Translation of "Kasabada" in German

0.022 sec.

Examples of using "Kasabada" in a sentence and their german translations:

Kasabada yeniyim.

Ich bin neu in der Stadt.

Oğlu kasabada kayboldu.

Sein Sohn verlief sich in der Stadt.

O kasabada yeni.

Sie ist neu in der Stadt.

Kocam kasabada değil.

Mein Gatte ist nicht in der Stadt.

- Küçük kasabada hayat sıkıcıdır.
- Küçük bir kasabada hayat sıkıcıdır.
- Küçük bir kasabada yaşam sıkıcıdır.

Das Leben in einer Kleinstadt ist langweilig.

Kasabada bir market var.

In der Stadt gibt es einen Markt.

Bu kasabada kimseyi tanımıyorum.

Ich kenne niemanden in dieser Stadt.

Bu kasabada neler oluyor?

- Was ist los in dieser Stadt?
- Was ist in dieser Stadt los?

Küçük bir kasabada yaşadım.

Ich lebte in einer kleinen Stadt.

Arkadaşın kasabada değil mi?

Ist dein Freund nicht in der Stadt?

Ben bir kasabada yaşıyorum.

Ich lebe in einer Stadt.

Küçük bir kasabada yaşıyorum.

Ich wohne in einer kleinen Stadt.

On yıldır bu kasabada yaşıyorlar.

Sie leben schon zehn Jahre in dieser Stadt.

O, kasabada bir süpermarket çalıştırır.

Er betreibt in der Stadt einen Supermarkt.

Kasabada en pahalı otelde kaldık.

Wir übernachteten im teuersten Hotel der Stadt.

Çocukken küçük bir kasabada yaşıyordu.

Als Kind lebte er in einem kleinen Dorf.

Ben ufak bir kasabada büyüdüm.

- Ich bin in einer kleinen Stadt aufgewachsen.
- Ich bin in einem kleinen Städtchen aufgewachsen.

Tom'un kasabada olduğunu duydun mu?

- Hast du gehört, dass Tom in der Stadt ist?
- Habt ihr gehört, dass Tom in der Stadt ist?
- Haben Sie gehört, dass Tom in der Stadt ist?

İtalya'da küçük bir kasabada doğdu.

Er wurde in einer italienischen Kleinstadt geboren.

Ne kadar zamandır kasabada bulunuyorsun?

Wie lange bist du schon in der Stadt?

Boston yakınlarındaki bir kasabada yaşıyorum.

Ich lebe in einer Stadt nahe Boston.

Tom yakındaki bir kasabada tutuklandı.

Tom wurde in einer nahegelegenen Stadt festgenommen.

Bu kasabada dört okul var.

In dieser Stadt gibt es vier Schulen.

Ben küçük bir kasabada yaşıyorum.

Ich lebe in einer kleinen Stadt.

Küçük bir kasabada yaşamak istiyorum.

Ich möchte in einer kleinen Stadt leben.

Kasabada hiç park var mı?

Gibt es Parks in der Stadt?

Ve bir gün annemle kasabada yürüyordum

Einmal ging ich mit meiner Mutter in meinem Heimatort

Kasabada eski bir sinema salonu var.

In der Stadt gibt es ein altes Kino.

Kasabada çok eski bir tapınak vardır.

In der Stadt gibt es einen sehr alten Tempel.

Bu kasabada eski bir kilise var.

Es gibt eine alte Kirche in dieser Stadt.

- Şehirde değil misin?
- Kasabada değil misiniz?

Bist du nicht in der Stadt?

Ben bu kasabada burada kimseyi tanımıyorum.

Ich kenne niemanden hier in der Stadt.

Bu kasabada birçok güzel bina vardır.

Es gibt viele schöne Gebäude in dieser Stadt.

Onun adı bu kasabada herkesçe bilinmektedir.

Jeder in dieser Stadt kennt seinen Namen.

Tom Avustralya'da küçük bir kasabada büyüdü.

Tom ist in einer kleinen Stadt in Australien groß geworden.

Bu kasabada insanlar araba sürmeyi bilmiyorlar.

Die Leute in dieser Stadt können nicht fahren.

Bu kasabada bir müze var mıdır?

Gibt es ein Museum in dieser Stadt?

Tom'un bu kasabada tanıdığı tek kişiyim.

Ich bin der einzige Mensch, den Tom in dieser Stadt kennt.

Bu kasabada yapacak bir şey yok.

In dieser Stadt gibt es nichts zu tun.

Kasabada yaşadığım için orada bir yabancı değilim.

Da ich in der Stadt gewohnt habe, fühle ich mich dort nicht fremd.

Babalarının kasabada büyük bir ayakkabı dükkânı vardı.

Ihr Vater hatte einen großen Schuhladen in der Stadt.

Tom, Bavyera Alpleri'nde küçük bir kasabada yaşıyor.

Tom lebt in einem kleinen Städtchen in den Bayerischen Alpen.

Bu küçük kasabada hiçbir şey ilginç değildir.

In dieser Kleinstadt passiert nichts Interessantes.

Tom küçük ve sakin bir kasabada büyüdü.

- Tom ist in einer Kleinstadt aufgewachsen.
- Tom wuchs in einer Kleinstadt auf.

Tom Boston'un varoşlarında küçük bir kasabada çalışıyor.

Tom wohnt in einer kleinen Stadt im Umland von Boston.

Tom'un hayali Fransa'nın güneyinde küçük bir kasabada yaşamak.

Toms Traum ist es, in einem kleinen Städtchen im Süden Frankreichs zu leben.

Karım kasabada alışveriş yaparken ben mutfakta etrafı toparladım.

Während meine Frau in der Stadt einkaufen war, habe ich in der Küche klar Schiff gemacht.

Tom kimsenin kapılarını kilitlemediği küçük bir kasabada yaşıyor.

Tom lebt in einer kleinen Stadt, wo niemand die Tür abschließt.

- Bu kasabada kimi tanıyorsun?
- Bu şehirde kimi tanıyorsun?

Wen kennst du in dieser Stadt?

Tom, Boston'dan uzakta olmayan küçük bir kasabada büyüdü.

Tom wuchs in einer Kleinstadt in der Nähe von Boston auf.

Tom Boston'dan çok uzak olmayan küçük bir kasabada yaşıyor.

Tom wohnt in einer kleinen Stadt unweit von Boston.

Tom küçük bir kasabada yetişmesine rağmen Boston'da yaşamaya çalıştı.

- Tom gewöhnte sich an das Leben in Boston, obwohl er in einer Kleinstadt aufgewachsen war.
- Tom hat sich an das Leben in Boston gewöhnt, obwohl er in einer Kleinstadt aufgewachsen ist.

Beverly Hills gibi zengin kasabada Joneses ailesine ayak uydurmak zordur.

Mit den Nachbarn mitzuhalten ist in reichen Städten wie Beverly Hills sehr teuer.

Hikaye 1920'li yıllarda Almanya'nın kuzeyindeki küçük bir kasabada başlar.

Die Geschichte beginnt in einer kleinen norddeutschen Stadt in den 1920ern.

Büyük bir şehirde yaşamaktansa küçük bir kasabada yaşamayı tercih ederim.

Ich würde lieber in einer Klein- als in einer Großstadt leben.

- Ne kadar süredir bu kasabadasın?
- Ne kadar zamandır bu kasabada bulunuyorsun?

- Wie lange bist du schon in dieser Stadt?
- Wie lange sind Sie schon in dieser Stadt?
- Wie lange seid ihr schon in dieser Stadt?

Soult, doğduğu kasabada 82 yaşında öldü - bugün bilinen olarak Saint-Amans-Soult

Soult starb im Alter von 82 Jahren in derselben Stadt, in der er geboren wurde - heute bekannt als Saint-Amans-Soult.

- Çok turist var kasabada.
- Şehirde birçok turist var.
- Kentte çok sayıda turist var.

In der Stadt gibt es viele Touristen.

Firari buradan elli kilometre uzaktaki küçük bir kasabada ortaya çıkmış, ama sonra gözden kaybolmuş.

Der Flüchtige ließ sich in einer Kleinstadt fünfzig Meilen von hier blicken und verschwand dann wieder.

- Amerika'daki her şehrin bir kütüphanesi vardır.
- Amerika'da her kasabada bir kütüphane bulunmaktadır.
- Amerika'da her kasabanın bir kütüphanesi vardır.

In jeder amerikanischen Stadt gibt es eine Bücherei.