Translation of "Dinlemekten" in English

0.007 sec.

Examples of using "Dinlemekten" in a sentence and their english translations:

- Seni dinlemekten usandım.
- Seni dinlemekten bıktım.

I'm tired of listening to you.

- Şikayetlerini dinlemekten yoruldum.
- Senin şikayetlerini dinlemekten yoruldum.

I'm tired of listening to your complaints.

Onu dinlemekten bıktım.

- I'm sick of hearing it.
- I'm sick of hearing that.

Şikâyetlerini dinlemekten bıktım.

I'm sick of listening to your complaints.

Tom'u dinlemekten bıktım.

I am tired of listening to Tom.

Onları dinlemekten bıktım.

I'm sick and tired of hearing them.

İlahi dinlemekten hoşlanırım.

I like to listen to nasheeds.

Onları dinlemekten usandım.

I'm tired of listening to them.

Onu dinlemekten usandım.

I'm tired of listening to him.

Caz dinlemekten hoşlanırım.

I enjoy listening to jazz.

Senin şikayetlerini dinlemekten yoruldum.

I'm sick of listening to your complaints.

Onun şikâyetlerini dinlemekten usandım.

I'm sick of listening to her complaints.

Onun övünmelerini dinlemekten usandım.

- I am sick to death of his boasts.
- I'm tired of listening to his boasts.

Klasik müzik dinlemekten hoşlanır.

She enjoys listening to classical music.

Ben müzik dinlemekten hoşlanırım.

I like to listen to music.

Ben palavra dinlemekten bıktım.

I'm tired of listening to your bragging.

Müzik dinlemekten keyif aldık.

We enjoyed listening to the music.

Tom'u dinlemekten kendimi alamadım.

I couldn't help but listen to Tom.

Tom'un şikâyetini dinlemekten usandım.

I got tired of listening to Tom complaining.

Tom dinlemekten kendini alamadı.

Tom couldn't help but listen.

Kuşların cıvıldamalarını dinlemekten hoşlanırız.

We like to listen to birds singing.

Ben onu dinlemekten hoşlanıyorum.

I like listening to him.

Susan müzik dinlemekten hoşlanır.

Susan enjoys listening to music.

Onları dinlemekten keyif aldım.

I enjoyed listening to them.

Tom radyo dinlemekten hoşlanmaz.

- Tom doesn't like to listen to the radio.
- Tom doesn't like listening to the radio.

Senin mazeretlerini dinlemekten bıktım.

I'm tired of hearing your excuses.

Tom radyo dinlemekten hoşlanmıyor.

- Tom doesn't like to listen to the radio.
- Tom doesn't like listening to the radio.

Tom seksenlerin müziğini dinlemekten hoşlanır.

Tom likes to listen to music from the eighties.

Tom'u dinlemekten hiç bıkmıyor musun?

Don't you ever get tired of listening to Tom?

Ne tür müzik dinlemekten hoşlanırsın?

- What kind of music do you enjoy listening to?
- What kind of music do you like to listen to?

Onun uzun konuşmasını dinlemekten usandım.

I am tired of listening to his long speech.

Senin övüngen masallarını dinlemekten bıktım.

I'm tired of hearing your boastful tales.

Tom muhtemelen bunu dinlemekten hoşlanırdı.

Tom would probably enjoy listening to this.

Konuşmanı gizlice dinlemekten kendimi alamadım.

I couldn't help but overhear your conversation.

Rusça konuşmayı dinlemekten zevk alıyorum.

I enjoy listening to Russian speech.

Sesli mesajı dinlemekten nefret ederim.

I hate listening to voicemail.

Tom'un grubunu dinlemekten zevk aldım.

I enjoyed listening to Tom's band.

Tom klasik müzik dinlemekten hoşlanır.

Tom likes listening to classical music.

Mary, Hip-Hop müzik dinlemekten hoşlanır.

Mary likes listening to Hip-Hop music.

Tom, Mary'nin piyano çalışını dinlemekten hoşlandı.

Tom liked to listen to Mary play the piano.

Tom ve Mary hakkında dinlemekten usandım.

I'm tired of hearing about Tom and Mary.

Herkesin kişisel sorunlarını dinlemekten usanmış olmalısın.

You must be getting tired of listening to everyone's personal problems.

O emirleri dinlemekten başka seçeneğim yok.

I have no choice but to follow those orders.

Ben hep aynı şeyi dinlemekten bıktım.

I'm sick of always hearing the same thing.

Sürekli aynı tür müziği dinlemekten usandım.

I'm tired of always listening to the same kind of music.

Tom Mary'nin şarkı söylemesini dinlemekten hoşlanır.

Tom likes to listen to Mary sing.

Tom eski radyo programlarını dinlemekten hoşlanıyor.

Tom likes to listen to old radio programs.

Bir şey çevirirken müzik dinlemekten hoşlanırım.

I like listening to music while I'm translating something.

Ders çalışırken, klasik müzik dinlemekten hoşlanıyorum.

I like to listen to classical music while I'm studying.

Tom bu tür müzik dinlemekten nefret eder.

Tom hates listening to this kind of music.

Ben her gece İtalyan müziği dinlemekten hoşlanırım.

I like to listen to Italian music every night.

Tom, Mary'nin sevdiği tür müzikleri dinlemekten bıktı.

Tom got tired of listening to the kind of music Mary liked.

Tom ev ödevini yaparken müzik dinlemekten hoşlanıyor.

Tom likes to listen to music while he's doing his homework.

- Radyo dinlemekten hoşlanmıyorum.
- Radyo dinlemek hoşuma gitmiyor.

I don't enjoy listening to the radio.

Ben genellikle akşam yemeğinden sonra müzik dinlemekten hoşlanırım.

I often enjoy listening to music after supper.

- Tom kendi sesini dinlemekten hoşlanır.
- Tom konuşmayı sever.

Tom likes hearing himself talk.

Tom ve Mary aynı tür müzik dinlemekten hoşlanır mı?

Do Tom and Mary like to listen to the same kind of music?

- Tom podcast dinlemekten hoşlanıyor.
- Tom internete kopyalanan yayınları dinlemeyi sever.

Tom likes to listen to podcasts.

Burada oturup senin dedikodunu dinlemekten daha iyi yapacak işlerim var.

I've got better things to do than to sit here listening to your gossip.

Burada durmak ve senin hakaretlerini dinlemekten daha iyi yapacak işlerim var.

I have better things to do than stand here and take your insults.

- Bu tarz müzikler hoşuma gidiyor.
- Dinlemekten keyif aldığım müzik türü bu.

- This is the kind of music I like to listen to.
- This is the kind of music that I like to listen to.

O ve Mary ayrıldıktan sonra Tom üzücü ve duygusal aşk şarkılarını dinlemekten kaçındı.

Tom avoided listening to sad and sentimental love songs after he and Mary had split up.

Zamanımla buraya oturmaktan ve senin şikayet etmeni dinlemekten yapacak daha iyi işlerim var.

I've got better things to do with my time than to sit here and listen to you complain.

"J-rock veya J-pop dinlemekten hoşlanıyor musun?" "O ne anlama geliyor?" "J-rock Japonca rock ve J-pop ise Japonca poptur"

"Do you like to listen to J-rock or J-pop?" "What does that mean?" "J-rock is Japanese rock, and J-pop is Japanese pop."