Translation of "Park" in English

Yanlış park yerinde park ettim.

I parked in the wrong parking space.

Park nerede?

Where's the park?

Park kalabalıktı.

The park was crowded.

Park boştu.

The park was empty.

Park tenhaydı.

The park was deserted.

- Buraya park etmemiz gerekmiyor.
- Buraya park etmemeliyiz.

We're not supposed to park here.

Arabamızı ücretsiz bir park yerinde park ettik.

We parked our car in a free parking lot.

- Buralarda park edemezsin.
- Buralarda park etmene izin verilmez.
- Buralarda park etmek yasaktır.

You're not allowed to park around here.

-Park Chung Hee

--Park Chung Hee  

Nereye park edebilirim?

Where can I park?

Park etmek yasaktır.

- No parking.
- Parking is prohibited.

Burada park edebilirsiniz.

- You can park here.
- You may park here.

Park şehrin merkezindeydi.

The park is in the center of the city.

Park yeri boş.

The parking lot is empty.

Park etmek yasak!

Parking prohibited!

Orada park edemezsin.

- You can't park there.
- You are not allowed to park there.
- You're not allowed to park there.
- You aren't allowed to park there.

Nereye park etmeliyim?

Where should I park?

Burada park etme.

Don't park here.

Orada park edelim.

Let's park over there.

Burada park edemezsin.

You can't park here.

Park insanlarla doluydu.

The park was full of people.

Park çocuklarla doludur.

The park is filled with children.

Çifte park etmişsiniz.

You're double-parked.

Park neredeyse boştu.

The park was almost empty.

Arabayı park edeceğim.

I'm going to park the car.

Oraya park ettim.

I'm parked over there.

Adliye Park Caddesindedir.

The courthouse is on Park Street.

Ofisimiz Park Caddesindeydi.

Our office used to be on Park Street.

Park hangi yönde?

Which direction is the park in?

Buraya park edebilirsin.

You may park here.

Nereye park etmeliyiz?

Where should we park?

Nereye park edebiliriz?

Where can we park?

Nereye park ettin?

Where did you park?

Park Street'te yaşıyorum.

I live on Park Street.

Buralarda park edemezsin.

You can't park around here.

Burada park yapılmaz.

- Parking is not allowed here.
- Parking isn't allowed here.

Park herkese açıktır.

The park is open to everybody.

Burada park etmemelisin.

You mustn't park here.

Park etmeyi beceremiyoruz.

Parking is something we're very bad at.

Nereye park edersin?

Where do you park?

Park Caddesi kapalı.

Park Street is closed off.

Park Caddesinde yaşardım.

I used to lived on Park Street.

Park Caddesi'nde yaşıyoruz.

We live on Park Street.

Nereye park ettik?

Where did we park?

Hatalı park etmişsiniz.

You're parked illegally.

Arabanı park alanı olmayan bir yere park etmemelisin.

You must not park your car in a no parking zone.

- Buraya park edebilir miyim?
- Burada park edebilir miyim?

Can I park here?

- Arabanızı buraya park edemezsiniz.
- Arabanı buraya park edemezsin.

- You cannot park your car here.
- You can't park your car here.

- Kamyonu nereye park ettin?
- Kamyonu nereye park ettiniz?

Where did you park the truck?

- Oraya park edemezsin.
- Oraya park etmene izin verilmez.

- You are not allowed to park there.
- You're not allowed to park there.
- You aren't allowed to park there.

- Arabanı nereye park ettin?
- Arabanızı nereye park ettiniz?

Where did you park your car?

Sami arabasını karanlık bir park yerine park etti.

Sami parked his car in a dark parking lot.

- Park edecek bir yer bulamamıştım.
- Park yeri bulamadım.

I couldn't find a place to park.

- Tüm park yerleri dolu.
- Park yapılabilecek bütün yerler dolmuş.

All the parking spots are taken.

Halam arabamı onun park alanında park etmeme izin verdi.

My aunt allowed me to park my car in her parking space.

Burada park edemezsin. Ancak, köşede bir park yeri var.

You can't park here. However, there is a parking lot just around the corner.

Aracınızın park edilmez bir alana park edildiğinin farkında mısınız?

- Are you aware your car is parked in a no-parking zone?
- Are you aware that your car is parked in a no-parking zone?

Ve büyük bir park.

and a big park.

Ama park hâlâ orada

But the park is still there,

Park çocuklu insanlarla dolu.

The park was crowded with people with children.

Park her mevsimde kalabalıktır.

The park is busy every season.

Pazar olduğundan park kalabalıktı.

It being Sunday, the park was crowded.

Ben park boyunca yürüdüm.

I walked across the park.

Niçin buraya park ettin?

Why did you park here?

Tom kamyoneti park ediyor.

Tom is parking the van.

Arabayı nereye park edebiliriz?

Where can we park the car?

Tom park bankında yalnızdı.

Tom was alone on the park bench.

Buraya park edebilir misin?

Can you park here?

Arabayı nereye park ettin?

Where did you park the car?

Çiftliğin önüne park ediyorum.

I park in front of the farm.

Benim yerime park etmişsin.

You're parked in my space.

Bir park bileti aldım.

I got a parking ticket.

Nereye park edeceğimi bilmiyorum.

I don't know where to park.

Lütfen arkada park edin.

Please park in the back.

Arabam önde park edilir.

My car is parked out front.

Arabam caddede park edilir.

My car is parked down the street.

Arabayı gölgede park et.

Park the car in the shade.

Park kısa bir mesafededir.

It is a short drive to the park.

Kentimizde birçok park var.

There are many parks in our town.

Arka tarafa park ettim.

I parked around back.

Tom'u park alanında gördüm.

I saw Tom in the parking lot.

Benim yerime park ettin.

You're parked in my spot.

Ben köşede park ettim.

I'm parked around the corner.

Tom arabayı park etti.

- Tom parked the car.
- Tom is parking the car.
- Tom parked his car.

Bu sokağa park edemezsin.

You can't park on this street.

Yeni park şehrin gururudur.

The new park is the pride of our city.

Arabamı buraya park etmeliyim.

I need to park my car here.

Tom'un ofisi park caddesindedir.

Tom's office is on Park Street.

Tom Park Caddesinde yaşıyor.

Tom lives on Park Street.

Tom Park caddesinde yaşıyordu.

Tom lived on Park Street.

Tom arabayı park ediyor.

Tom is parking the car.

Park nehre kadar uzanmıştı.

The park was extended to the river.