Translation of "Kazanmayı" in English

0.009 sec.

Examples of using "Kazanmayı" in a sentence and their english translations:

Kazanmayı planlıyorum.

I plan on winning.

Kazanmayı umuyoruz.

We expect to win.

Kazanmayı umuyorum.

I'm hoping to win.

Kazanmayı beklemiyordum.

I wasn't expecting to win.

Kazanmayı beklemiyorum.

I don't expect to win.

- Kazanmayı hak ettin.
- Sen kazanmayı hak ettin.
- Kazanmayı hak ettin sen.

You deserved to win.

Çünkü kazanmayı beklemiyordun.

You didn't expect to win.

Ben kazanmayı seviyorum.

I love winning.

Ödül kazanmayı severim.

I like to win prizes.

Gerçekten kazanmayı bekleyemezsin.

You can't really expect to win.

Biz kazanmayı bekliyorduk.

We expected to win.

Onlar kazanmayı umuyor.

They expect to win.

Ben kazanmayı umuyorum.

I hope I win.

Kazanmayı bekliyor muydun?

Were you expecting to win?

Asla kazanmayı beklemedim.

I never expected to win.

Herkes kazanmayı sever.

Everyone likes winning.

Tom kazanmayı beklemiyor.

Tom doesn't expect to win.

Tom kazanmayı beklemedi.

Tom didn't expect to win.

Tom kazanmayı bırakmadı.

Tom hasn't stopped winning.

Tom kazanmayı umuyor.

Tom has been hoping to win.

Kazanmayı nasıl başardın?

How did you manage to win?

Tom kazanmayı umuyordu.

Tom was hoping to win.

Umarım ödülü kazanmayı başarırsınız.

I hope you will succeed in winning the prize.

Ben gerçekten kazanmayı beklemiyordum.

I didn't really expect to win.

Şampiyonluğu kazanmayı imkansız buldum.

I found it impossible to win the championship.

Sadece para kazanmayı düşünüyor.

He thinks only of making money.

Tom yarışı kazanmayı beklemiyordu.

Tom didn't expect to win the race.

Şampiyonluğu kazanmayı umut ediyoruz.

We hope to win the championship.

Biz kazanmayı hak etmedik.

We didn't deserve to win.

Kazanmayı seviyorsun, değil mi?

You like winning, don't you?

Tom kazanmayı hak ediyor.

Tom deserves to win.

Tom yarışı kazanmayı ummuştu.

Tom had expected to win the race.

Bugünkü yarışı kazanmayı umuyorum.

I expect to win today's race.

Tom kesinlikle kazanmayı beklemiyordu.

Tom certainly didn't expect to win.

Muhtemelen kazanmayı hak etmedim.

I probably didn't deserve to win.

Ben kazanmayı hak ediyorum.

I deserve to win.

Biraz para kazanmayı başardım.

I've managed to save a little money.

Kazanmayı umuyordun, değil mi?

You were hoping to win, weren't you?

Tom kazanmayı düşündüğünü söyledi.

Tom said that he intends to win.

Tom kazanmayı planladığını söylüyor.

- Tom says that he plans to win.
- Tom says he plans to win.

Tom kazanmayı hayal etti.

Tom dreamed about winning.

Tom, kazanmayı sevdiğini söylüyor.

Tom says he likes to win.

Tom hâlâ kazanmayı umuyor.

Tom still hopes to win.

Gerçekten kazanmayı mı bekliyorsun?

Do you really expect to win?

Tom birincilik ödülü kazanmayı umuyordu.

Tom was hoping to win the first prize.

Biz sadece kazanmayı sürdürmek zorundayız.

We just have to keep winning.

Biz sadece kazanmayı sürdürmek istiyoruz.

We just want to keep winning.

Tom biraz para kazanmayı başardı.

Tom managed to make some money.

Tom asla kazanmayı bile denemedi.

Tom never even tried to win.

Nihayet, Mario prensesin sevgisini kazanmayı başardı.

At last, Mario managed to win the princess's love.

Tom gerçekten kazanmayı beklemiyor, değil mi?

Tom doesn't really expect to win, does he?

Tom'un kazanmayı nasıl başardığını merak ediyorum.

I wonder how Tom managed to win.

- Ne kazanmayı umuyordun?
- Ne elde etmeyi umuyordun?

What did you hope to gain?

- Ne kazanmayı umuyorsun?
- Ne elde etmeyi umuyorsun?

What do you hope to gain?

Kazanmayı tercih ederim ama kaybetme umurumda değil.

I'd prefer to win, but I don't mind losing.

Eğer bunu satarsak ne kadar kazanmayı umabiliriz?

How much can we expect to get if we sell this?

Tom Mary'nin kazanmayı nasıl başardığını merak etti.

Tom wondered how Mary managed to win.

Sami, Leyla'nın güvenini kazanmayı denemeye devam etti.

Sami kept trying to earn Layla's trust.

O sıkı çalışarak bir burs kazanmayı başarmayı umuyor.

He expects to succeed in winning a scholarship by studying hard.

- Tom nihayet kazanabildi.
- Tom en sonunda kazanmayı billdi.

Tom was able to win eventually.

Daha çok para kazanmayı sağlayacak şeyler yapıp yapmayacağınızı seçiyorsunuz.

You choose if you're going to do the things that will get you paid more.

- Sadece para kazanmayı düşünüyor.
- Para kazanmaktan başka bir şey düşünmez.

She thinks of nothing but making money.

Tom kirayı ödemek için yeterli parayı zar zor kazanmayı başardı.

Tom just barely managed to earn enough money to pay the rent.