Translation of "Parmak" in English

0.007 sec.

Examples of using "Parmak" in a sentence and their english translations:

Parmak ucumu yaktım.

I burnt my fingertip.

Parmak uçlarım donuyor.

My fingertips are frozen.

Parmak uçlarımızda yürüdük.

We walked on tiptoes.

- En uzun parmak orta parmaktır.
- Orta parmak en uzunudur.

The middle finger is the longest.

O, parmak uçlarına üfledi.

He blew on his fingertips.

Baş parmak tırnağımı kırdım.

I had my thumbnail torn off.

Tom bir parmak kaldırdı.

Tom held up a finger.

Tom bir parmak kaybetti.

Tom lost a finger.

Herkesin parmak izi alındı.

Everyone was fingerprinted.

Parmak iziniz silahın üstündeydi.

Your fingerprints were on the gun.

Bıçakta parmak izlerin bulundu.

Your fingerprints were found on the knife.

Tabancada parmak izlerin bulundu.

Your fingerprints were found on the gun.

Hiç parmak izi yok.

There are no fingerprints.

Bıçakta parmak izleri yoktu.

There were no fingerprints on the knife.

Hiç parmak izi yoktu.

There were no fingerprints.

Elde beş parmak vardır.

The hand has five fingers.

Parmak izleri Sami'ninkilerle eşleşti.

The fingerprints matched Sami's.

- Parmak izleri orada olduğuna kanıttı.
- Parmak izleri orada olduğunun ispatıydı.

His fingerprint was evidence that he was there.

Kate parmak ucunda yürümeyi deniyor.

Kate tries to walk on tiptoe.

Hiç parmak izin alındı mı?

Have you ever been fingerprinted?

Sağ ayağımdaki baş parmak acıyor.

The big toe on my right foot hurts.

Senin parmak izin alınmak zorunda.

You have to be fingerprinted.

Güzel bir noktaya parmak bastın.

You raise a good point.

Tom'un parmak izleri tabancanın üstündeydi.

Tom's fingerprints were on the gun.

Lütfen parmak izinizi buraya bastırın.

Please put your thumbprint here.

Bir ayakta beş parmak vardır.

A foot has five toes.

Tom parmak arası terlik giyiyor.

Tom is wearing flip-flops.

Tom şakaklarını parmak uçlarıyla ovuşturdu.

Tom rubbed his temples with his fingertips.

Parmak arası terlikleri hiç sevmem.

I don't like flip-flops at all.

Polis silahtaki parmak izlerini kapıdakilerle karşılaştırdı.

The police compared the fingerprints on the gun with those on the door.

Tom parmak izlerini bıçaktan dikkatlice sildi.

Tom carefully wiped his fingerprints off the knife.

Tom'un polis tarafından parmak izi alındı.

Tom was fingerprinted by the police.

Polis tetikte Tom'un parmak izini buldu.

The police found Tom's fingerprint on the trigger.

Tek kanıt pencere üzerindeki parmak izleriydi.

The only evidence was the fingerprints on the window.

Bebek uyanmasın diye parmak ucumda yürüdüm.

I walked on tiptoes so as not to wake the baby.

O, parmak uçlarına basarak odaya yürüdü.

He tiptoed into the room.

Tom parmak uçlarına basarak odadan çıktı.

Tom tiptoed out of the room.

Dan, Linda'nın parmak izlerini almayı başardı.

Dan managed to get Linda's fingerprints.

Dan, Linda'nın parmak izlerini analiz etti.

Dan analyzed Linda's fingerprints.

Aynı parmak izli iki kişi yoktur.

There are no two people with the same finger prints.

Röntgen filminde iki kırık parmak görünüyordu.

The x-ray showed two broken fingers.

Bir çift tek parmak eldivenim var.

I have a pair of mittens.

Polis parmak izi için minibüsü tozladı.

The police dusted the van for fingerprints.

Sami parmak izlerini Leyla'nın kapısında bıraktı.

Sami left his fingerprints on Layla's door.

Sami'nin parmak izleri o bardağın üzerindeydi.

Sami's fingerprints were on that glass.

Bu laptopta parmak izi okuyucu var.

This laptop has a fingerprint reader.

- Parmak şıklatabilir misin?
- Parmaklarını şıklatabiliyor musun?

Can you snap your fingers?

Elin beş parmağı var: başparmak, işaret parmağı, orta parmak, yüzük parmağı ve serçe parmak.

The hand has five fingers: the thumb, the index finger, the middle finger, the ring finger, and the pinky.

- Polis, Mary'nin evinde Tom'un parmak izlerini buldu.
- Polis, Tom’un parmak izlerini Mary’nin evinde buldu.

The police found Tom's fingerprints in Mary's house.

Bıçaktaki parmak izleri onun suçunu ortaya çıkardı.

The fingerprints on the knife attest to her guilt.

Silahta kalan parmak izleri şüphelininki ile uyuşuyor.

- The fingerprints left on the weapon correspond with the suspect's.
- The fingerprints left on the weapon match the suspect's.

Senin parmak izlerin Tom'un odasının her yerindeydi.

Your fingerprints were all over Tom's room.

Sizin parmak izleriniz cinayet silahı üzerinde bulundu.

Your fingerprints were found on the murder weapon.

Çanta üzerinde çok sayıda parmak izi vardı.

There were many fingerprints on the purse.

Birçok biyometrik sistem parmak izi tarayıcısı tabanlıdır.

Many biometric systems are based on the fingerprint scanner.

Tom sessizce parmak uçlarına basarak koridoru geçti.

Tom tiptoed quietly across the hall.

Polis herhangi bir parmak izi buldu mu?

Did the police find any fingerprints?

Şarap bardağında hiç parmak izi buldun mu?

Did you find any fingerprints on the wineglass?

Tom, parmak uçlarında yürüyerek sessizce odadan çıktı.

Tom quietly tiptoed out of the room.

Polis Tom'un parmak izlerini orada bulduğunu söyledi.

The police said they found Tom's fingerprints there.

Polis Dan'ın parmak izleri ile kimliğini belirledi.

The police identified Dan by his fingerprints.

Karakolda bir parmak izi kiti bile yoktu.

The police department didn't even have a fingerprint kit.

Tek yumurta ikizlerinin farklı parmak izleri var.

Identical twins have different fingerprints.

Tom'un kapı tokmağından parmak izlerini sildiğini gördüm.

I saw Tom wiping his fingerprints off the doorknob.

Polis, Fadıl'ın parmak izlerini Dania'nın cesedinde buldu.

Police found Fadil's fingerprints on Dania's body.

Sami'nin parmak izleri bir bardağın üzerinde bulundu.

Sami's fingerprints were found on a glass.

Herkesin yedi parmak ve üç ayak parmağı vardır.

Everyone has seven fingers and three toes.

- İyi bir noktaya parmak bastın.
- Orada haklısın işte.

You do have a point there.

Benim etrafımda parmak uçlarına basarak yürümek zorunda değilsin.

You don't have to tiptoe around me.

Tom'un parmak izi onun orada olduğuna dair delildi.

Tom's fingerprint was evidence that he was there.

Parmak izi olmadan polisin güveneceği bir şeyi yoktu.

Without fingerprints, the police had nothing to go on.

Odada bırakılan parmak izleri katilin suçlu olduğunu kanıtladı.

Fingerprints left in the room proved the murderer's guilt.

Ekmeği diyagonal dilimler halinde bir parmak genişliğinde kes.

Cut the bread into diagonal slices the width of a finger.

Polislerin kapı tokmağında buldukları tek parmak izleri Tom'unkilerdi.

The only fingerprints that the police found on the doorknob were Tom's.

Tom parmak uçlarına basarak yürüdü ve bebeği uyandırmadı.

Tom tiptoed across the room so he wouldn't wake up the baby.

Polis, Tom'un parmak izlerini kapı kolunun üzerinde buldu.

The police found Tom's fingerprints on the doorknob.

Polis, Leyla'nın parmak izlerini kapı tokmağının üzerinde buldu.

The police found Layla's fingerprints on the doorknob.

Polis, Sami'nin parmak izlerini kapı tokmağının üzerinde buldu.

The police found Sami's fingerprints on the doorknob.

Leyla, Sami'nin parmak uçlarının, omzunun arkasına dokunduğunu hissetti.

Layla felt Sami's fingertips touching the back of her shoulder.

Sami'nin parmak izleri bu evdeki hiçbir yerde görülmüyor.

Sami's fingerprints are nowhere to be seen in this house.

Sessizce üstünü giyip parmak uçlarına basarak odadan çıktı.

He slipped quietly into his clothes and tiptoed out of the room.

Tom parmak izi bırakmamak için bir lastik eldiven giydi.

Tom put on some rubber gloves so he wouldn't leave fingerprints.

Tom cesedin bulunduğu odanın kapı kolunda parmak izleri bıraktı.

Tom left fingerprints on the doorknob of the room where the body was found.

Onun gözünün takıldığı ilk şey camdaki bir parmak iziydi.

The first thing that caught his eye was a fingerprint on the glass.

Polis Tom'un parmak izlerinin cinayet silahı üzerinde bulunduğunu söyledi.

The police say that Tom's fingerprints were found on the murder weapon.

O, kimse onu duymasın diye parmak uçlarına basarak yürüdü.

He walked on tiptoe so that nobody would hear him.

İtalyanlar havuzda veya plajda olmadıkça parmak arası terlik giymezler.

Italians don't wear flip-flops, unless they're at the pool or beach.

Tom cinayet silahında parmak izlerini bırakmaktan kaçınmak için eldivenler giydi.

Tom wore gloves to avoid leaving his fingerprints on the murder weapon.

- Tom sessizce odaya girdi.
- Tom parmak uçlarına basarak odaya girdi.

Tom tiptoed into the room.

Tom sessizce kapıyı kapattı ve parmak uçlarına basarak odaya girdi.

Tom closed the door quietly and tiptoed into the room.

Sen tamamen hareketsiz olmalısın ve parmak uçlarında yürümelisin. Bebek uyuyor.

You must be completely still and walk on your tip-toes. The baby is asleep.

Tom sessizce kapıyı açtı ve parmak uçlarına basarak odaya gitti.

Tom quietly opened the door and tiptoed into the room.

- Basketbol topunu parmak ucunda döndürebilir misin?
- Basket topunu parmağında çevirebilir misin?

Can you spin a basketball on your fingertip?