Translation of "Fiyat" in English

Fiyat makul.

The price is reasonable.

Fiyat yükseldi.

- The price rose.
- The price has gone up.

Fiyat doğru.

The price is right.

Fiyat düşüyor.

The prices have gone down.

Fiyat iyi.

The price is good.

Fiyat adildi.

The price was right.

Fiyat nedir?

- What is the price?
- What's the price?

Fiyat yüksek.

The price is high.

Fiyat yükseliyor.

The price is going up.

- Fiyat makul mu?
- Fiyat uygun mu?

Is the price acceptable?

Fiyat talebi yansıtır.

- The price reflects the demand.
- Price reflects demand.

Fiyat makul değil.

- The price is not reasonable.
- The price isn't reasonable.

Fiyat sana kalmış.

The price is up to you.

Fiyat hakkında hatalıydın.

You were wrong about the price.

İstenen fiyat astronomik.

The asking price is astronomical.

Bu fiyat makul.

This price is reasonable.

Fiyat çok yüksek.

The price is too high.

fiyat 2.16 dolardı.

the price was $2.16.

İstediğin fiyat nedir?

What's your asking price?

Makul bir fiyat.

That's a reasonable price.

Fiyat etiketine bak.

Look at the price tag.

Fiyat boyuta bağlıdır.

The price depends on the size.

Fiyat önemli değil.

- The price isn't important.
- The price doesn't matter.

Fiyat yıllardır değişmedi.

The price hasn't changed in years.

Fiyat için endişelenme.

Don't worry about the cost.

Fiyat etiketi yüksek.

- The price is high.
- The price tag is high.

Fiyat çok fazlaydı.

The price was outrageous.

İsteyen fiyat nedir?

What's the asking price?

Fiyat çok ucuz.

The price is very cheap.

Fiyat etiketine baktım.

I looked at the price tag.

- Fiyat sıçramasının eşi benzeri görülmemişti.
- Fiyat sıçraması emsalsizdi.

The price jump was unprecedented.

Talebe göre fiyat değişir.

The price varies with demand.

Fiyat indirimli olabilir mi?

Can the price be discounted?

Fiyat bir sorun değil.

- Price is not an issue.
- Price isn't an issue.

Bir fiyat üzerinde anlaştık.

We agreed on a price.

Onlar fiyat üzerinde anlaştılar.

They agreed on a price.

Fiyat üç yüz dolar.

The price is three hundred dollars.

O iyi bir fiyat.

That's a good price.

Ben fiyat etiketini göremiyorum.

I can't see the price tag.

Biz fiyat hakkında düşünmedik.

- The price did not enter into our consideration.
- We did not think about the price.

Fiyat talebe göre değişecek.

The price will change according to the demand.

Fiyat konusunda pazarlık yaptım.

I negotiated the price.

O fiyat meselesi değil.

- It's not a matter of price.
- It isn't a matter of price.

Bu fiyat çok yüksek.

This price is too high.

Bu son fiyat mı?

Is this the last price?

Bu fiyat makul mü?

Is this price acceptable?

Fiyat bir sorun değildir.

- Price is not an issue.
- Price isn't an issue.

Ödenecek bir fiyat vardı.

There was a price to be paid.

Tom fiyat şişirmekle suçlandı.

Tom was accused of price gouging.

Fiyat o kadar düşüktü ki...

I couldn't believe the price.

Belirtilen fiyat işçilik ücretini içermez.

The stated price does not include labor charges.

Köprü inşaatı için fiyat verilmişti.

Bids were solicited for the building of the bridge.

Bir fiyat indirimi yapabileceğinize inanıyoruz.

We believe that you will be able to make a price concession.

Fiyat geçen yılkinin iki katı.

The price is double what it was last year.

Fiyat maliyetlere ve talebe bağlıdır.

Price depends on costs and demand.

Fiyat yaklaşık 50 dolar civarındaydı.

The price was in the neighbourhood of 50 dollars.

Tom cazip bir fiyat aldı.

Tom got a bargain price.

O kadar yüksek fiyat veremezsin.

You can't charge that much.

Bunun üzerine bir fiyat koyamazsın.

You can't put a price on that.

O oldukça makul bir fiyat.

That's a fairly reasonable price.

Ona gerçekten bir fiyat koyamam.

I can't really put a price on that.

Ödenecek küçük bir fiyat var.

There's a small price to pay.

Sana iyi bir fiyat vereceğim.

I'll give you a good price.

Tom sana yanlış fiyat söyledi.

Tom told you the wrong price.

Onlar benim fiyat aralığının dışında.

They're just out of my price range.

Fiyat benim için biraz yüksek.

The price is a little high for me.

O gerçekten iyi bir fiyat.

It really is a good price.

Sana adil bir fiyat vereceğim.

I'll give you a fair price.

Teknik özellikler ve fiyat değişebilir.

Specifications and price are subject to change.

Tüketici fiyat endeksi çılgınca dalgalanıyor.

The consumer price index has been fluctuating wildly.

Onların istediği fiyat makul görünüyor.

The price they are charging seems reasonable.

Lütfen bana fiyat listeni göster.

- Show me a list of your rates, please.
- Please show me your price list.

Ben fiyat konusunda endişeli değilim.

I'm not worried about the price.

Gerçek fiyat düşündüğümden daha aşağıdaydı.

The actual price was lower than I had thought.

Seninle fiyat hakkında konuşmak istiyorum.

I would like to discuss about the price with you.

Bana sadece bir fiyat verin.

Just give me a price.

Fiyat artmaya devam edecek mi?

Will the price keep going up?

Gerçek fiyat beklediğimden daha düşüktü.

The actual price was lower than I'd expected.

Son beş yıldır fiyat artışımız yok.

We haven't had a price increase in the last five years.

Ürün yüksek bir fiyat etiketi taşımaktadır.

The product carries a high price tag.

Fiyat listesi, oteldeki tüm yemekleri kapsar.

The rates cover all the meals at the hotel.

Benim için fiyat etiketini çıkarır mısınız?

Could you take off the price tag for me?

Onlar onun kafasına bir fiyat koydu.

They put a price on his head.

Fiyat düşündüğümden daha da fazla düştü.

The price turned out to be lower than I thought.

Böyle bir an için fiyat koyamazsın.

You just can't put a price on a moment like this.

Fiyat konusunda satıcıyla bir anlaşma yaptık.

I'll hang onto it for now.

Bunu için makul bir fiyat ödedik.

We paid a fair price for it.

Daha sonra fiyat üzerine pazarlık yapabiliriz.

We can haggle over price later.

Tom daha düşük bir fiyat görüştü.

Tom negotiated a lower price.

Tom fiyat etiketine bakmak için eğildi.

Tom leaned over to look at the price tag.

Tom fiyat üzerinde pazarlık yapmada iyidir.

Tom is good at bargaining the price down.

Fiyat etiketi hâlâ Tom'un giydiği gömlekte.

The price tag is still on the shirt Tom is wearing.