Translation of "Sabır" in English

0.009 sec.

Examples of using "Sabır" in a sentence and their english translations:

Sabır!

Patience!

Sabır tükeniyor.

The worm turns.

Sabır anahtardır.

Patience is the key.

Sabır sonunda kazanır.

Patience wins out in the end.

Bu sabır gerektirir.

It takes patience.

Sabır bir erdemdir.

Patience is a virtue.

Tom'un sabır tükendi.

Tom's patience has run out.

Fevkalade sabır gereklidir.

Exceptional patience is required.

Bu, sabır gerektirir.

This requires patience.

Ben sabır istiyorum.

I ask for patience.

Sabır, bilimin anasıdır.

Patience is the mother of science.

Oldukça sabır gösterdim.

I stayed really patient.

Sabır otuna bak!

Look, an agave!

İngilizce öğrenmek sabır gerektirir.

Learning English requires patience.

Bu iş sabır gerektirir.

The work calls for patience.

Sabır her şey fetheder.

Patience conquers all.

O çok sabır gösterdi.

- He displayed a great deal of patience.
- He showed a lot of patience.

Sabır en güzel erdemdir.

Patience is the most beautiful virtue.

Sabır bittiği yerde başlar.

Patience begins where it ends.

Bütün ihtiyacınız biraz sabır.

All you need is a little patience.

Bütün ihtiyacımız biraz sabır.

All we need is a little patience.

Bunu yapmak sabır ister.

It takes patience to do this.

Biraz sabır öğrenmen gerekiyor.

You need to learn some patience.

Tanrım, bana sabır ver!

God, make me patient!

Tanrım bana sabır ver!

God, give me patience!

Tom çok sabır gösterdi.

Tom showed a lot of patience.

Unutma; sabır ve disiplin.

Remember, patience and discipline.

Sıkı çalışma ve sabır ile

Through hard work and perseverance,

Yabancı dil öğrenmek sabır gerektirir.

Mastering a foreign language calls for patience.

Sabır bazen en etkili silahtır.

Patience is sometimes the most effective weapon.

Ya rab, bize sabır ver!

God, give us patience!

Bugünlerde sabır nadir bir erdemdir.

Patience is a rare virtue these days.

Sabır, gücümün yetmediği bir meziyettir.

- Patience is a virtue that I don't possess.
- Patience is a virtue that I can't afford.

Tom'a karşı sabır kaybetmeye başlıyorum.

I'm starting to lose patience with Tom.

Sabır benim erdemlerimden biri değildir.

Patience isn't one of my virtues.

O bir hayli sabır gösterdi.

He displayed a great deal of patience.

Hatalarımızın birçoğunun kaynağı sabır eksikliğidir.

The source of many of our mistakes is a lack of patience.

Hatalarımızın çoğu sabır eksikliğinden geliyor.

A lot of our mistakes come from a lack of patience.

Sabır bir öğretmen için gereklidir.

Patience is essential for a teacher.

Bir çocuk yetiştirmek sabır gerektirir.

Raising a child demands patience.

Bu tür iş sabır gerektirir.

This kind of work requires a lot of patience.

Sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır.

Patience is bitter, but its fruit is sweet.

Tom bana karşı sabır gösteriyor.

Tom is patient with me.

- İnançlı ol.
- İnan.
- Biraz sabır.

Have faith.

O diğerkâmlık, sevgi, sabır ve nezaket.

that selflessness and love and patience and kindness.

Yabancı dilde ustalaşmak çok sabır gerektirir.

Mastering a foreign language involves a lot of patience.

Bu iş, büyük bir sabır gerektirir.

The work calls for great patience.

Azim ve sabır her kapıyı açar.

Patience and hard work will conquer all.

Sabır benim sahip olmadığım bir erdemdir.

- Patience is a virtue that I don't possess.
- Patience is a virtue that I can't afford.

- Allah'ım bana sabır ver!
- Tövbe yarabbi!

- God, make me patient!
- God, give me patience!

Bu tür iş çok sabır gerektirir.

This sort of work calls for a lot of patience.

Bu zaman, para ve sabır alacak.

This will take time, money and patience.

Böylesi bir iş büyük sabır ister.

This sort of work calls for great patience.

Bu materyali çevirme çok sabır gerektirir.

Translating this material calls for a lot of patience.

Dağcılık insana sabır ve hoşgörüyü öğretebilir.

Mountaineering can teach people patience and tolerance.

Ben sadece senden biraz sabır istedim.

- I just asked a little patience of you.
- I just asked you for a little patience.

- Sabrımı taşırdın artık.
- Sabır bırakmadın adamda.

I've lost my patience with you.

Şimdi, her şeyden önce, Tom sabır göstermeli.

Now, above all, Tom must exercise patience.

En güçlü iki savaşçı, sabır ve zamandır.

The two most powerful warriors are patience and time.

Sabır ona sahip olmadığınızı düşündüğünüz zaman başlar.

Patience begins when you think you don't have it.

Bazen sessizlik unutulmuş değil. Bazen sessizlik sadece sabır.

Sometimes silence is not oblivion. Sometimes silence is only patience.

Tom'un şu anda tek ihtiyacı olan şey biraz sabır.

The only thing Tom needs now is a little patience.

- Tom'un sineye çekmekten başka seçeneği yoktu.
- Tom'un ya sabır çekmek dışında bir seçeneği yoktu.

Tom had no choice but to grin and bear it.