Translation of "Hayata" in French

0.012 sec.

Examples of using "Hayata" in a sentence and their french translations:

Sanat, hayata anlam katıyor.

L'art apporte du sens à la vie.

Tom hapishanedeki hayata katlanabildi.

Tom pourrait faire face à l’emprisonnement à perpétuité.

- Hayata şimdi daha farklı bakıyorum.
- Hayata artık daha farklı bakıyorum.

Désormais, je vois la vie autrement.

Ya hayata geçirmeyi geçtim hadi

Je l'ai transmis, viens

O, yeni bir hayata başladı.

Il commença une nouvelle vie.

Tom ölümden sonraki hayata inanmıyor.

Tom ne croit pas à la vie après la mort.

Her hayata biraz yağmur düşmeli.

- Dans chaque vie, il faut que tombe un peu de pluie.
- Dans toute vie, il faut que tombe un peu de pluie.

Hayata daima iyi tarafından bak.

Regarde toujours du bon côté de la vie.

Bu hayata bir kez geliyoruz.

On ne vit qu'une fois.

Tom'u hayata geri getirebilir misin?

Peux-tu ramener Tom à la vie ?

Bu sıkıcı hayata razı olamam.

Je ne peux me résoudre à cette vie ennuyeuse.

O yeni bir hayata alıştı.

Il s'est habitué à sa nouvelle vie.

Tom yeni bir hayata başladı.

- Tom a commencé une nouvelle vie.
- Tom commença une nouvelle vie.

Tom Mary'yi yeniden hayata döndürdü.

- Tom a réanimé Marie.
- Tom a ressuscité Marie.

Uzun ve mutlu bir hayata!

Pour une vie longue et heureuse !

Tom Mary'yi hayata döndürmeye çalıştı.

Tom a essayé de ressusciter Mary.

Sami sıradan hayata geri döndü.

Sami est revenu à une vie ordinaire.

Artık hayata gönül gözüyle bakıyorum.

Aujourd’hui je vois la vie avec les yeux du cœur.

Ondan biraz hayata uyum sağlamayı öğrendi

il a appris à s'adapter à la vie un peu de lui

Yerleşik hayata 10.000 yıl önce geçmiştik

nous avons passé la vie sédentaire il y a 10 000 ans

Hayata karşı inanılmaz bir iştahım vardı,

J'ai eu un énorme appétit pour la vie,

Soğuk hava Tom'u yeniden hayata döndürdü.

L'air froid ranima Tom.

Dan Londra'da yeni bir hayata başladı.

Dan a commencé une nouvelle vie à Londres.

Klasik bir müzik parçası olarak hayata başladı.

a démarré comme un morceau de musique classique.

Insanlığımızın o harika bileşenlerini yeniden hayata döndürebiliriz:

nous pouvons recouvrer ces formidables aspects de notre humanité :

Yani göbeklitepe yerleşik hayata geçmenin ilk kanıtı

c'est-à-dire la première preuve de la vie à Göbeklitepe

Peki o muhabbetlerden hangi birini hayata geçirdiniz?

Alors, laquelle de ces conversations avez-vous donné vie?

Neden hayata böyle olumsuz bir yaklaşımın var?

Pourquoi est-ce que tu as une approche si négative de la vie ?

Ben şimdi hayata eskisinden daha farklı bakıyorum.

Je vois désormais la vie différemment de ce que je le faisais auparavant.

Her güldüğünüzde, bir şekilde bu formül hayata geçiyor,

Quand vous riez, cette formule s'applique d'une manière ou d'une autre,

Bir taşı hayata geçirmek için gerçekleştirilen kültürel ritüel.

mais dans le rituel permettant aux pierres de prendre vie.

Kasaba yeniden hayata dönecek, iş makinaları yollarda olacak.

Cette ville va revivre, des camions traverseront ses routes.

Hikâyeler güçlüdür, canlıdır ve bir şeyi hayata geçirir.

Les histoires sont percutantes, frappantes, elles leur donnent vie.

Buna rağmen hayata zor bir başlangıç yapmış çocuklara

Ils ont passé au crible les montagnes de données collectées

Yani artık yerleşik hayata geçmişiz yani tarımı keşfetmişiz

Nous nous sommes donc installés, c'est-à-dire que nous avons découvert l'agriculture

Aslında yerleşik hayata 2000 yıl daha önce geçilmiş

en fait, il a été créé il y a 2000 ans.

Buradaki hayata alışmak biraz zamanımı alacak gibi görünüyor.

Il semble que ça prendra un moment avant que je ne m'habitue à la vie ici.

Onun hayata çok materyalist bir bakış açısı vardır.

Il a une vision de la vie très matérialiste.

Acı çekmenin büyük gücü hayata bir süre ara vermektir.

La souffrance a ce grand pouvoir d'interrompre la vie,

Bizim için sürpriz oldu, o hemen yeniden hayata döndü.

À notre surprise, elle reprit connaissance.

Bu korku filminde, ölü için hayata geri gelmek mümkündür.

Dans ce film d'horreur, les morts peuvent revenir à la vie.

- Yeni bir hayata başlıyorum.
- Yeni bir yaşama yelken açıyorum.

Je commence une nouvelle vie.

Hiç deneyimlemediğimiz onca hayata dair hangi birimiz bir şey biliyoruz?

Que savons-nous vraiment de la vie des personnes qui sont différentes de nous ?

Aslında bu, birçoğumuzun neden başka bir hayata inandığımızın da cevabı.

C'est pour cette raison que nous espérons une autre vie.

Yahu biz yerleşik hayata bile geçmedik ne mühendisliği ne mimarlığı

Nous ne sommes même pas allés à la vie sédentaire, ni ingénierie ni architecture

Baharın gelmesiyle birlikte her şey yavaş yavaş yeniden hayata dönüyor.

Avec la venue du printemps, tout revient progressivement à la vie.

Bu yüzden, bir hümanist olarak, hayata karşı temkinli bir yaklaşıma inanıyorum.

En tant qu'humaniste, je crois en une approche proactive de la vie.

Hani bahsetmiştik ya biz yerleşik hayata 10.000 yıl önce geçtik diye

parce que nous avons mentionné il y a 10 000 ans

Bu büyük usta 1519'da 67 yaşında gözlerini hayata yumdu artık

Ce grand maître est décédé à l'âge de 67 ans en 1519

Hayata karşı bakış açısı umarım bizler için de bir ilham kaynağı olmuştur

J'espère que la perspective de la vie nous a aussi inspiré

- Her zaman yaşamın aydınlık yüzüne bak.
- Hayata her zaman olumlu yönden bak.

Regarde toujours du bon côté de la vie.

Ölüm olmasaydı hiç kimse hayata değer vermezdi. Bunun için bir isim bile bulamayabiliriz.

Sans la perspective de la mort, l'être humain ne donnerait aucune valeur à la vie. Elle ne porterait peut-être même pas de nom.

Kültür bir bireyin karakterinin, davranışının ve hayata bakış açısının şekillenmesinde dinamik bir rol oynar.

La culture joue un rôle actif dans la formation chez un individu du caractère, de l'attitude et du regard sur la vie.

Eğer geçmişte bir kez daha hayata yeniden başlamak için dönebilseydin, hangi yaşta dönmek isterdin?

Si tu pouvais revenir une fois dans le passé pour recommencer une nouvelle vie, tu voudrais y revenir à quel âge ?

Projenin en büyük zorluğu, hayata geçirmek için gerekli beceriye sahip emekçilerin bulunup bulunmaması olacak.

- Le plus grand défi du projet sera la disponibilité de travailleurs ayant les compétences requises pour le mener à bien.
- Le principal défi du projet sera la disponibilité de travailleurs possédant les compétences requises pour le faire aboutir.

- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
- Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.

Les nombres premiers sont comme la vie, ils sont tout à fait logiques, mais il est impossible d'en trouver les règles, même si on consacre tout son temps à y réfléchir.

Gerçekleşen bir hayata öncülük etmek gerçekten basit bir soruya geliyor: Geceleri ışıkları kapattığınızda ve kafanız yastık üzerindeyken, ne duyuyorsunuz? Ruh şarkın mı, Şeytan mı gülüyor?

Mener une vie satisfaisante se ramène à une simple question : lorsque vous éteignez la lumière, le soir, et que votre tête repose sur l'oreiller, qu'entendez-vous ? Votre âme chanter ou rire Satan ?