Translation of "Layık" in English

0.005 sec.

Examples of using "Layık" in a sentence and their english translations:

Buna layık değilsin.

You don't deserve it.

- O kuşkuya layık değildi.
- O şüpheye layık değildi.

He wasn't worthy of suspicion.

Mary güveninize layık değildi.

Mary was not worthy of your trust.

O sana layık değil.

He's not worthy of you.

Tom ona layık değildi.

Tom didn't deserve that.

O bizim övgümüze layık.

He is worthy of our praise.

Bu kitap övgüye layık.

This book is worthy of praise.

Aota güveninize layık değildi.

Aota was not worthy of your trust.

Tom sana layık değil.

Tom isn't worthy of you.

Ben buna layık değilim.

I am not worthy of this.

Belki de James Bond'a layık

if we're willingly handing it over to private companies

Layık olduğunu düşündüğümüz kimseyi seçeceğiz.

We will elect whoever we believe is worthy.

- Bunu hak etmiyorsun.
- Bunu hak etmiyorsunuz.
- Buna layık değilsin.
- Buna layık değilsiniz.

You don't deserve this.

Ben senin dostluğuna layık olmak istiyorum.

I want to be worthy of your friendship.

- Hak ettiğini aldın.
- Layık olduğunu aldın.

You got what you deserve.

Bu ödüle layık olmaktan onur duyuyorum.

I am honored to be awarded this prize.

Onun cesur eylemi bir madalyaya layık.

His brave action is worthy of a medal.

Havaalanında ona krallara layık bir uğurlama yaptık.

We gave him a royal send-off at the airport.

- Bu hak ettiğinden daha fazla.
- Bu layık olduğundan fazla.
- Bu layık olduğunuzdan fazla.
- Bu hak ettiğinizden fazla.

It's more than you deserve.

- Ben seni hak etmediğimi biliyorum.
- Size layık olmadığımı biliyorum.
- Sana layık olmadığımı biliyorum.
- Sizi hak etmediğimi biliyorum.

- I know that I don't deserve you.
- I know I don't deserve you.

Mary, Tom'un kendisine sunduğu sevgiye layık olmadığını düşünüyordu.

Mary considered herself unworthy of the affection Tom offered her.

- Tom buna layık değil.
- Tom bunu hak etmiyor.

Tom doesn't deserve this.

- Bunu hak ettiğimi biliyorum.
- Buna layık olduğumu biliyorum.

- I know I deserve this.
- I know that I deserve this.

- Bunların hiçbirini hak etmiyoruz.
- Bunların hiçbirine layık değiliz.

We don't deserve all of this.

- Dan ölmeyi hak etmedi.
- Dan ölmeye layık değildi.

Dan didn't deserve to die.

- Tom terfiyi hak eden kişidir.
- Tom terfiye layık kişidir.

Tom is the one who deserves the promotion.

- Krallara layık bir şölen!
- Böyle bir şölen krallara yakışır!

A feast like this is fit for a king!

- Daha iyisini hak ettiğinden eminim.
- Daha iyisini hak ettiğinizden eminim.
- Daha iyisine layık olduğundan eminim.
- Daha iyisine layık olduğunuzdan eminim.

I'm sure you deserve better.

- Onların bunu hak ettiğini söylemedim.
- Onların buna layık olduklarını söylemedim.

I didn't say they deserve it.

- O üniformayı giymeyi hak etmiyorsun.
- O üniformayı giymeye layık değilim.

You don't deserve to wear that uniform.

- Tom bundan daha iyisine layık.
- Tom bundan daha iyisini hak ediyor.

Tom deserves more than that.

Demokrasi, bizim layık olduğumuzdan daha iyi yönetilmeyeceğimizi garanti eden bir yöntemdir.

Democracy is a method which ensures that we should not be governed better than we deserve.

- Tom ikinci bir şansı hak etmiyor.
- Tom ikinci bir şansa layık değil.

Tom doesn't deserve a second chance.

- Biz bunu hak etmiyoruz.
- Biz buna müstahak değiliz.
- Biz buna layık değiliz.

We don't deserve this.

2012 yılında Himalayan Trust, az gelişmiş Khumbu bölgesinde usanmadan gerçekleştirdiği yol yapım çalışmaları için Pasang Sherpa'yı ödüle layık gördü.

In 2012, the Himalayan Trust recognized Pasang Sherpa for his tireless work in building roads in the underdeveloped Khumbu region.