Translation of "Harcamaya" in English

0.007 sec.

Examples of using "Harcamaya" in a sentence and their english translations:

Genç insanlar boşa zaman harcamaya eğilimlidir.

Young people are apt to waste time.

Üç günlük tartışma zaman harcamaya değerdi.

The three-day discussion was worthwhile.

Muhtemelen Tom'la biraz zaman harcamaya gitmeliyim.

I should probably go and spend some time with Tom.

- Tom o kadar çok para harcamaya istekli değildi.
- Tom o kadar para harcamaya istekli değildi.

Tom wasn't willing to spend that much money.

Zaman harcamaya değer bir şey yapacağımızı umuyorum.

I hope we're going to do something worthwhile.

Bir piyano için çok para harcamaya istekliyim.

I'm willing to spend a lot for a piano.

Yaptığım şeyin zaman harcamaya değer olduğunu düşünüyorum.

I think what I'm doing is worthwhile.

Tom Mary ile çok zaman harcamaya başladı.

Tom has started spending a lot of time with Mary.

Gazeteciye göre, bu, hayatı zaman harcamaya değer yapar.

According to the newspaperman, it makes life worthwhile, doesn't it?

Oraya gidip gitmemem zaman harcamaya değer mi bilmiyorum.

I don't know whether my going there is worthwhile.

- Zamanımı harcamaya son ver.
- Zamanımı boşa harcamayı bırak.

Stop wasting my time.

Böyle bir şey yapmanın zaman harcamaya değeceğini sanmıyorum.

- I don't think it worthwhile doing such a thing.
- I don't think that it worthwhile doing such a thing.

İşte biraz para. Bunu yararlı şeylere harcamaya çalış.

Here's some money. Try to spend it on something useful.

Üç yüz dolara kadar para harcamaya iznin var.

You're allowed to spend up to three hundred dollars.

Tom ve Mary birlikte daha çok zaman harcamaya başladı.

Tom and Mary began spending more time together.

Başka bir dili okumak zordur ama zaman harcamaya değer.

Studying another language is hard, but worthwhile.

Zamanınızın çoğunu zevk aldığınız bir şeyi yaparak harcamaya çalışmalısınız.

You should try spending most of your time doing something you enjoy.

Bunun zaman harcamaya değer olduğunu düşünüyor musun? Öyle olduğunu sanmıyorum.

Do you think it's worthwhile? I don't think so.

Değiştiremediğin şeyler hakkında şikâyet ederek çok fazla zaman harcamaya çalışma.

Try not to spend so much time complaining about things you can't change.

Tom kendinden daha az şanslı olanlara yardım etmek için zamanının çoğunu harcamaya gönüllüydü.

Tom volunteered a good deal of his time to helping those less fortunate than himself.

Tom onun senin satmaya çalıştığın o zımbırtıya 300 dolar kadar çok harcamaya istekli olduğunu söylüyor.

Tom says he's willing to spend as much as $300 on that gizmo you're trying to sell.

Biz burada iş giderlerini kısmak zorundayız. Sen hiç harcamaya başlamadan önce ne kadar kazandığına bakmayı duymadın mı?

We have to cut business expenses here. Haven't you ever heard of looking at how much you're getting before you start spending?