Translation of "Inanamıyor" in English

0.006 sec.

Examples of using "Inanamıyor" in a sentence and their english translations:

Tom, Mary'ye inanamıyor.

Tom can't believe Mary.

Tom gördüğüne inanamıyor.

Tom can't believe what he's just seen.

Tom buna inanamıyor.

Tom can't believe this.

- Tom şansına inanamıyor.
- Tom bu kadar şanslı olduğuna inanamıyor.

Tom can't believe his luck.

O muhtemelen ona inanamıyor.

He cannot possibly believe her.

Tom ne olduğuna inanamıyor.

Tom can't believe what's happening.

Tom Mary'nin ciddi olduğuna inanamıyor.

Tom can't believe Mary is serious.

Tom Mary'nin onu söylediğine inanamıyor.

Tom can't believe Mary just said that.

Tom Mary'nin onu önerdiğine inanamıyor.

Tom can't believe Mary just suggested that.

Tom az önce yaptığına inanamıyor.

Tom can't believe what he's just done.

Tom az önce duyduğuna inanamıyor.

Tom can't believe what he's just heard.

Sadece benim sözüme inanamıyor musun?

Can't you just take my word for it?

Tom, Mary'nin onu söylediğine inanamıyor.

Tom can't believe Mary said that.

Buna inanamıyorum. Tom da buna inanamıyor.

I can't believe it. Tom can't believe it either.

Tom Mary'nin bir şey yapmayacağına inanamıyor.

- Tom can't believe Mary isn't going to do anything.
- Tom can't believe that Mary isn't going to do anything.

Tom Mary'nin otuzun üzerinde olduğuna inanamıyor.

Tom can't believe Mary's over thirty.

Tom, Mary'nin gerçekten ona inandığına inanamıyor.

Tom can't believe Mary really believes that.

Tom Mary'nin gerçekten gitmeyi planladığına inanamıyor.

Tom can't believe Mary is really planning to go.

Tom Mary'nin onu gerçekten söylediğine inanamıyor.

Tom can't believe Mary actually said that.

Tom Mary'nin ne kadar mutlu göründüğüne inanamıyor.

Tom can't believe how happy Mary seems to be.

Tom Mary'nin ne kadar aptal olduğuna inanamıyor.

Tom can't believe how stupid Mary is.

Tom Mary'nin kendini yakalatmasına izin verdiğine inanamıyor.

Tom can't believe Mary let herself get caught.

Tom, Mary'nin ne kadar kalın kafalı olduğuna inanamıyor.

Tom can't believe how dense Mary is.

Tom Mary'nin John'un neden kendisinden hoşlanmadığını bildiğine inanamıyor.

Tom can't believe Mary knows why John doesn't like her.

Tom, biraz yardım olmadan Mary'nin bunu yapabileceğine inanamıyor.

Tom doesn't believe Mary could do that without some help.

Tom, Mary'nin hiçbir şey yanlış değilmiş gibi davranmasına inanamıyor.

Tom can't believe Mary's pretending nothing's wrong.

Tom, Mary'nin cuma gecesi gerçekten onunla çıkacağına tamamen inanamıyor.

- Tom can't quite believe that Mary is really going on a date with him this Friday night.
- Tom can't quite believe Mary is really going on a date with him this Friday night.