Translation of "Yarış" in English

0.009 sec.

Examples of using "Yarış" in a sentence and their english translations:

Yarış bitti.

The race is over.

Yarış yarın.

The race is tomorrow.

Yarış ucu ucunaydı.

The race was a photo finish.

Üç yarış kazandım.

I won three races.

Tom birçok yarış kazandı.

Tom has won many races.

Çoğu yarış atları safkandır.

Most race horses are thoroughbreds.

Tom yarış öncesi gergindi.

Tom was nervous before the race.

Kaç tane yarış kazandın?

How many races have you won?

Yarış senin kazanabileceğini sanmıyordum.

I didn't think you would win the race.

Tom yarış güvercini yetiştiriyor.

Tom raises racing pigeons.

Bu yarış zaten kazanıldı.

This race is already won.

Yarış saat kaçta bitecek?

At what time will the race finish?

Onunla bir yarış yaptım.

I ran a race with him.

Gözde yarış oyunun nedir?

What's your favorite racing game?

Tom üç yarış kazandı.

Tom won three races.

Tom bir yarış kazanmadı.

Tom hasn't won a race.

Kolay bir yarış değildi.

It wasn't an easy race.

Ben hiç yarış kazanmadım.

I haven't ever won a race.

Sami'nin yarış motosikleti vardı.

Sami had a racing motorcycle.

- Başka bir yarış görmek isterim.
- Bir yarış daha görmek isterim.

I would like to see another race.

- Başka bir yarış izlemek istiyorum.
- Bir yarış daha izlemek istiyorum.

I'd like to see another race.

Yarış için bir atı eğitiyor.

He is training a horse for a race.

Yarış için bir at eğitiyorum.

I am training a horse for the race.

Tom bir yarış arabası sürücüsüydü.

Tom used to be a race car driver.

Yarış hakkında bir şey bilmiyorum.

I don't know anything about racing.

Yarış bisikletçileri bacaklarını tıraş ederler.

Racing cyclists shave their legs.

Çok zorlu bir yarış pisti.

It's a very challenging racetrack.

Tom iyi bir yarış çıkardı.

Tom ran a good race.

Favori yarış arabası sürücün kimdir?

Who's your favorite race car driver?

Tom ile bir yarış koştum.

I ran a race with Tom.

Herkes Tom'un yarış kazanacağını söylüyor.

Everyone says Tom will win the race.

Tom, Mary'nin yarış kazanmasına şaşırdı.

- Tom was surprised that Mary won the race.
- Tom was surprised Mary won the race.

Tom sadece bir yarış kazandı.

Tom only won one race.

Tom'un yarış kazandığı doğru mu?

- Is it true that Tom won the race?
- Is it true Tom won the race?

Tom bir yarış arabası sürücüsü.

Tom is a race car driver.

Şu şirketle sert bir yarış halindeyiz.

We are in a fierce competition with that company.

Yarış son dakikaya kadar devam etti.

The race went down to the wire.

Yarın üç millik bir yarış olacak.

There's going to be a three-mile race tomorrow.

Yarış yavaş ve acele etmeden kazanılır.

Slow and steady wins the race.

Yavaş ol, Bu bir yarış değil.

Slow down. It's not a race.

Yarış asla sona ermeyecek gibi görünüyordu.

The race seemed to never end.

Yavaşla. Bu bir yarış pisti değil.

Slow down. It's not a race track.

Tom üst üste üç yarış kazandı.

- Tom has won three races in a row.
- Tom won three races in a row.

Amerika Birleşik Devletlerinde birçok yarış var.

There are many races in the United States.

Ben okula vardığımda yarış zaten bitmişti.

When I got to school, the race had already finished.

Tom yarış hakkında çok şey bilmiyor.

Tom doesn't know a whole lot about racing.

Tom'un bir yarış kazandığını gördün mü?

Have you ever seen Tom win a race?

Tom, Mary'nin yarış kazanacağını bildiğini söyledi.

- Tom said he knew that Mary would win the race.
- Tom said that he knew Mary would win the race.
- Tom said that he knew that Mary would win the race.

Tom bugün iyi bir yarış çıkardı.

Tom ran a good race today.

Bir yarış arabası sürücüsü olmanın hayalini kurardım.

I used to dream about becoming a race car driver.

Tom, 2013'ten beri bir yarış kazanmadı.

Tom hasn't won a race since 2013.

- Kalbim yarış etmeye başladı.
- Kalbim hızla atmaya başladı.

My heart began to race.

Tom, bir yarış arabası pilotu olmayı hayal ediyordu.

Tom dreamed of becoming a race car driver.

Bu bir kamu sokağı, bir yarış pisti değil.

This is a public street, not a racetrack.

Yarış, bir milyona yakın bir kalabalık tarafından izlendi.

The race was watched by a crowd of nearly a quarter of a million people.

Ölüm herkesin sonuncu bitirmek için çalıştığı bir yarış gibidir.

Death is like a race in which everyone tries to finish last.

Eğer oynamak istediğiniz oyun buysa burada gerçekten de bir yarış,

Well, there's actually competition here for competitive victimhood

Tom'un hayatta büyük bir tutkusu bir yarış arabası sürücüsü olmaktı.

Tom's one big ambition in life was to become a race car driver.

Tom her zaman bir yarış arabası sürücüsü olmayı hayal etti.

Tom always dreamed of becoming a race car driver.

Tom bir yarış otomobili sürücüsü olmak için gerekenlere sahip değildir.

Tom doesn't have what it takes to be a race car driver.

- Tom bir yarış pilotunun oğlu.
- Tom bir araba yarışçısının oğlu.

Tom is the son of a race car driver.

Tom, bir yarış arabası sürücüsü olmadan önce bir kamyon şoförüydü.

Tom was a truck driver before he became a race car driver.

Üç ayaklı bir yarış için en az dört kişiye ihtiyacın var.

You need at least four people for a three-legged race.

O bir çocukken dil yeteneğinin kaynağı olarak yarış atı isimlerini hatırlayarak verdi.

He gave his remembering of race horse names when he was a child as the source of his language ability.

Tom'un hayatta büyük bir hırsı vardı. O bir yarış arabası sürücüsü olmaktı.

Tom had one big ambition in life. That was to become a race car driver.

Bir yarış arabası sürücüsü olarak bir kariyeri sürdürmeyi ciddi olarak düşünüyor musun?

Are you seriously thinking about pursuing a career as a race car driver?