Translation of "öne" in Spanish

0.008 sec.

Examples of using "öne" in a sentence and their spanish translations:

Zorla öne geçmeye çalışıyor.

y entra por la fuerza hasta el frente.

Bir adım öne çık.

Da un paso al frente.

Jim öğretmenin yanılabileceğini öne sürdü.

Jim insinuó que el profesor podía estar equivocado.

Tutkularınızın öne çıkacağını düşündüğünüz yer.

pensar en las pasiones sí importa.

O başını öne eğerek cevap verdi.

Ella respondió inclinando la cabeza.

- O öne doğru eğildi.
- Eğildi.
- Domaldı.

Ella se agachó.

Bu kısım tutkularınızın öne çıkacağı yer,

Aquí es donde las pasiones intervienen,

İslamiyetin öne gelen imamlarının söylemlerinden yola çıkılarak

Basado en los discursos de los imanes prominentes del Islam

Sonra yeni bir fikir daha öne sürdüler:

Y tuvieron otra idea novedosa:

Bunun neden olabileceğini ilk öne süren Tom'du.

- Fue Tom el que sugirió inicialmente que esta podría ser la causa.
- Tom fue el primero que sugirió que esta podría ser la causa.

Ve öne savrularak atın kafasının arkasına yüzümü çarptım.

me deslicé y me golpeé la cara contra la cabeza del caballo.

Bunun anlamı, kaslarını kullanarak öne atılmaya hazır olduğudur.

Significa que está lista para usar sus músculos y atacarlos.

Peki bunu ters çevirip işi en öne alsak?

¿Pero qué pasaría si lo invertimos y pensáramos primero en la tarea?

Bedeni hafifçe öne eğilmiş, kokunun izini takip ediyordu.

El cuerpo estaba inclinado hacia adelante y rastreaba el olor.

Tom öne doğru eğildi ve Mary'yi yanağından öptü.

Tom se inclinó hacia delante y dio a Mary un beso en la mejilla.

Altı erkek, iş için gönüllü olarak öne çıktı.

- Seis hombres se ofrecieron como voluntarios para trabajar.
- Seis hombres se ofrecieron como voluntarios para hacer el trabajo.

Küçük çocuk başını öne eğdi ve bir şey söylemedi.

El chavalin bajó la cabeza sin decir nada.

Tom öne doğru eğildi ve taksi şoförünün omzuna vurdu.

Tom se inclinó hacia delante y golpeó suavemente en el hombro al conductor del taxi.

Bilim insanları aslında en az iki farklı açıklama öne sürdü.

Los científicos ofrecen al menos dos explicaciones posibles.

Bütün ünlü beyzbol oyuncularından o bir deha olarak öne çıkıyor.

De todos los beisbolistas famosos, él se destaca por ser un genio.

Ardından korkusuzca kendisi öne çıkıyor ve dağılmış olan kuvvetlerine öncülük ediyor.

Luego él audazmente cabalga en persona y reúne a las tropas esparcidas.

Roma yurttaşlarının ikamet ettiği böyle öne çıkan bir bölgeyi tehdit etmenin...

Sintió que amenazar a un prominente área, habitada por ciudadanos romanos,

Bu onu diğer yoldaşlardan ayırıyordu. O yüzden bir sözcü olarak öne çıktı.

No era igual la característica de otros compañeros. Eso lo fue proyectando como un orador

İstatistikler bu şehrin nüfusunun beş yıl içinde iki katına çıkacağını öne sürmektedir.

Las estadísticas indican que la población de esta ciudad se habrá duplicado en cinco años.

Nisan 1968'de bir CIA raporu, Sovyetler Birliği'nin Ay'a Kozmonotlar göndermek üzere olduğunu öne sürdü

En abril de 1968, un informe de la CIA sugirió que la Unión Soviética estaba a punto de enviar cosmonautas

Bunun anlamı, kaslarını kullanarak öne atılmaya hazır olduğudur. Ne kadar hızlı olduğunuzu düşünseniz de bir çıngıraklı yılan kadar değilsiniz.

Significa que está lista para usar sus músculos y atacarlos. Y, por más rápidos que crean ser, no son tan rápidos como una cascabel.