Translation of "Tahta" in German

0.005 sec.

Examples of using "Tahta" in a sentence and their german translations:

Tahta yanıcıdır.

Holz ist brennbar.

Kim tahta çıkacak?

Wer wird die Thronfolge antreten?

Tahta doğramayı severim.

Ich hacke gerne Holz.

Termitler tahta yer.

Termiten essen Holz.

O tahta çıkacak.

Er wird auf den Thron folgen.

Kırık cam tahta kaplandı.

Das zerbrochene Fenster war mit Brettern zugenagelt.

Tahta ne kadar kalın?

- Wie dick ist das Brett?
- Welche Dicke hat das Brett?

- Tahta yüzer.
- Ahşap yüzer.

Holz schwimmt.

Tahta bir masam var.

Ich habe einen Holztisch.

Bu tahta bir tarak.

Dies ist ein Holzkamm.

Benim bir tahta tarağım var.

Ich habe einen Holzkamm.

Tahta kuruları evleri yok ediyor.

Termiten zerstören die Häuser.

Tom pencereleri tahta çakarak kapattı.

Tom verbretterte seine Fenster.

Korsanın bir tahta bacağı var.

Der Pirat hat ein Holzbein.

Ben bir tahta kaşık almak istiyorum.

Ich würde gerne einen hölzernen Löffel kaufen.

Metal, kağıt ve tahta tabaklar satarız.

Wir verkaufen Teller aus Metall, aus Papier und aus Holz.

Bir zamanlar bir tahta parçası vardı.

Es war einmal ein Stück Holz.

Tahta nefesli çalgıların birlikte çalması gerekiyor.

Die Holzbläser müssen zusammenspielen.

Biri doğduğu gün biri tahta çıktığı gün

der Tag, an dem jemand geboren wurde, der Tag, an dem er auf dem Thron war

Bir kara tahta, siyah olmak zorunda değildir.

Eine Tafel muss nicht zwangsläufig schwarz sein.

- Bana fosforlu kalem lazım.
- Bana tahta kalemi lazım.

Ich brauche einen Marker.

Bu ev terk edilmi. Bütün pencereler tahta çakarak kapatılmış.

Dieses Haus ist verlassen. Alle Fenster sind zugenagelt.

- Tahta yaklaşık iki metre uzunluğundadır.
- Pano yaklaşık iki metre uzunluğundadır.

Das Brett ist etwa zwei Meter lang.

Satrançta tahta üzerinde aynı konum üç kez oluşursa oyun berabere biter.

Wenn in einer Schachpartie dieselbe Stellung dreimal wiederholt wird, endet das Spiel ohne Gewinner. Das Ergebnis ist daher ein Remis.

O, kraliçe Elizabet'in tahta çıkışının ellinci yıl dönümü için bir hediyeydi gibi görünüyor.

- Das war anscheinend ein Geschenk zum fünfzigsten Thronjubiläum von Königin Elisabeth.
- Das war anscheinend ein Geschenk zum fünfzigsten Thronjubiläum der Königin Elisabeth.