Translation of "Söylenecek" in English

- Nereye gideceğin sana söylenecek.
- Nereye gideceğiniz söylenecek.

You'll be told where to go.

Onun ölümü ailesine söylenecek.

His family will be told of his death.

Söylenecek hiçbir şey yoktu.

There was nothing to say.

Söylenecek bir şey kalmadı.

There's nothing left to be said.

Size nereye oturacağınız söylenecek.

You will be told where to sit.

Söylenecek bir şey yok.

There is nothing to be said.

Söylenecek çok az şey var.

Little remains to be said.

Ne zaman gidebileceğin sana söylenecek.

You'll be told when you can go.

Söylenecek fazla bir şey yok.

I don't have anything more to say.

Söylenecek pek fazla şey yok.

There is not much more to say.

Söylenecek başka çok fazla şey yok.

There's not much else to say.

Daha fazla söylenecek hiçbir şey yok!

- There's nothing more to say.
- There is nothing more to say!
- There is nothing left to say!

Söylenecek daha çok şey olduğunu biliyordum.

- I knew there was more to tell.
- I knew that there was more to tell.

Söylenecek daha fazla bir şey yok.

There's nothing more to tell.

O sadece söylenecek doğru şey gibi görünüyordu.

It just seemed like the right thing to say.

- Böyle bir zamanda söylenecek ne aptalca bir şey.
- Böyle bir zamanda söylenecek ne aptalca bir şey!

What a stupid thing to say at a time like this!

Tom her zaman hakkında söylenecek bir şey bulacaktır.

Tom will always find something to grumble about.

Bu bir kadın için söylenecek korkunç bir şeydir.

This is a horrible thing to say to a woman.

Tom şimdi söylediğinin söylenecek yanlış şey olduğunu biliyor.

Tom now knows that what he said was the wrong thing to say.

Tom'un sana söylenecek çok önemli bir şeyi var.

Tom has something very important to tell you.

Kızlarla konuşan erkeklerin en büyük sorunlardan biri, söylenecek şeylerin tükenmesidir.

One of the biggest problems guys have talking to girls is running out of things to say.

- Daha fazla söyleyecek bir şey yok.
- Söylenecek daha fazla bir şey yok.

- There's nothing more to say.
- There's nothing more to tell.
- There's nothing more to be said.
- There is nothing more to say!