Translation of "Sokmak" in English

0.006 sec.

Examples of using "Sokmak" in a sentence and their english translations:

Başını belaya sokmak istemiyorum.

I don't want to get you in trouble.

Başımı belaya sokmak istemiyorum.

I don't want to get into trouble.

Başını derde sokmak istemiyorum.

I don't want to get you into trouble.

Amacım burnumu sokmak değildi.

I didn't mean to pry.

Birinin başını belaya sokmak istemiyorum?

I don't want to get anyone in trouble.

Tom başını belaya sokmak istemiyor.

Tom doesn't want to get into trouble.

İşleri yoluna sokmak çok zor.

It's very difficult to put things in order.

Hayatımı tekrar düzene sokmak istiyorum.

I want to get my life back together.

Vücudunu şekle sokmak istiyor musun?

Do you want to get cut?

Tom başını belaya sokmak istemedi.

Tom didn't want to get into trouble.

Sami, Leyla'yı sıkıntıya sokmak istemedi.

Sami didn't want to get Layla in trouble.

- Başını derde sokmak istemiyorum.
- Başınızı derde sokmak istemiyorum.
- Sana zorluk çıkarmak istemiyorum.

I don't want to trouble you.

Dişiyi havaya sokmak için ritim tutuyor.

He taps a rhythm to get her in the mood.

Tom John'ın başını belaya sokmak istemiyor.

Tom has no desire to get John in trouble.

Kimseyi daha fazla sıkıntıya sokmak istemiyorum.

I don't want to cause anyone any more trouble.

Ben özel hayatına burnumu sokmak istemiyorum.

I don't want to pry into your private life.

Tom yine başını belaya sokmak istemiyor.

Tom doesn't want to get in trouble again.

Ben önce parayı sokmak zorunda mıyım?

Do I have to insert coins first?

İhtiyacın olan şey hayatına bir adam sokmak.

What you need is a man in your life.

Tom'un niyeti Mary'nin başını belaya sokmak değildi.

Tom didn't mean to cause Mary any trouble.

İşte bu yüzden insanları devreye sokmak bu kadar mühim.

That is why engaging people is so crucial.

- Sana bir zahmet çıkarmak istemiyorum.
- Seni sıkıntıya sokmak istemiyorum.

I don't want to put you to any trouble.

Bunu başarmak için ilk yaptıkları şey düşük faiz politikasını yürürlüğe sokmak.

To achieve this, the first thing they did was to bet on a low tax policy.

- Ben gözetlemek istemiyorum ama evde sorunlar yaşıyor musunuz?
- Ben burnumu sokmak istemem ama evde problemler yaşıyor musunuz?

I don't mean to pry, but are you having problems at home?

- Tom oğlunu o okula götürmek istedi.
- Tom oğlunu o okula yazdırmak istedi.
- Tom oğlunu o okula sokmak istedi.

Tom wanted to get his son into that school.