Translation of "çalışan" in Portuguese

0.007 sec.

Examples of using "çalışan" in a sentence and their portuguese translations:

Tom bir çalışan.

Tom é um empregado.

- Bu çalışan bir sistem.
- Bu çalışan bir sistemdir.

É um sistema que funciona.

Kurtarmaya çalışan yaşlılar kaldı.

que estão lutando para vencer a pobreza extrema.

Fırında çalışan kız şirin.

A menina que trabalha na padaria é bonita.

Fırında çalışan kız sevimlidir.

A garota que trabalha na padaria é bonitinha.

Tom güvenilir bir çalışan.

Tom é um trabalhador confiável.

- NASA'da çalışan bir arkadaşım var.
- NASA için çalışan bir arkadaşım var.

- Tenho um amigo que trabalha para a NASA.
- Eu tenho um amigo que trabalha para a NASA.

Avrupa'daki genç Müslümanlar için çalışan

Comecei a trabalhar como voluntária em diversas organizações

Biz Çinliler çok çalışan kişileriz.

Nós chineses somos muito trabalhadores.

Japonlar genelde sıkı çalışan işçilerdir.

Em geral, os japoneses são trabalhadores esforçados.

Fırında çalışan genç kadın güzeldir.

A moça que trabalha na padaria é bonita.

Onun bankada çalışan bir amcası var.

Ela tem um tio que trabalha em um banco.

Sınıfa girdiğimde çalışan tek kişi Tom'du.

Tom era o único estudando quando eu entrei na sala de aula.

NASA için çalışan bir arkadaşım var.

Tenho um amigo que trabalha para a NASA.

Ancak dişiyi etkilemeye çalışan sadece o değil.

Mas não é o único a competir pelo afeto dela.

Çocuklarla, çocuklarını büyütmek için çalışan bekâr annelerle.

Sobretudo onde há crianças, mães solteiras que têm de as criar.

Bir gönüllü olarak çalışan bir arkadaşım var.

Eu tenho um amigo que trabalha como voluntário.

Ve hayatta kalmaya çalışan biri olarak, ellerimi kullanamazsam

e, como sobrevivente, se não puder usar as mãos,

Gündüz uyuyan ve gece çalışan bazı insanlar vardır.

Há pessoas que dormem de dia e trabalham à noite.

New York Times için çalışan bir arkadaşım var.

Eu tenho um amigo que trabalha para o New York Times.

Bir çalışan arar ve ben de ödeme alamam.

da lista e eu não recebo.

Ve bize bir şeyler empoze etmeye çalışan şeyler görüyoruz

e vemos coisas tentando nos impor algo

Bu kadar çok şirket büyük bütçeler ve birçok çalışan.

Muitas empresas têm grandes orçamentos e muitos funcionários.

Milyonlarca yıldır çalışan dev bir su altı beyni gibi.

É como um cérebro subaquático gigante a operar durante milhões de anos.

Kocaların çoğunluğu bana keman çalmaya çalışan bir orangutanı hatırlatır.

A maioria dos maridos me lembra um orangotango tentando tocar violino.

Tycho Brahe teleskop yardımı olmadan çalışan son büyük astronomdu.

Tycho Brahe foi o último grande astrônomo a trabalhar sem a ajuda de um telescópio.

O tembel değildir, tam tersine sıkı çalışan biri olduğunu düşünüyorum.

Ele não é preguiçoso. Ao contrário, eu acho que ele é muito esforçado.

Çalışan bir adama yaşına göre değil maharetine göre ödeme yapılmalı.

Um trabalhador devia ser pago em conformidade com as suas competências e não com a sua idade.

Fakat Birleşik Devletler'de, çok sayıda çalışan, çok farklı bir gerçekle yüzleşiyor.

Mas no E.U.A, um número enorme de trabalhadores enfrentam uma realidade bem diferente.

Ama düşük ışıkta çalışan kameralar farklı bir yaklaşımı olan bir türü ortaya çıkarıyor.

Mas câmaras especiais revelam uma espécie com uma abordagem diferente.

Ama sonra o Londra'da dilleri çalışan bir öğrenci olan Jane Wilde'a aşık oldu.

Porém ele se apaixonou por Jane Wilde, uma estudante de línguas em Londres.

Bir müşteriyi tek seferde birden fazla ürün alması için razı etmeye çalışan kolay anlaşılır bir girişimdir.

É uma tentativa muito suave de convencer um cliente a comprar mais que um item por vez.