Translation of "Korkusu" in English

Tekrar kötüleşme korkusu,

the fears of relapse,

Onun korkusu yok.

He has no fear.

Tom'un korkusu yoktu.

Tom had no fear.

Bende palyaço korkusu var.

I have coulrophobia.

Çocuğun korkusu ebeveynlerini endişelendirdi.

The child's fear worried the parents.

Bir bomba korkusu vardı.

There was a bomb scare.

Kedilerin su korkusu vardır.

Cats have a dread of water.

Tom'un düşme korkusu vardı.

Tom had a fear that he would fall down.

Rab korkusu bilgeliğin başlangıcıdır.

The fear of the Lord is the beginning of wisdom.

Tom'un sahne korkusu var.

Tom got stage fright.

Tom'un örümcek korkusu var.

Tom has arachnophobia.

Tom'un yükseklik korkusu var.

Tom has a fear of heights.

O çocuğun su korkusu yok.

That child has no fear of water.

İnsanlarda bir savaş korkusu var.

People have a fear of wars.

Yıllardır annemin uçma korkusu vardı.

For years, my mother has had a fear of flying.

En büyük korkusu olan başarısızlık?

the most prominent fear in our society?

Demokrat olmak korkusu olmamak demektir.

To be a democrat means to have no fear.

Tom yükseklik korkusu olduğunu söyledi.

- Tom said he was afraid of heights.
- Tom said that he was afraid of heights.

Onlar sürekli sel korkusu içinde yaşarlar.

They live in constant dread of floods.

Onun korkusu neredeyse onu çılgına çevirdi.

Her anxiety almost drove her wild.

Ölüm korkusu ölümün kendisinden daha kötüdür.

Fear of death is worse than death itself.

Komünizm korkusu, o zamanlar çok güçlüydü.

Fear of communism was very strong at that time.

Tom Allah korkusu taşıyan bir adam.

Tom is a God-fearing man.

Başarısızlık korkusu dünyadaki en yaygın korkulardan biridir.

- The fear of failure is one of the most common fears in the world.
- The fear of failure is one of the most widespread fears in the world.

- Tom kimseden korkmuyor.
- Tom'un kimseden korkusu yoktur.

- Tom isn't afraid of anybody.
- Tom isn't scared of anyone.
- Tom isn't scared of anybody.

Anne ezici bir sahne korkusu saldırısının kurbanıydı.

Anne was the victim of an overwhelming attack of stage fright.

O eski kocasıyla karşılaşma korkusu yüzünden toplantıya katılmadı.

She didn't attend the meeting for fear of meeting her ex-husband.

Genellikle bir kötülük korkusu bizi daha kötüye götürür.

Often the fear of one evil leads us into a worse.

Hayatta kalma arzusu ve ölüm korkusu artistik duygulardır.

The desire to survive and the fear of death are artistic sentiments.

- Tom'un yükseklik korkusu var, değil mi?
- Tom yüksekten korkuyor, değil mi?

Tom is afraid of heights, isn't he?

- Tom aviofobiden muzdarip.
- Tom uçma korkusundan muzdarip.
- Tom uçuş korkusundan muzdarip.
- Tom uçak korkusundan muzdarip.
- Tom uçak korkusu çekiyor.
- Tom uçağa binme korkusu çekiyor.

Tom suffers from aviophobia.

Soğuk Savaş sona ermiş olabilir ama savaş korkusu henüz insanların zihinlerinden kalkmamıştır.

The Cold War may have ended, but the fear of war has not yet been removed from the minds of men.

- Tom bana klostrofobisi olduğunu söyledi.
- Tom bana kapalı alan korkusu olduğunu söyledi.

- Tom told me that he was claustrophobic.
- Tom told me he was claustrophobic.

Neden örümcek korkusu için Wikipedia sayfasının altında büyük bir örümceğin bir resmi var?

Why is there a picture of a big spider at the bottom of the Wikipedia page for arachnophobia?

- Okul saldırısı korkusu Tom'un çocuklarını evde eğitmesine neden oldu.
- Tom okul saldırısı korkusundan çocuklarına evde eğitim verdi.

Tom's fear of school shootings caused him to homeschool his children.

Onlar yiyecek veya içecek olmadan ve bir tek evle karşılaşmadan, büyük bir ormanın içinde iki gün seyahat etmeye gittiler ve her gece onlar ormanda olan vahşi hayvanların korkusu ile ağaçlara tırmanmak zorunda kaldılar.

- They went on travelling for two days through a great forest, without food or drink, and without coming across a single house, and every night they had to climb up into the trees through fear of the wild beasts that were in the wood.
- They went on travelling for two days through a great forest, without food or drink, and without coming across a single house, and every night they had to climb up into the trees for fear of the wild beasts that were in the wood.