduda bir muhabere subayıydı.
- Tom'un dedesi orduda irtibat subayıydı.
- Tom'un dedesi kara irtibat subayıydı.
- Tom'un dedesi kara muhabere subayıydı.

Tom's grandfather was a signal officer in the army.

Hiçbirimizin dedesi de zengin değildi ama

none of our grandparents were rich,

Dedesi bir yıl önce kanserden öldü.

His grandfather died of cancer a year ago.

Tom dedesi ve ninesiyle Fransızca konuşur.

Tom speaks French to his grandparents.

Tom'un büyük dedesi Boston belediye başkanıydı.

Tom's great-grandfather was the mayor of Boston.

Dedesi dün gece hastanede vefat etti.

Last night, his grandfather passed away in the hospital.

Sami'nin dedesi Meksika Devrimi sırasında yakalandı.

Sami's grandfather was captured during the Mexican Revolution.

Onun dedesi her zaman onu fikirlerini destekledi.

His grandfather always supported his ideas.

- Mary, dedesi tarafından büyütüldü.
- Mary, büyükbabası tarafından büyütüldü.

Mary was raised by her grandfather.

- Bu onun anne tarafından dedesi.
- Bu onun annesinin babası.

This is his maternal grandfather.

- Büyük büyükbabam Kanadalıydı.
- Babamın dedesi Kanadalıydı.
- Dedemin babası Kanadalıydı.

My great-grandfather was a Canadian.

- Tom'un büyük büyük büyükbabası bir korsandı.
- Tom'un dedesinin dedesi bir korsanmış.

Tom's great-great-grandfather was a pirate.

Boris Johnson'un Kurtuluş Savaşı'na şiddetle muhalefet eden Türk büyük dedesi hain olarak görülüp linç edilmişti.

Boris Johnson's Turkish great-grandfather, who strongly opposed the Turkish War of Independence, was lynched as a traitor.