Translation of "Yüzlerce" in English

0.017 sec.

Examples of using "Yüzlerce" in a sentence and their english translations:

Yüzlerce öldürüldü.

Hundreds have been killed.

Yüzlerce buluşma gerçekleştirdim.

I have had hundreds of encounters.

Yüzlerce cümle ekledik.

We added hundreds of sentences.

Yüzlerce cümle ekliyoruz.

We add hundreds of sentences.

Yüzlerce hayvan öldürüldü.

Hundreds of animals were killed.

Yüzlerce insan öldü.

People died by the hundreds.

Yüzlerce insan öldürüldü.

Hundreds of people were killed.

Yüzlerce çocuk katıldı.

Hundreds of children participated.

Yüzlerce kitap okudum.

I have read hundreds of books.

Yüzlerce, binlerce yıl önce,

See, hundreds of thousands of years ago,

Biz yüzlerce sülün vurduk.

We shot pheasants by the hundred.

Çalışmasında yüzlerce kitap var.

There are hundreds of books in his study.

Tom yüzlerce şarkı yazdı.

Tom has written hundreds of songs.

Sokakta yüzlerce araba vardı.

There were hundreds of cars on the street.

Atölyesinde yüzlerce kitap var.

There are hundreds of books in his studio.

Çin yüzlerce yıldır soyutlanmıştır.

China was isolated for hundreds of years.

Yüzlerce insan alana çıktı.

Hundreds of people came out into the square.

Sana yüzlerce kez söyledim.

I've told you so a hundred times.

Tom'un yüzlerce kitabı var.

Tom has hundreds of books.

Onun yüzlerce kitabı var.

She has hundreds of books.

Dedem yüzlerce anekdot bilir.

My grandfather tells hundreds of anecdotes.

Ben yüzlerce kitap okudum.

I've read hundreds of books.

Yüzlerce sığır göle gitti.

Hundreds of cattle went to the lake.

Yüzlerce ailenin evi yanmıştı.

The homes of hundreds of families were burned.

Yüzlerce kuş gözüme ilişti.

I caught sight of hundreds of birds.

Stokta yüzlerce kayıtlarımız var.

We have hundreds of records in stock.

Dışarıda yüzlerce insan vardı.

There were hundreds of people outside.

Bunu yüzlerce kez yaptım.

I've done that hundreds of times.

Tom'un yüzlerce bahanesi vardı.

Tom had a hundred excuses.

Yüzlerce minik bahçıvan... ...geceleri uyumayıp...

Hundreds of miniature groundskeepers... up all night...

Bu fabrikada yüzlerce kişi çalışır.

Hundreds of people work in this factory.

Gemi yüzlerce göçmeni Amerika'ya taşıdı.

The ship carried hundreds of emigrants to the US.

Otoparka yüzlerce araba park edildi.

Dozens of cars were parked in the parking lot.

Kaslar yüzlerce ince liften yapılmıştır.

Muscles are made of hundreds of thin fibers.

Bilgisayarımda böyle yüzlerce örnek var.

I have hundreds of such examples in my computer.

Tüm insanlar yüzlerce yıl hatırlanacak.

All you people will be remembered for hundreds of years.

Sözlü gelenek yüzlerce yıldır vardır.

Oral tradition has existed for hundreds of years.

Bu nehir yüzlerce mil uzanır.

This river extends for hundreds of miles.

Birleşik Devletler'deki yüzlerce kuruluşla çalıştım.

on how to be more effective using humor.

Yüzlerce manda göle doğru yöneldi.

Hundreds of buffaloes moved toward the lake.

Yüzlerce insan öldürüldü veya yaralandı.

Hundreds of people were killed or injured.

Yüzlerce gemi Amerikan limanlarından ayrıldı.

Hundreds of ships left American ports.

Gemi Amerika'ya yüzlerce göçmen taşıdı.

The ship carried hundreds of immigrants to America.

Gölün üzerinde yüzlerce kuş vardı.

There were hundreds of birds on the lake.

Sami yüzlerce mil uzakta yaşıyordu.

Sami lived hundreds of miles away.

O yürürken onun beyni yüzlerce harika şeyler planlamakla, yüzlerce hayaller kurmakla meşguldü.

As he walked along, his brain was busy planning hundreds of wonderful things, building hundreds of castles in the air.

Her hafta yüzlerce yeni vaka vardı.

There were hundreds of new cases every week.

...her yıl yüzlerce kilometre göç eder.

following the opening blooms.

Bunun gibi yüzlerce küçük iteklemeler var.

And there are hundreds of smart nudges like this.

Yüzlerce, binlerce kişiyi eğlendiren adama dönüşebilirdim.

to the man who could rally hundreds or thousands.

Yüzlerce yıldan fazla bir süredir benimsemiştir

areas it adopted over hundreds of years on the oases

Ev kadınlarının yapacak yüzlerce şeyi var.

Housewives have a hundred things to do.

Güneş sistemi dışı yüzlerce gezegen keşfedildi.

Hundreds of extrasolar planets have been discovered.

Bundan yüzlerce yıl öncesi bahsetmeyelim bile.

Not to mention the hundreds of years before that.

Aslına bakarsan, Çinçe yüzlerce lehçeden oluşur.

Strictly speaking, Chinese consists of hundreds of dialects.

Tom çocuğunu günde yüzlerce kez öpüyor.

Tom kisses his child a hundred times a day.

Yüzlerce şehir ve kasaba hasar gördü.

Hundreds of cities and towns suffered damage.

Bu yanardağ yüzlerce yıldır aktif değildir.

This volcano has been inactive for hundreds of years.

Leatherback kaplumbağaları yüzlerce kilo ağırlığında olabilirler.

Leatherback turtles can weigh hundreds of kilos.

Yüzlerce alan sel suları altında kaldı.

Hundreds of fields were submerged in the flood.

Onlar arkalarında yüzlerce yaralı insan bıraktı.

They left behind hundreds of wounded men.

Onların kürkleri üzerinde yüzlerce kene vardı.

There were hundreds of ticks in its fur.

Yüzlerce kişi Tom'un cenaze törenine katıldı.

Hundreds attended Tom's funeral.

Bu parkta yüzlerce ağaç kasırgada patladı.

Hundreds of trees in this park blew over in the hurricane.

Burada her gün yüzlerce insan yiyor.

Hundreds of people eat here every day.

Ve yüzlerce oğlanı ve genç erkeği öldürmüştü.

and murdering hundreds of boys and young men?

Yüzlerce kişiye ileri üretim alanında eğitim verdik.

we trained hundreds of hundreds of people for advanced manufacturing.

Günümüzde yalnızca yüzlerce insan spor spikeri olabiliyor.

only hundreds of people today get to be sports announcers.

Bunu daha önce yüzlerce defa simülasyonunun yapıldığı

This has been simulated hundreds of times before

Bunlara bugünlerde şüpheyle bakılıyor çünkü yüzlerce yıl

These are looked on with suspicion these days because they were written hundreds of years

Kadar her şeyi kapsayan yüzlerce başlık içerir

to the world wars and beyond.

Bu kilise yüzlerce yıl önce inşa edilmiştir.

The church was built hundreds of years ago.

Sigarayı bırakmak kolaydır. Bunu yüzlerce kez yaptım.

It's easy to quit smoking. I've done it hundreds of times.

Caddelerde boş boş dolanan yüzlerce insan vardı.

There were hundreds of people milling about in the streets.

Polis ülke çapında yüzlerce uyuşturucu baskınları yaptı.

The police have made hundreds of drug busts across the country.

Tom yüzlerce makale ve birkaç kitap yazdı.

Tom has written hundreds of articles and several books.

Onlar çocuklarını her gün yüzlerce kez öperler.

They kiss their child a hundred times a day.

Medeniyet bu gizli topraklarda yüzlerce yıldır gelişti.

Civilization has flourished for hundreds of years in this hidden land.

Polis, Fadıl'ın arabasında yüzlerce dolar nakit buldu.

Police found hundreds of dollars cash in Fadil's car.

Sami, Kahire'nin güneyinde yüzlerce dönüm araziye sahiptir.

Sami owns hundreds of acres of land south of Cairo.

Genç bir insanın sosyal medyada yüzlerce arkadaşı olabilir

A young person can have hundreds of friends on social media,

Trol tekneleri tek seferde yüzlerce ton balık çekebilir.

Trawlers can scoop up hundreds of tons in a single trip.

Yüzlerce yıldır hiç kimse o cehennemi çölü geçmedi.

No one has crossed that infernal desert in hundreds of years.

Dün saat 10.00'da dışarıda yüzlerce kişi vardı.

At 10 o'clock yesterday, there were hundreds of people outside.

Onlar yüzlerce mil rampa ve köprüler yapmak zorundaydı.

They had to build hundreds of miles of ramps and bridges.

Tatoeba günde yüzlerce, hatta binlerce cümle oranında büyür.

Tatoeba grows at a rate of hundreds, or even thousands, of sentences per day.

Kanser tek değil fakat yüzlerce farklı hastalıklardan biridir.

- Cancer is not one but more than a hundred distinct diseases.
- Cancer is not one but more than one hundred distinct diseases.

Orada gece ve gündüz yüzlerce işsiz adam uyur.

Hundreds of unemployed men sleep there day and night.

Yüzlerce asker kamp ateşlerinin etrafında sessizce yemek yediler.

Hundreds of soldiers ate in silence around their campfires.

Bu yazı yüzlerce beğeni alırsa başımı tıraş edeceğim.

If this post gets a hundred likes, then I'll shave my head.

Düzinelerce türden yüzlerce kurbağa çiftleşmek için bir araya gelir.

Dozens of species, hundreds of frogs, all gather to mate.

Havaalanında hepsi iş için çığırtkanlık yapan yüzlerce taksi vardı.

There were hundreds of taxis at the airport, all touting for business.

Ordu yakışıklı, atletik adamın yüzlerce kopyasını klonlamaya karar verdi.

The army decided to clone hundreds of copies of the handsome, athletic man.

Yüzlerce lise öğrencisini taşıyan bir feribot Güney Kore'de battı.

A ferry carrying hundreds of high school students sank in South Korea.

Muhtemelen yüzlerce milyon doları olan birisi nasıl mutsuz olabilir?

How can someone who has hundreds of millions of dollars possibly be unhappy?

Derinlerden gelen bu defineyi toplamaya her yıl yüzlerce insan gelir.

Every year, hundreds of people come to harvest these treasures from the deep.

Dubai binalarla ve büyük projelerle doldu; yüzlerce gökdelen, kocaman alışveriş

Dubai was full of buildings and large projects: hundreds of skyscrapers, gigantic shopping